Siyaset, umutsuzluk, umut
Bundan bir yıl öncesi...
Başkent Lefkoşa’da sokaklar çöp doluydu.
Haftalarca toplanmayan kirli atıklar kurtlarla kaplanmıştı.
Her taraftan pislik akıyor, salgın hastalık tehdidi yaşanıyordu.
Beşkent başkent olalı böyle rezil olmamıştı.
Kente gelen yabancılar şaşkınlık içindeydi.
Kent halkı perişanları oynuyor, çaresizlik içinde bir çözüm bekliyordu.
Esas perişan olan ise Lefkoşa Türk Belediyesi çalışanlarıydı.
Sosyal yatırımları zaten aylardır yatırılşmıyordu.
Bir de maaşları ödenmemeye başlayınca, birer birer kişisel iflas noktasına geldiler.
Sendikal eylemlere rağmen ne belediye yönetimi, ne de merkezi hükümet çözüm üretebiliyor, belediye emekçileri geleceklerinden endişe duyuyor, akşam eve ekmek götüremiyor, çocuklarına harçlık veremiyor, adeta kan ağlıyordu.
Belediye batmıştı.
Hem de göz göre göre!
Lefkoşalı da, belediye çalışanı da kötü siyasetin kurbanlarıydı.
Bir başka ifadeyle ‘umutsuzluğun adı’ siyasetti!
**
‘Umutsuzluğun adı’ siyasetti, ama siyaset aynı zamanda ‘umudun da adı’ydı!
Bu bir çelişkiydi, ancak hayatın gerçeği de bu değil miydi zaten?
Diyalektik düşünce, süreçlerin birbirinin içinden doğduğunu öğretir bize.
Tıpkı yaşamla ölüm gibi.
Umutla umutsuzluğun hikayesi de böyledir.
Bugün için dipte olan, hatta ölü olan umutlar, yarın yeniden doğar, yeşerir, büyür, dallanır, ağaç olur, orman olur...
Bir tohumun toprağa düşmesidir umudun başlangıç anı...
Sonra bir filiz.
**
Lefkoşa’da siyasetin tükettiği umut, yine siyasetle yaşama döndü.
Başkentli de, belediye çalışanı da “artık kurtulmaz” gözüyle bakılan belediyenin düzlüğe çıkabileceğine siyaset sayesinde inanmaya başladı.
Zaten başka türlüsü ne olabilirdi ki?
Gökten zembille inenler mi kurtaracaktı belediyeyi?
Eğer darbelerden yana değilseniz ve seçim dışındaki formüllere kapalıysa demokratik bakış açınız, başka türlüsü aklınıza bile gelmez.
Belediyeyi siyaset ve siyasetçi batırdı, evet.
Ama kurtaracak olan da siyasetten, siyasetçiden başkası değil!
**
LTB Başkanı Kadri Fellahoğlu dün ilk kez basın toplantısı yaptı, uzun uzun yapılanları anlattı.
En fazla borçlar, ödemeler üzerinde durdu haliyle, çünkü belediyenin 3 ay önce başka bir tek gündemi bile yoktu.
Bırakın projeleri, yatırımları...
Kurtlanmış çöpler toplanamıyor, hamamböcekleri, sinekler ve sıçanlar cirit atıyordu kentte!
Oysa kalabalık personeli, kaliteli teknik ve idari elemanları, yılların birikimi, geniş imkanları ve uluslararası ilişkileriyle devlet içinde devlet gibiydi Lefkoşa Türk Belediyesi...
Doğumdan ölüme kadar yurttaşa hizmet sunabilen dev bir mekanizma...
İşte dün Kadri Fellahoğlu’nu dinlerken ‘dev uyanıyor’ dedim içimden.
Alt ve üstyapı projeleriyle, yaşlılara bakım servisiyle, imar ve denetim işlevleriyle Lefkoşa Türk Belediyesi yeniden yaşama dönüyor.
Henüz tam soluk alınmadı, çok büyük borçlar var ödenmesi gereken...
Ancak umut yeniden doğdu Lefkoşa’da.
Siyaset umudu dibe vurdurmuştu başkentte...
Şimdi siyaset yeniden umut oldu.
Bir tohum düştü önce...
Ve çatladı toprak.
Bu hep böyle oldu, yine böyle olacak!
Siyaset demek insan demek çünkü...
Ve umut da insanda...