1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Siyaset yeniden şekillenirken…
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Siyaset yeniden şekillenirken…

A+A-

 

2015 Cumhurbaşkanlığı seçiminde sol ve sağ adına çok ilginç bir süreç yaşadık.
Seçimden çok önceleri 'solun' ve halkın beklentisi olan, 'solda birliğin' son hafta ciddi anlamda yürürlüğe konması seçimin sonucunu belirledi.

Adeta “Federal Kıbrıs İttifakı”na dönüşen rüzgar sandıktan zaferle çıktı.
Mustafa Akıncı 5 yıl çirkefliğin hüküm sürdüğü Cumhurbaşkanlığı'na adım attı…
Toplumun beklentileri her seçim sürecinde olduğu gibi bu seçimde de 'yüksek' tutuldu.
Adeta Akıncı'ya 'kurtarıcılık' misyonu yüklendi.

Halkın Akıncı'dan beklediği çok şey vardır, doğrudur…
Seçimin üzerinden zaman geçti.

Görüyoruz ki; Kıbrıs sorununda pompalanan aşırı iyimser atmosferin yerini yavaş yavaş yükselen negatif hava bozmaya başladı.
Anastasiadis'in ilk olarak “Mart'a kadar çözüm zor” açıklaması, güneyden yükselen 'karamsar' anket sonuçları bu kötü çıkışlara örnek gösterilebilir, bir de aşırı fikir ayrılıklarının listesi...

Bu olumsuz açıklamaların bugün çoğaldığını izliyoruz.
Kıbrıs sorunu dışında elbette Saray'da yapılacak çok iş var.
İşten öte, ortaya konması beklenen Eroğlu'ndan çok farklı bir irade var mesela…
Örneğin, Türkiye ile 'karşılıklı saygı' temelinde bir ilişki beklentisi gibi…
Bu, henüz siyasetin diline yansımış değil…

Akıncı'ya yüklenen aşırı yüksek beklenti yavaş yavaş kırılıyor, bunu görüyoruz.
Bu kötü dili ilk olarak Geçitköy’deki törenlerde izledik örneğin…
Akıncı’nın törende kullandığı üslup, kendisine oy verenlerde hayal kırıklığı yaratmıştı.
Sosyal medyadan takip edebildiğim kadarıyla Akıncı’nın açıklamalarına üzülenler, kırılanlar çoktu…

Özellikle TDP’ye yakın duran bazı dostların Akıncı’ya karşı dile getirdiği eleştirilerin nereye kadar ilerleyeceğini çok merak ediyorum.
Umarım bu eleştirel duruş yalnızca törenle sınırlı kalmaz.
Zira “Bugün eleştiririm, yarın överim” mantığı bizim memlekette yaygın…
Ben kendi adıma hiç şaşırmadığımı belirtmek istiyorum.
Bu köşenin takipçileri bunun nedenini iyi bilir, geçmişte çok örnekler vererek  Akıncı siyasetini açıklamaya çalışmıştım…
Neyse devam edelim…
                                                                      
***

Olayın bir de CTP tarafı var tabii…
Saray'da (kimileri ısrarla görmezden gelse de) CTP'nin desteğiyle  seçim kazanan bir Cumhurbaşkanı var…
Hükümette de her şeye rağmen CTP…

Her şeye rağmen diyorum, zira henüz halkın beklentileri tam olarak icraata yansımış değil.
Su konusunda yeterli olmasa da yapılacak olanın en iyisinin yapıldığına ilişkin genel bir kanı var.

Mesela, dışarıdan bakınca tarımda çok ciddi bir reform ihtiyacı olduğunu söylemek güç değil…
Zira bunu Başbakan Kalyoncu da dillendiriyor.
“Devletin üreticiye para ödemesi” üzerine kurulu tarım statükosu ne siyasete ne de üretime bir şey kattı, ne yazık…

Aynı şeyi sağlık için de söylemek güç değil…
Diğer yandan ‘maliye’ herkesin malumu…
Memur maaşlarını ödeme-denk bütçe sarmalı umarım yeni dönemde tarih olur.
Bu konuda da halkın beklentisi yüksektir.

Ta en başından beri dile getirilen, hatta yeni hükümet programında da ana başlıklardan birini oluşturan“ekonominin büyütülmesi” adına adımların atılması ve buna bağlı olarak işsizliğin önüne geçilmesi yeni dönem için ciddi ve gerçekçi bir hedeftir.

Hem sol adına hükümet etmek, hem Saray'daki lider ile barış sürecini yürütmek hem de UBP gibi hastalıklı bir ortak ile “reform hükümeti” sürdürmek herhalde bir parti adına yürünecek en zor yollardan biri…

Zor yolların partisi CTP yine zor bir dönemden geçiyor, hiç kuşkusuz.
Ancak partinin hem tabanı hem de liderliği böylesi bir süreci atlatabilecek donanımdadır.
Yeter ki halkın sorunlarını analiz edebilecek, yerinde ve hızlı çözümler üretecek sürati gösterebilsin.
Özellikle süratli olmak artık CTP için elzem!

Zaman ilerliyor, şunun şurasında seçime ne kaldı ki?
Bir an önce kağıda dökülen reformları hayata geçirmek için hareketlenmek gerekiyor.

CTP'nin bu zor virajdaki performansı yeni dönemdeki siyasal şekillenmenin de belirleyicisi olacak.
İzleyip, göreceğiz...

---------------------------------------------------------------------


Kıbrıslı…

Her olayı ırkçı yorumlarla açıklamaya çalışanlar yine revaçta!..
Yaşadığımız her kriminal meselede “Kesin Türkiyelidirler” yorumların artık modasının geçtiğini anlamayanlar var.
Modasını bırakın, artık doğruluk payı da yok böyle ırkçı safsataların
Evet çok kötü olaylar yaşıyoruz.
Alın size kürtaj skandalı!..
Hepsi Kıbrıslı!..
Kundaklamalara bakın ve kundaklananlara, birçoğu Kıbrıslı!..
Son cinayetlere bakın, Göçmenköy'deki mesela…
Kavga, uyuşturucu ve dahası…
Hepsinde Kıbrıslılar da var, yabancılar da…
Oysa biz kendimizi bunca sene "Kıbrıslılar temizdir" yalanıyla avutmuştuk değil mi?
Napacağız şimdi, bahanemiz de kalmadı!..
Yoksa kirlenenin kendimiz olduğunu hala anlamadık mı?

--------------------------------------------------------------------

Barış süreci şart!

Evet, barikatlar açık…
Evet, herkes istediği yere özgürce gidebiliyor.
Peki kaçımızın Kıbrıslı Rum dostu var?
Ya da her daim görüştüğümüz kaç Kıbrıslı Rum arkadaş edindik?
Veya şöyle sorayım, kaçımız yaşadığı evi eski sahibine vermeye hazır?
Kaçımız endişe taşımıyor?
Kaçımız tedirgin değil?
Evet, masa başında yürütülen müzakere sürecini önemsiyorum.
Samimiyetle çözüm bulmak için gecesini gündüzüne katan müzakerecilerin emeğini de selamlıyorum.

Ama sürecin masa başından, sokağa, sahaya yansıması gerektiğini düşünüyorum.

Zira görüyorum ki toplumlar henüz barışa hazır değil...
'Uzun Yol'da vitrinlere bakınarak gezinmekten öte bir şeydir barış!
Girne'nin kumarhanelerindeki rulet masasından da büyüktür.
Leymosun'da yenen balığın tadı gibi lezzetli olsa da, içinde kılçıkları vardır bu barışın… Dikkatli yemek lazım, boğazımıza kaçmasın!..

Evet, başa dönecek olursak masa başında, kağıt üzerinde kurulmaya çalışılan bir devlet var, henüz anne karnında…
Velev ki doğdu sayalım.
Ve velev ki imzalar atıldı.
Her şey hallolmuş mu olacak?
Barışmış mı olacak toplumlar?
Hayır!..  Silkelenip kendimize gelmeliyiz.

Eğer zemine barış projesini döşemezsek bu inşaat çökebilir a dostlar, çökebilir!

Hele hele de birilerinin ‘yakında sıcak çatışma’ çıkarma hayalleri-planları konuşulmaya başladıysa, her şeyden çok ihtiyacımız vardır barışa…
Her şeyden çok…


---------------------------------------------------------------


not defteri

• Deneyimli siyasetçi Salih Coşar YENİDÜZEN'den Fayka Kişi'ye verdiği özel röportajda "Mesai saatleri bize yetmiyor mu ki ek mesai yapılıyor?" diye sordu. Evet yetmiyor Sayın Coşar, 'yetmeyen' ne siz de, biz de çok iyi biliyoruz…

• YENİDÜZEN'deki röportajında Özgürgün "Şimdi bu iki ya yapacak ya gidecek" diyor… İlk kez katıldım Özgürgün'e… E artık yapın Sayı Başkan… Yapın… Sağlık, tarım eğitim, kamu, maliye… Hepsi ciddi anlamda reform bekliyor… 'Su' da geçtiğine göre, süratlenin artık!..

• Seçim öncesi örtülü ödenek üzerinden rakibi Eroğlu'na karşı propaganda yapan Akıncı'nın “örtülünün üzerindeki örtüyü kaldırma” vaadi hala havada!..  Hala beklemedeyiz, ilgililere duyurulur!..

Bu yazı toplam 1471 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar