1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Siyaset ‘hizip’e yenik
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Siyaset ‘hizip’e yenik

A+A-

 

Siyasi partiler “siyaset” üretmeli.
‘Hizip’ üretiyor.
Partilere “güvensizlik” işte böyle yükseliyor.

***

UBP’nin “tek başına iktidar” yıllarında bu yurt çok yaralandı.
Devlet partileşti !..
Farklı görüşler kendini ‘yurttaş’ hissetmedi.
Parti merkezinden hatta ‘lider’ evinden yönetildi ülke.
“Devleti partileştiren” anlayış miras kaldı bugüne.
Bu miras reddedilmedi çok fazla, ‘öğrenilmiş çaresizlik’ oldu.

***

Örneğin Elektrik Kurumu tartışması siyaset, proje, fikir üzerinden yürümüyorsa budur sebebi.
Özerkleştirme idealinin hangi aşamada olduğunu irdelemiyor, bütçe hedeflerini konuşmuyor, ‘sürdürülebilir’ yapılanmanın neresinde olduğumuzu bilmiyoruz.
‘İstihdam’ ihtiyacını ya da hangi yöntemlerle bu ihtiyacın karşılandığını konuşamıyoruz.
Enerji maliyetinin nasıl aşağıya çekileceğini tartışmıyoruz.
Tüm bunlar yerine ‘devleti partileştiren’ öğretiyle ‘görevden alma-göreve atama-istihdam’  yönetmeye kilitleniyor parti merkezleri...
Siyasi figürler kameralar önünde ‘ötekini’ ateşe atmakla meşgul...
Üstelik ‘böyle de olmaz ki’ diyenler en önce çakıyor kibriti.

***

Partiler ‘siyaset’ üretmeli!
Eğer bu üretim olmazsa, eğer karar alma süreçlerinde yer bulamazsa fikirler, eğer betonlaşan hizipler kırılamazsa, eğer bu ‘akıl tutulması’ bitmezse...
Görüyoruz ki, ‘Cinsiyet eşitliği’ni FEMA’da konuşuyor kitleler, ‘barış çalışmaları’nı Federal Kıbrıs İnisiyatifi’nde, Maraş’ı Mağusa İnisiyatifi’nde, sendikalaşmayı Baraka’da...
Siyasi partilere  ‘didişmek’ gündemi kalıyor haliyle...

***

“Devleti partileştirmek” bu ülkenin köküne kezzap suyu döken bir anlayıştı.
Hem siyasetin kimyası bozuldu... ‘Hükümet’ler üzerinden bir pazarlık, menfaat ve hesaplaşma alanına dönüştü partiler, gündemi “nefretler” ya da “aşklar” belirledi.
Yani ‘hükümet’ kirletti!
Hem de hiç boynu düzelmedi ‘adalet’ terazisinin...
Siyasi partiler ‘siyaset’ üretmeli, önce! Yoksa ‘kendini’ üretemeyecek böyle giderse...

------------------------------------------

S.Denktaş’ın istifası

Pek çok deneyimli siyasetçi gibi Serdar Denktaş da iş söylem, analiz, saptamaya gelince ‘yürek yakan’ doğrulara dikkat çekiyor.
Ama ‘pratik’ bambaşka!..

***

- “Bu koşullarda görev yapmamın bir anlamı kalmadı” diyor...
Başbakan Yardımcılığı’nı bırakıyor.
Yerine bir başka arkadaşını görevlendirecekmiş.
İyi de o ‘arkadaş’ bu eş koşullarda, bu görevi nasıl yapacak?
Serdar Denktaş ‘kendini’ geri çekiyor, ‘partisini’ değil!..
Mesele ‘kişisel’ mi yani?
TC Yardım Heyeti’nin “demokratik irademizi hiçleştirdiğini” anlatıyor, üzerine basa basa...
Koalisyon ortağının da benzer görüşte olduğunu biliyoruz biz...
CTP’nin “TC Yardım Heyeti”ni savunacak hali yok.
Niye değiştirmiyorsunuz o halde? Niye?
Tüm bu şikayetleri dile getiren insanla ‘TC Spor Koordinasyon Ofisi’ne imza atan aynı değil mi üstelik?
Serdar Denktaş’ın (ve kimi başka siyasetçilerin de) sistemin hastalıklarına dair sayısız doğru tespiti vardır.
Oysa bu tespitlerden daha önemlisi ‘statüko’yu değiştirmek adına ne kadar ‘başarı’ elde ettikleridir.
“Değiştirmek” görevi talep edenler ve bunun için yetki alanlar, bizimle birlikte “ağlaşıyor” ne hikmetse (!)

Bu yazı toplam 2576 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar