1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Sivilleşme unutuldu mu?
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Sivilleşme unutuldu mu?

A+A-

Türkiye'deki ‘darbe girişimi’ ve yeni bir darbe girişimi beklentisine dair ortaya atılan söylentiler bazı konuları yeniden ele almamıza-tartışmamıza zemin yaratıyor.
Bunlardan en önemlisi sivilleşme!
Kıbrıs'ın kuzeyinde çok ciddi bir sorun bu.
Elbette sadece ‘bizden’ kaynaklanmıyor, deniz ötesinden yansımaları birinci etken.
Hayatın her alanına dokunan, her bir yurttaşı ilgilendiren bir konu.
Örneğin hala ateşkes koşullarının yaşandığı adada askeri sistemin dayattığı pek de kimselerde olmayan bir durum hala yürürlükte: Seferberlik!..
Senede bir ya da bazı şahıslara 2 gün sivil hayattan koparan yeniden “asker” olma güdüsünü dürtükleyen anlamsız bir uygulama.
Peki ya törenlere ne demeli?
Askeri unsurların güç gösterisi yaptığı törenler bunlar…
Gereksiz, kışkırtıcı, soğuk savaş döneminin artığı suni güç gösterisi ve tahrikten başka ne işe yarar ki böylesi “kutlamalar” ?
Zaten kimse de gitmiyor ki izlemeye!..
Subay aileleri ve birkaç örgütçük dışında hiç kimsenin ilgi göstermediği bu törenlere harcanan para ile neler yapılır kim bilir?
Geçen yıllarda 20 Temmuz törenlerinde “sadeleştirmeye” gidilmişti, hatta kararın bundan sonraki törenler için de geçerli olduğu iddia ediliyordu.
Sonra ne oldu? Kaldığı yerden devam etti askeri şov! Hatta uçaklar filan da eklendi…

Zira gerçek orada duruyor ve şekil değiştirmek işe yaramıyor ne yazık.
Elbette tek dertlerimiz bunlar değil sivilleşme adına.,

Bunlar şekilsel durumlar… İçeriğe ilişkin olanları en acıtanı…
Hala “kendi” askeri yapılarımızı kendimiz yönetemiyoruz.
Polis, itfaiye keza öyle…
Askeri alanlar yargı denetimini kapsamıyor.
Ülkede patlayan bombalar, faili meçhuller vesaire.
Militarist yapı her yanımızda…
Türkiye’de gündeme gelen bir başka tartışma da “idam” cezası…
Sosyal medyada bu konuyu yorumlayanları takip ediyorum, sanki bizde idam yokmuş gibi!
TC'deki 80 darbesinin rüzgarıyla 1985 yılında Kuzey Kıbrıs'ta yürürlüğe konulan anayasanın geçici 13. Maddesi idamı içeriyor.
Ancak ilgili madde yürürlükteki yasalarla “var olan” ölüm cezalarını kaldırdı ve ölüm cezalarını, ömür boyu hapse dönüştürdü.
Anayasa bunu yaparken, 15. maddesi, 3 suçla ilgili olarak yasa ile idam cezası konabileceğini de hükme bağladı.
Peki nedir bu suçlar?

-Savaş halinde vatana ihanet suçu
- Devletler arası hukuka göre korsanlık ve tedhiş suçu.
-Ömür boyu hapis cezası gerektiren bir suçtan dolayı mahkum edildikten sonra tekrardan işlenen ayni cinsten suç.

                                                          ***

Meclis, bu üç “suç” dışında ölüm cezası koyamaz!
Peki meclis, ceza kanununa, ölüm cezası koydu mu?
Evet, Meclis, 1989 yılında ceza kanununda değişiklik yaparak, “tasarlayarak adam öldürme” suçundan mahkum olduktan sonra tekrardan tasarlayarak adam öldüren bir suçlu için idam cezası koydu. Bunun dışında ceza kanununda idam cezası yok.
Kısacası Kıbrıs’ın kuzeyinde olağanüstü bir olaylar yaşanması durumunda hem idam cezasının uygulanabileceği yasal düzenleme var, hem de böylesi bir ortamı doğurabilecek bir statik yapı…

Hani bazı  olası iç gerginliklerin adaya taşması durumundan bahsediliyor ya, işte böylesi günlerde gösterecek rejim gerçek yüzünü…

Barbaros Şansal’ın yasadışı olarak yaka paça yurt dışına çıkarılması da bu duruma küçük bir örnektir, küçük bir işarettir.
Her ne açından bakarsanız bakın, yaşadığımız topraklarda daha fazla sivilleşme, daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük için yapacak çok işimiz var. Verilecek çok mücadelemiz…
Zira yaşadığımız 'yarı devlet' yapısı hem militarist yapının ürünüdür, hem de yarım kalmış kurumsallaşmanın da beşiğidir.
Gerisi laf-ı işgüzardır.

Bu yazı toplam 1574 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar