‘Siyaset bölüşüm eksenine kayıyor’
‘Ekonomik Durum’ Raporu ve Büyükelçi’nin sözleri
Çokça ‘sitem’liyoruz!..
Kızıyoruz.
Ve hatta ‘efeleniyoruz’ bile.
Haklı gerekçelerimiz yok değil...
Ama doğrusu bu kez Büyükelçi’ye hakkını teslim ediyorum.
Çünkü ‘biz’ bu işi beceremiyoruz …
***
“Ekonomik Durum Raporu” yine Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği’nden geldi…
Kocaman bir ‘kitapçık’ olarak masamızda bulduk.
Girişte de Büyükelçi’nin sunumuyla birlikte…
TC’nin değil ‘KKTC’nin durum raporu bu!..
***
Yani öyle “bu memleket bizim, biz yöneteceğiz” sloganı atmakla yürümüyor mesele…
***
Devlet Planlama Örgütümüzün şu anda bir başı var mı?
Eğer varsa, kusura bakmasın, hissetmiyoruz.
Ne iş yapıyor?
Eğer yoksa Başbakan’a sormak gerekiyor.
En güncel ‘veri’ 2010 senesine ait zaten…
***
Büyükelçilik’ten gelen ‘Rapor’un kendisi bile bu ‘temsili devletçiği’ yönetemediğimizin bir göstergesi...
Ama bu kez öyle ‘dayatma’ falan olduğundan değil.
Kendi pasifliğimizden, etkinsizliğimizden ve ayıbı yok, galiba tembelliğimizden.
***
Raporun içeriğine gelince!..
Bilirsiniz ‘rakamlar’la pire deve olur bazen, deve de pire...
Kişi başına gelir artmış, 13.8 bin dolardan, 15.6 bine dolara… Hayat pahalılığı da fırlamış, 3.6’dan 10.2’ye…
Bütçe açığı – 160 milyondan – 411 milyona devrilmiş…
Hem ‘zenginlik’ artıyor kişi başına, her kimse bu kişiler!..
Hem de ‘açık’ büyüyor giderek, anladığım!..
2013 verileri bunlar...
***
Büyükelçi Akça’nın kitapçığın girişindeki sözlerine ise imzamı atarım …
“Kapsamlı çözüme yönelik beklentilerin, güncel sorunlara kalıcı çözüm arayışlarını hep daha ileri bir döneme ertelemek için gerekçe teşkil edebildiği görülmektedir. Bu durum, partilerin seçimlerde ekonomik söylem oluşturmasını ikinci plana düşürerek toplumun evrensel anlamda tercihlerinin ortaya çıkmasına fırsat vermemektedir. Siyasi vizyon ve tercihler ekonomide belirleyici olmayınca, siyaset kısa vadeli bireysel çıkarlara dayalı bölüşüm eksenine kaymakta, bunun KKTC’deki günlük hayata somut yansımaları ise, bireylerin kamu üzerinden çeşitli kaynaklara ulaşma gayreti içerisine girmeleri şeklinde tezahür etmektedir. Ülke kaynaklarının sınırına gelindiğinde, yeni kaynak yaratarak pastayı büyütme yaklaşımı benimsenmediği için Türkiye’den ilave nakit kaynak sağlama arayışlarına yönelinmekte, bu durum hem iç siyasetin hem de Türkiye ile ilişkilerin sağlıksız bir zemine kaymasına neden olmaktadır. Halkın, bu durumdan şikayetçi olmakla beraber, dönüşüm dinamiğinin bizzat kendisi olduğu hususunda henüz yeterince farkındalığa sahip olmadığı görülmektedir.”
***
Doğruya doğru!.
Ama bu ‘doğru’nun oluşmasında Kıbrıslı Türkler’in rolü ne kadar, Türkiye’nin ne...
Orası ayrı bir konu...