Siyaset Kokan Oscar
Sevsek de sevmesek de, sonuçları beğensek de beğenmesek de itiraf edelim ki “Oscar” etiketi sinemaseverlerin ilgisini çok çekiyor.
Seçil Toprak
[email protected]
İlki 16 Mayıs 1929 tarihinde yapılan ve o günden bugüne sinema dünyasının hakkında en çok konuşulan töreni oldu Oscar. Yıllar içinde artan kategori sayısıyla bugün tam yirmi dört kategoride Oscar heykelciği sahiplerini buluyor. Tabii bu kategorilerin en iyi film, yönetmen, oyuncu, senaryo, kurgu, müzik gibi dallar en fazla ilgi çekenleri...
Sevsek de sevmesek de, sonuçları beğensek de beğenmesek de itiraf edelim ki “Oscar” etiketi sinemaseverlerin ilgisini çok çekiyor. Oscar almış filmin izleyici sayısı –tabii ülkemiz için pek geçerli olmasa da- artıyor, Oscar alan oyuncunun önüne getirilecek projeler çoğalıyor, ünü dünyayı dolaşmaya başlıyor.
Aslında Oscar töreni, kasım ayının sonlarına doğru iyice hız alan ve aralık ayı boyunca eleştirmenler birliklerinin ocaktan itibaren ise sinema sektörü ödüllerinin iyice şeklini verdiği “ödül sezonu”nun son durağı. Oscar ile bir senenin sinema ödül serüvenini dolayısıyla da sinema yılını kapatmış oluyoruz. Bu yüzden sezon takipçileri için Oscar töreninde öne çıkan isimler çok da sürprize açık değil. Tüm bir ödül sezonunda en sık adı geçenler, Oscar töreninden de evlerine ödülle dönüyorlar. Ancak şaşırtmacalı sonuçlar da çıkmıyor değil... Örneğin bu yıl yabancı dalda en iyi film kategorisinin açık ara önde giden ve kazanacağına kesin gözüyle bakılan Almanya filmi Toni Erdmann yerine; İran’ın adayı, Asghar Farhadi filmi Forushande (Satıcı) filminin ödüle uzanması gibi. Aslında bu sonuç sinema ile siyasetin ne kadar iç içe olduğunun da göstergesi olarak tarihe tanıklık etti.
Biliyorsunuz, Amerika’nın yeni başkanı Trump, yedi Müslüman ülkenin vatandaşlarına üç ay süreyle ABD’ye girişi yasaklayan bir karar çıkarmıştı. Birçok protestoya yol açan bu insanlık dışı karar, tam da Oscar töreni öncesi açıklandı. Dolayısıyla törende birçok kişinin hedefi olacak biri haline geldi yeni dünyanın başkanı. Aslında sadece bununla değil, göçmenlerle ilgili yaptığı birçok talihsiz açıklama ile de Hollywood’un eleştiri oklarının hedefi olmuştu Trump.
Müslüman ülkelere uygulanacak bu akıl dışı “ülkeye giriş yasağı” sinemaseverler için farklı bir mana da taşıyordu elbet çünkü yabancı dalda en iyi film adaylarından biri, daha önce de Oscar kazanan İranlı yönetmen Asghar Farhadi idi. Herkesin aklında aynı soru vardı, acaba Farhadi ABD’ye nasıl gelecekti ve törene katılabilecek miydi? Bu soruların dahi Hollywood’un anti-Trump eylemlerine yön verecek nitelikte olacağı kesindi elbette. Farhadi törenden günler önce, kendisine özel izin verilse de, törene katılmayı reddetti. Tüm bunlar, Oscar töreninde zaten hedef haline gelecek Trump’ın bir kez daha protesto edilmesine olanak sağladı. Düşünsenize, ülkeye girmesi yasaklı olan ve yasağın kendisinin herhangi bir suçundan vs kaynaklanmadığı ortada olan bir yönetmen; yaptığı insanlık dışı açıklamalarla zaten protesto edilmeyi hak eden başkanla karşı karşıya geldi. Hollywood bu tarz öyküleri pek sever ve müthiş bir arınma yaşayacağı, dünyadan adeta “özür dileyeceği” anları kaçırmak istemez. Dolayısıyla Almanya’nın adayı Toni Erdmann’ın önüne bir anda geçiverdi İran’ın filmi Forushande. Ödüle uzanan isim de Farhadi oldu ve törene bir mektup ile damgasını vurdu. Şöyle diyordu mektubunda Farhadi:
"Aranızda olamadığım için çok üzgünüm. Bugün burada olmamamın sebebi ülkemdeki insanlara ve insanlık dışı yasalarla aşağılanarak ABD'ye girişleri yasaklanan diğer altı ülkeye duyduğum saygıdandır. Empatiye bugün her zaman olduğundan daha fazla ihtiyacımız var.”
Tabiî bütün bunlara değinmem, sanatın siyasetten uzak olması ya da özelde sinemanın siyasete bulaşmaması gibi ütopik düşüncelere sahip olanların ne kadar yanıldığını da göstermek için. Hollywood, çoğunlukla politik açıdan yanlış kararlar verebiliyor ve eleştirel gibi görünse de filmlerin satır aralarında tabi olduğu devletin kodlarını iliklerine kadar içine çekiyor, ortaya koyduğu filmlerle de dünyaya yayıyor. Bu yıl kendi istemedikleri bir adayın başkan seçilmesi ve seçilen kişinin gerçekten de insanlık dışı olan açıklamalarının kabullenilmemesi, gerçekten iyi bir film olan Forushande’nin ödüle uzanmasını sağladı. Ancak bu her zaman böyle olacak diye bir kural yok. Ismarlama bir film olduğu konuşulan; 1979 yılında ABD büyükelçiliğinde bulunan ve Kanada Büyükelçiliğine kaçan altı ABD'li diplomatın İran'dan kaçırılmasını anlatan Argo (2012) filminin “en iyi film” ödülünü dönemin başkan eşi Michelle Obama’dan aldığını da unutmadık. 2012 yılında kötülenen İran’dan 2017’de savunulması gereken İran’a... İki bakış açısını da görüp şunu da söylemeden geçemiyor insan: “Nereden baksan sahte.”