- ‘Tören istismarı…’
‘Ve KIŞKIRTMA’, demiştim…
29 Ekim’in hemen ardından…
O günkü törenlerde “derin devlet destekli” olduğu artık aşikar bir grup pankart açmıştı:
- “Vicdani Redde Hayır”
- “Askerlik Namustur” …

***

Ve sormuştum:
“Eğer aynı tören alanına ‘Askerliğe Hayır’ diyen gençler gelseydi pankartlarıyla, ne olurdu? Acaba törenin sorumlusu komutanlarımız aynı hoşgörüyü gösterir miydi?”

***

Gördük ne olduğunu!..
“Yurt Ödevimiz Barış, Vicdani Ret Hakkımız” diye pankart açmak isteyen gençler “yaka paça” içeriye götürüldü.
Ve aslında “KKTC”, hem de kendi “kuruluş” töreninde rezil oldu!..
“Kendi bayramını kutlama iradesi olmayan bir devlet” bu!..
Yurttaşlarına ‘eşitlik’le hakkı tanımayan...

***

Giderek ‘militarist’ bir gösteriye dönüşen ‘tören statükosu’ üzerine uyarmıştık...
İki farklı törende yaşanan “çifte standart” demokrasi ayıbıdır…
“Ateş kes” koşullarının sürdüğü ülkede “sivilleşme”nin ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunun da göstergesidir.

***

Törenler askeridir ve “asker” kontrolünde düzenlenmektedir.
“Seçilmişler”in müdahale şansı yoktur.
Kararı “atanmışlar” verir…
Tören sırasında anons yapılır zaten: “Tören sorumlusu falanca komutanlık askerleri geçiyor” diye…
Ve günün sonunda, Meclis’te, aslında ‘toplumun iradesinin oluşması gereken’ yerde askerlik tartışılırken, pankartlar açılır: Hayır!..
Bir başka grup kendi düşünce özgürlüğünü kullanamaz…
Kullandırmazlar…
Sonra da çıkarlar kürsüden ve “devlet”in nasıl geliştiğinden, “demokrasi”nin nasıl büyüdüğünden, “egemenlik”ten söz ederler...

***

Uyumlaşmak...
Uyuşmak...
Ve ‘uyumak’ bir yere kadar...
Çok daha fazla demokrasi, sivilleşme ve özgürlük için ‘etkin’ siyasete ihtiyaç vardır...
‘Bu memleket bizim, biz yöneteceğiz’ demeye çok daha yüksek bir sesle...