Sistemsel Düşünme
Türkiye’deki “darbe” girişiminin nedenlerini anlamaya çalışıyorum ama mantık ve algılamaya ters gelen pek çok karanlık nokta var. FETÖ denilen örgüt, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis, Basın, Silahlı Kuvvetler, Mit,iş dünyası, spor, devlet daireleri, hastaneler, okullar, üniversiteler, Tubitak camiler vs. her yerde örgütlenmiş ve devleti yönetenlerin hiç haberi olmamış! Diyelim ki “saf ve bilgisiz, habersiz” kalmışlar. Darbe olur olmaz nasıl anlamışlar FTEO üyesi olanları?
Geçmişte yapılan darbelerde üst düzey komutanlar sorumlu tutulurdu ancak bu yeni darbede suçlu kapsamına alınanlar toplumun orta ve alt sınıflarına da yayılıyor. Çaycıdan hemşireye, söforden yavere, köy imamından doktorlara, mühendislere, öğrencilere, iş adamlarına, belediyelere ve tüm halk katmanlarına ulaşmışsa bunun adı darbe olmaktan çıkmaz mı?
Bu kapsamda yüz binlerce insan işten atılıyor, tutuklanmalar oluyor, suçlu olması düşünülenlerin ifadeleri hikaye gibi tefrika ediliyor, her gün yeni “Fethullahçılar” keşfediliyor! Dost kim, düşman kim belli değil. Peki bu toplumun tüm katmanları bu darbeye karıştığı iddiasıyla işten atılır ve hapis yatarsa, işsizlik nedeniyle yeni bir kalkışma olmaz mı?
Bu kavganın taraftarları “modern bir Türkiye yaratma , ülkelerini hiç olmazsa tarım toplumundan sanayi toplumuna geçirme amacında ve uğraşında mıdır? Din ağırlıklı bir toplum üzerinden güç sağlama yarışı gibi görünüyor. Diğer yandan “demokrasi ve yenilikçi” görünen kesimler çok zayıf. Siyasi partilerin sosyolojik kodları çok benzeşiyor. Onlar da güç ve iktidar peşinde. “Laiklik” diyorlar ama toplumdan oy almak için seçmenin din ve milliyetçilik üzerine kurulmuş kimliğine göre hareket ediyorlar.
Türkiye gibi gelir dağılımının çok dengesiz olduğu, kırılgan ekonomiye dayalı, eğitim konusunda atılım yapamayan, akıl yerine inançların öne çıktığı, halkının büyük çoğunluğunun “fakir” sayıldığı ülkede insanların en büyük amacı daha güzel yaşamak için legal veya illegal güç sahiplerine yakın durmaktan başka çaresi kalmamaktadır.
Darbe sonrası alınan önlemler ve yeni bir sistem kurmak için OHAL’i de yardımıyla, devlet sisteminde yapılan ve yapılması düşünülen değişiklikler pek umut verici görünmüyor. Sadece devleti ve siyaseti hedef alan ve toplumu grupları dışlayan bir sistem değişikliği, toplumu yeniden yaratmanın hedefi olamaz. Bir yenilik yapılacaksa, başarılı sistem kurmanın öğretilerine başvurmak gerekiyor.
---------------------------
1990 yılında Amerika’nın saygın MIT üniversitesi hocası olan Peter Senge, “The Fifth Dicipline” isimli kitabında, organizasyonların, grupların, toplumların sorun ve krizlerini aşmak için “Systems Thinking” ismini verdiği yeni bir düşünme, öğrenme, yaratma yöntemi önermiş, ve bu metod “Conflict Resolution” gibi uluslararası , toplumlararası ve diğer tüm uyuşmazlıkların çözümünde anahtar öğreti olarak gösterilmektedir.
İki toplumlu CR grubu olarak Kıbrıs sorununun çözümü için “sistemsel düşünme”nin kullanılması için çok uğraştık ama başarısız olduk.
Bu öğretiye göre, büyük problemlerin atlatılması ve çözüme ulaşılması için, krizin görünen kısımlarını kesip atarak çare bulunacağı düşüncesi yanlıştır. Sistemsel düşünce, sorunu yaratan değişik faktörleri, dinamikleri, ayrıca birbiriyle etkileşimini iyice analiz edildikten sonra çözüm bulunmasını öneren bir metodolojidir. Bu yöntem, bulunacak çözümün, yaratacağı yeni etki ve dinamikleri de hesaba katarak, olayları geniş açıdan irdeleyip en iyi sonuca ulaşabilecek yeni bir sistem kurulmasını hedefler.
Sorunları parçalara ayırıp çözmeye çalışmanın bedeli ağır olabilir. Sorunlar bir bütündür, parçaların bir araya getirilmesiyle yeni bir barışçı sistem kurulabilir. Basit çözümler sadece belirtileri, olayları iyileştirebilir.
Temelde yatan esas sorunun varlığı devam eder hatta daha da büyür.
Türkiye’yi mevcut tehdit ve karmaşadan kurtaracak ve yeni bir sistem getirilmesine yardımcı olacak tek yol, sistemsel düşünme yöntemidir.
Dünyamızda, “sanayi toplumu” evresini geçirip “bilgi toplumu” olma yolunda ilerleyen resmi veya gayri resmi kuruluşlar- kurumlar “sistemsel düşünme” yöntemiyle sorunlarını çözüyor ve ilerliyor. Türkiye’nin hedefi de tarım toplumundan sanayi toplumuna geçmek olmalıdır. Buna ulaşmanın yolu modern bilgiye dayalı eğitim veren okullar kurmakla olur. O zaman demokrasi de gelebilir, körü körüne dinsel hurafelerden vazgeçilebilir ve darbeler son bulabilir.