“Siyasetin etkilerini azaltmanın yolu DAÜ Yasası’nın güncellenmesi”
DAÜ Rektörü Prof. Dr. Aykut Hocanın, hedefinde VYK ile uyumlu çalışarak DAÜ’nün problemlerine çözüm üretip atılım yapmak olduğunu söyledi
Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Rektörü Prof. Dr. Aykut Hocanın, DAÜ Yasası’na göre en üst karar alma organının hükümet tarafından atanan Vakıf Yöneticiler Kurulu (VYK) olduğunu hatırlatarak, “Genelde sorunun bundan kaynaklandığı söyleniyor. Ama bu tam olarak gerçeği yansıtmayabiliyor. Burası küçük bir memleket, siyaset hepimizin hayatında fazla bir şekilde yer alıyor. Siyasetin etkilerini azaltmanın yolu DAÜ Yasası’nın güncellenmesidir” diye konuştu.
Prof. Dr. Hocanın, müdahalelerin yaşanmaması için, yöneticilerin dikkatli ve özenli davranması gerektiğini belirterek, yasa taslağının hazır olduğunu ancak henüz DAÜ yetkili kurullarımızdan geçmediğini söyledi.
DAÜ’nün gelir kaynaklarının öğrenci harçlarına dayandığına işaret eden Prof. Dr. Hocanın, yıllar içinde devlet desteğinin azaldığını ve bunun şu anda DAÜ bütçesindeki payının %1-1.5 seviyesinde olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Aykut Hocanın, “Yasamızda herhangi bir bütçe açığı durumunda devlet yardımından bahsediliyor ama yüzdelik veya miktar yazmıyor. Devlet desteği yıllar içerisinde azalarak bu noktalara geldi, daha yukarıda olması beklentimizdir. KKTC öğrencilerine düşük ücretle eğitim veriyoruz, bu öğrencilerimize destek verirken, devletin de bize destek vermesini bekliyoruz” dedi.
Prof. Dr. Hocanın, DAÜ’nün gelir-gider dengesinin düzeltilmesi ve gelir kaynaklarını çeşitlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
“Dünyada en iyilerden biri olmak istiyoruz”
- Soru: 2000 yılından beri DAÜ’de farklı görevlerde bulundunuz. Sizi rektörlüğe aday olmaya iten neydi?
- Prof. Dr. Hocanın: Dediğiniz gibi, 20 yıldır DAÜ çatısı altında bölüm başkan yardımcılığından dekanlığa kadar farklı görevlerde bulundum, üniversitemizin farklı kurullarında da görev aldım. Üniversitemizin daha ileriye götürülmesi için yapıcı eleştiriler yaptım, görüşlerimi bildirdim. Bu süreçte üniversitemizin yalnız mali sıkıntıları değil, aynı zamanda idari sıkıntıları olduğunu da gördüm. Edindiğim tecrübeyle, bunları çözmek anlamında, arkadaşlarımın da teşvikiyle, üniversitemizi ileriye taşımak için üniversite rektörlüğü eğilim yoklamasına katılmaya karar verdim.
Ortaya bir vizyon koymak, üniversitelerin ne olduğunu iyice hatırlamak gerekiyor. Üniversiteler yalnızca eğitim-öğretimin yapıldığı yerler değil, özgür düşüncenin, farklı fikirlerin bulunduğu bir kurumdur. Bizim vizyonumuzda da eğitim-öğretim, araştırma ve topluma hizmet konularında yapılacak çok işler var. KKTC’nin en iyisi olmanın ötesinde, bölgede en iyi olmak, dünyada da en iyilerden biri olmak istiyoruz. Bunun için gerekli altyapı, kurumsal donanım ve çalışanlarımızın eğitimi ve gelişimleri sağlanmalıdır. Hedefe ulaşmak için stratejik plan odaklı çalışmamız lazım. Elbirliğiyle, planlı ve programlı hareket etmemiz gerekiyor. Gördüğüm aksaklıklardan bir tanesi temel noktada buydu. Motivasyon artışını sağlamak için ortak bir hedefe, planlı bir şekilde ilerleme noktasının ortaya konulmadığını gördüm, zaman içinde bazı aksamalar olmuş. Üniversitemizin çeşitli güçlü yanları var, sıkıntıları da var. Biz bir yandan bunları giderirken, paralelinde de üniversitemizin ileriye taşınması için çalışacağız.
“İdari, yasal mevzuat sıkıntılarımız var”
- Soru: Sizce DAÜ’nün en büyük sorunu nedir?
- Prof. Dr. Hocanın: DAÜ çok büyük bir kurum, yüksek öğrenim alanının en önemli lider üniversitesi. KKTC’nin siyasi sıkıntılar nedeniyle yaşadıkları, bizim üniversitemize de bazı sıkıntılar yansıtıyor. Siyasi tanınmamışlık olmasına rağmen, DAÜ dünyaca tanınıyor. İki gün önce açıklanan, dünyanın en önemli sıralama kuruluşlarından birisi olan Times Higher Education’da genç üniversiteler arasında ilk 250’de yer aldık. Dünya üniversiteleri arasında ilk binde yer alıyoruz. Uluslararası düzeydeki akreditasyon kuruluşlarından denkliğimiz var.
Ancak üniversitemizin gelir kaynakları genellikle öğrenci harçlarına dayanıyor. Devletin desteği yıllar içerisinde azalmış. Üniversitemizin gelir-gider dengesi düzeltilmeli. Bunu yaparken de devlet kurumlarıyla proje tabanlı anlaşmalar yapıp kaynak oluşturmamız, gelir kaynaklarını çeşitlendirmemiz lazım. İdari, yasal mevzuat sıkıntılarımız da var. Aldığımız öğrenci akışıyla ilgili bazı sıkıntılar var, pandemi süreci de bunun üstüne bazı güçlükler ekleyecek mutlaka ama biz bunları aşacak durumdayız.
“Öğrenci profilimiz, %40 üçüncü ülke vatandaşı, %40 TC vatandaşı, %20 yerli”
- Soru: Kuzey Kıbrıs’a gelen öğrenci sayısında son yıllarda azalma olduğu biliniyor. Pandemi sürecinde bazı öğrenciler de kendi ülkelerine geri döndü. Bundan sonrası için bilinmezlik var. Bu süreçte geleneksel tanıtımı yapmak da mümkün değil. Öğrenci sayısını artırmak için nasıl bir tanıtım süreci planlıyorsunuz?
- Prof. Dr. Hocanın: Öğrenci profilimizin yaklaşık %40’ı üçüncü ülke vatandaşı, %40’ı TC vatandaşı, %20’si de yerli öğrencilerden oluşur. Öğrencilerimizin yaklaşık üçte ikisi şu anda adadadır. Yabancı öğrencilerimiz büyük oranda burada kaldı, ülkelerine dönmedi. TC vatandaşı öğrencilerimiz ülkelerine döndü. Bu süreçte rektör vekili arkadaşımız önderliğinde burada kalan öğrencilerimize çok iyi destek sağlandı, kendilerine iaşe, temizlik malzemeleri dağıtıldı. Öğrencilerin mağduriyet yaşamaması için taksitlerinden, ödeme faizlerine kadar her türlü kolaylık sağlandı.
Önümüzdeki süreçte de kısa ve orta vadeli planlar yapmamız lazım. Kısa vadede tanıtım etkinlikleri açısından, KKTC’deki gençlerin bize rağbet edeceğini ve programlarımıza kayıt yaptıracağını düşünüyorum. Yurtdışında okumakta olan ve salgından dolayı adaya dönüp KKTC’de kalacak, buraya transfer olmayı veya geçici olarak burada ders almayı düşünen öğrencilerin en kaliteli üniversite olarak bize geleceğini, bizim programlarımızı tercih edeceğini düşünüyorum. KKTC vatandaşı öğrencilerin sayısı açısından iyi durumda olacağımızı öngörüyorum.
“Her türlü senaryoya hazırlıklıyız”
Türkiye’den gelecek öğrenciler açısından bilinmezlik var, üçüncü ülke vatandaşı öğrencilerle ilgili daha da fazla bilinmezlik var. Çok kesin konuşamamakla birlikte bazı öngörülerimiz var, her türlü senaryoya hazırlıklıyız. TC vatandaşı eski öğrencilerimizin, şartları sağlamamız durumunda ülkemize ve üniversitemize dönebileceklerini ve kayıtlarını devam ettireceklerini, ülkemizde pandemi kontrol altına olduğu için yeni öğrencilerin de aileleriyle ülkemize gelebileceğini düşünüyorum. Diğer taraftan aileler pandemi döneminde mali sıkıntı da yaşamıştır, bu nedenle bir azalma olabileceğini de öngörüyorum. Biz öğrencilerimize COVIDFree bir kampüs hazırlama çalışmalarına başladık. Aldığımız önlemlerle iyi bir seçenek oluşturacağımızı düşünüyorum.Bu süreçte Türkiye’den ve üçüncü ülkelerden öğrencilere,televizyon ve sosyal medya aracılığıyla, elektronik ortamda tanıtımlar yapıyoruz.
Öğrencilere ödeme kolaylığı...
- Soru: Bu süreçte ödeme zorluğuna giren öğrenciler de oldu. Önümüzdeki yıl için ne tür kolaylıklar sağlanacak?
- Prof. Dr. Hocanın: TC vatandaşı öğrencilerin öğrenim ücretleri önceden belirlenip klavuzda belirtilmiştir. Bunlar duyurulmuştur ve aynen yürürlükte olacaktır. Biz öğrencilerimize taksit sayılarını artırarak, ceza faizlerinde indirim yaparak ya da cezayı kaldırarak ödeme kolaylığı sağlayacağız. Öğrencilerimizin yurt ücretlerini ödemedeki güçlükleri konusunda yurtlarla görüşerek gerekli çalışmaları yaptık, yapacağız. Dolayısıyla öğrencilerimize olağanüstü koşullardan dolayı etkilendikleri noktada her türlü yardımı yapma niyetindeyiz. Yaz okulu ve güz dönemi için de mevcut durumu gözönüne alıyoruz.
“Devlet desteğinin bütçedeki payı %1-1.5 seviyesinde”
“Gelirlerimizin neredeyse tamamı iki kalemden oluşur, öğrenci harçları ve devlet desteği, ki bunun bütçedeki payı %1-1.5 seviyesindedir. Yasamızda herhangi bir bütçe açığı durumunda devlet yardımından bahsediliyor ama yüzdelik veya miktar yazmıyor. Devlet desteği yıllar içerisinde azalarak bu noktalara geldi, daha yukarıda olması beklentimizdir. KKTC öğrencilerine düşük ücretle eğitim veriyoruz, bu öğrencilerimize destek verirken, devletin de bize destek vermesini bekliyoruz”
DAÜ Rektörü Prof. Dr. Aykut Hocanın, yıllar içinde devlet desteğinin azaldığını ve bunun şu anda DAÜ bütçesindeki payının %1-1.5 seviyesinde olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Hocanın, “Yasamızda herhangi bir bütçe açığı durumunda devlet yardımından bahsediliyor ama yüzdelik veya miktar yazmıyor. Devlet desteği yıllar içerisinde azalarak bu noktalara geldi, daha yukarıda olması beklentimizdir. KKTC öğrencilerine düşük ücretle eğitim veriyoruz, bu öğrencilerimize destek verirken, devletin de bize destek vermesini bekliyoruz” dedi.
- Soru: DAÜ’nün esas gelir kaynağı öğrenci harçları ve siz de gelir kaynaklarını çeşitlendirmek gerektiğini söylediniz. Mali sıkıntıları aşma, mali istikrar için ne yapacaksınız?
- Prof. Dr. Hocanın: Gelirlerimizin neredeyse tamamı iki kalemden oluşur, öğrenci harçları ve devlet desteği, ki bunun bütçedeki payı %1-1.5 seviyesindedir. Yasamızda herhangi bir bütçe açığı durumunda devlet yardımından bahsediliyor ama yüzdelik veya miktar yazmıyor. Devlet desteği yıllar içerisinde azalarak bu noktalara geldi, daha yukarıda olması beklentimizdir. KKTC öğrencilerine düşük ücretle eğitim veriyoruz, bu öğrencilerimize destek verirken, devletin de bize destek vermesini bekliyoruz. Mağusa özelinde ve KKTC genelinde yalnızca mali değil, kültürel, sosyal, bilimsel hizmetlerimiz ve tanıtıma katkımız üst boyuttadır. Kaliteli eğitim vermemizi ve araştırma yapmamızı sağlamak için devletin desteğinin artarak devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.
“Devlet üniversitesi olmanın kısıtlayıcı, düzenleyici bazı durumları da var”
Öğrenci harçları ve devlet desteği yanında proje, döner sermaye gelirleri ve bilimsel üretimden ortaya çıkan gelirler de var ancak bunların miktarı oldukça azdır. Daha fazla olması lazım. Uluslararası ve ulusal projeler olmalı. Ne yazık ki siyasi tanınmamışlık ve diğer problemler bizim önümüze engel olarak çıkıyor ama biz bunları aşıyoruz. Örneğin Türkiye, Amerika ve Fransa’daki bazı üniversitelerle ortak işbirliği programlarımız var. Bunların daha da artarak devam etmesi ve ortak bilimsel üretimden de gelir elde edilmesi lazım. Bu konularda daha fazla çalışmamız gerekiyor. Üniversitenin yalnızca öğrenim ücretine dayanmaması lazım ama tabi ki devlet üniversitesi olmanın bu noktada bizi kısıtlayıcı, düzenleyici bazı durumları da var. Biz yasal olarak özel sektör girişimlerini yapamayız. Özel üniversitelerin daha rahat hareket etme kabiliyetleri var, özel sektör mantığıyla öğrencilere çeşitli hizmetler sunarak oralardan da gelir elde ediyorlar. Bizim işimiz eğitim verme, araştırma yapma bağlamında olduğu için biz kazandığımızın tamamını eğitime yatırıyoruz.
“Devletten usulsüz transferlerle ilgili denetim talebimiz var”
- Soru: Üniversitedeki öğrencilerin bir kısmı hazırlık veya birinci sınıfta okulu bırakıyor. Bu öğrencileri tutma konusunda ne yapılacak?
- Prof. Dr. Hocanın: Bu konu, eğilim yoklaması sürecinde neredeyse tüm adayların ortaya koyduğu önemli bir sorundu. Üniversitemizde bu konuda çeşitli çalışmalar var. Öğrencilerimizi tutma komitesi kuracağız, bölümlerde çalışıyoruz. Bir düşüncemiz de, üst sınıf öğrencilerimizin alt sınıflardaki öğrencilere destek vermesidir. Öğrencilerimizin memnuniyetini artırarak, problemlerini çözerek üniversitemize devam etmelerini sağlayıcı önlemlerimiz var.
Tabii denetim de şart... Yüksek Öğrenim Yasası altındaki Transfer Tüzüğü’ne uymadan yapılacak transferlerin denetlenmesi gerekiyor. Muhaceret veri tabanlarının bağlandığı Yüksek Öğrenim Kayıt Sistemi yardımıyla denetimlerin sıklaştırılması şart. Devletten usulsüz transferlerle ilgili denetim talebimiz var. Esas mesele, kaliteli eğitim aldığını, mezun olduktan sonra çok daha iyi bir yere geleceğini bilen bir öğrenci herhangi bir şekilde üniversitesinden ayrılmaz. Bunu öğrencilerimize aşılamak lazım, gerçek anlamda uluslararası bir ortamda üniversite deneyimi yaşadıklarını hissettikleri zaman herhangi bir sıkıntı olmayacaktır.
Programların %40’a kadar olan kısmı uzaktan...
- Soru: Pandemi sürecinde online eğitim, uzaktan eğitim yapıldı. Bu konuda yasal bir düzenleme yok. Pandeminin etkilerinin süreceği düşünüldüğünde, bundan sonrası için bu konudaki son gelişmeler nelerdir?
- Prof. Dr. Hocanın: Pandemi sürecinden önce, yasal mevzuata göre tüm programlarda olduğu gibi, uzaktan eğitimle yürütülecek programlar önce Eğitim Bakanlığı’ndan, sonra YÖDAK’tan onay alırdı. Uzaktan eğitim programları KKTC öğretim alanında çok azdı, geriye kalan programların tamamı örgün eğitimdi. Salgınla ilgili olağanüstü durum ortaya çıktığında, KKTC’de bu konudaki yasal mevzuat eksikti. YÖDAK, YÖK’ün kararlarını takip etti. YÖK ilk etapta uzaktan eğitim konusunda çok ihtiyatlı davrandı, sonrasında pandemi sürecinin gelişimine göre izinlerini yavaş yavaş artırdı. Ona paralel olarak bizim Eğitim Bakanlığı ve YÖDAK da kararlar aldı. Bahar döneminin çevrimiçi olarak yürütülmesi, ölçme-değerlendirmenin yapılması ve diplomaların verilmesi noktasına kadar gelindi. Bundan sonrası yani güz dönemi için YÖK programlarının %40’a kadar olan kısmının uzaktan yürütülmesi kararını verdi. YÖK’e %40’ın anlamı soruldu, YÖK de Cuma gün açıkladı, “müfredatta bulunan derslerin %40’ı ya da Avrupa Kredi Transfer Sistemi’nin %40’ının uzaktan verilmesi” diye. Bunun eşit bölünme zorunluluğu olmadığı ve bu dönem uzaktan eğitim kısmının ağırlıklı olarak verilebileceği belirtildi. Bu da teorik olarak bu dönem tüm dersleri uzaktan vermenin mümkün olacağı anlamında bir açılımdır. Bunun örgün olarak uygulanması da mümkün. Bu açıklama YÖK çevrimiçi uygulamayı onayladı anlamına gelmiyor. Her ülke, öğrencilerin üniversiteye gelmesini ister. Burada olan öğrencilere yüz yüze, paralel olarak uzaktaki öğrencilerimize de uzaktan eğitim verme hakkına sahibiz gibi görünüyor. Sınavların, değerlendirmelerin de buna göre planlanması gerekiyor. Farklı senaryolara göre çok çalışma yapmamız lazım.
“Neden hep YÖK paralelinde hareket ediliyor” denebilir. Mevzuat açısından, KKTC ile TC arasında protokol vardır, TC vatandaşı öğrencilerimiz için ona uymamız gerekiyor ama diğer ülke vatandaşları öğrencilerimiz için onun haricinde de hareket etmemiz mümkün. Ancak öğrencilerimizin %40’ı Türkiye’den olduğu için ve YÖK de onları bağlayan kararlar ürettiği için, eşitlik anlamında, paralel olarak diğer öğrencilere de aynı şeyi uyguluyoruz.
“KKTC genelinde öğrenci sayısında azalma olabileceğini düşünüyorum”
“Önümüzdeki dönemde KKTC vatandaşı öğrencilerimizin sayısında artış olacağını, Türkiye’den bir miktar daha az öğrenci alacağımızı düşünüyoruz ancak üçüncü ülkelerden öğrenci konusu bilinmeyenlerle dolu çünkü 100’e yakın ülkeden öğrenci alıyoruz, tümünün ekonomik koşulları, ulaşım sıkıntıları gibi konularda tahminde bulunmak, planlama yapmak güç”
- Soru: Önümüzdeki süreç için kontenjanları artırma yönünde YÖK ile temas edildi mi?
- Prof. Dr. Hocanın: Kontenjanlar önceden belirleniyor. YÖK ile defalarca kontenjanların azaltılmaması konusunda istişare yapıldı, YÖK destek vereceğini söyledi. Ama kontenjan olsa bile tercihleri öğrenciler yapıyor. Bu pandeminin etkisiyle KKTC genelinde öğrenci sayısında azalma olabileceğini düşünüyorum. Ancak bu çok dinamik bir süreç, ülkemizde pandemi şu anda olduğu gibi kontrol altında olursa, diğer ülkelerden bize rağbet olabilir. Diğer yandan mali sıkıntılar ve seyahat zorluğu nedeniyle öğrenciler buraya gelmeyebilir. Biz her türlü senaryoya göre planlamayı yapıyoruz.
Önümüzdeki dönemde KKTC vatandaşı öğrencilerimizin sayısında artış olacağını, Türkiye’den bir miktar daha az öğrenci alacağımızı düşünüyoruz ancak üçüncü ülkelerden öğrenci konusu bilinmeyenlerle dolu çünkü 100’e yakın ülkeden öğrenci alıyoruz, tümünün ekonomik koşulları, ulaşım sıkıntıları gibi konularda tahminde bulunmak, planlama yapmak güç.
“DAÜ yüksek öğrenim alanının her açıdan lider üniversitesidir”
“DAÜ Yasası’nda en üst karar alma organı Vakıf Yöneticiler Kurulu’dur, o da hükümet tarafından atanır. Genelde sorunun bundan kaynaklandığı söyleniyor. Ama bu tam olarak gerçeği yansıtmayabiliyor. Burası küçük bir memleket, siyaset hepimizin hayatında fazla bir şekilde yer alıyor. Siyasetin etkilerini azaltmanın yolu DAÜ Yasası’nın güncellenmesidir”
- Soru: “En iyi üniversite”, “lider üniversite” dediniz. DAÜ’nün Kuzey Kıbrıs’taki yüksek öğrenimde rolü nedir?
- Prof. Dr. Hocanın: Diğer üniversitelerimizin de çok önemli görevler üstlendiğini düşünüyorum. Yüksek öğrenim alanında 17 aktif üniversite olduğunu düşünürsek, yapıcı rekabet içerisinde herkesin bir rolü var. DAÜ’nün farklılığı şudur; 1979’da kuruldu ve 1986’da yasası geçti. Yasa ile kurulan ilk devlet üniversitesidir. Lefke Üniversitesi de devlet üniversitesi gibi algılanabilir ama onun ayrı yasası bulunmamaktadır. DAÜ, devlet üniversitesi olarak mevzuatı, kurumsal yapısı en gelişmiş üniversitedir. Devlet kurumlarıyla bağlantıları vardır, zaten devletin atadığı Vakıf Yöneticiler Kurulu en üst karar organı olarak görev yapmaktadır. Eğitim-öğretim, araştırma ve topluma hizmet konularında daha büyük bir sorumluluk üstelenmiş durumdayız. O kapsamda bizim yapacağımız çalışmalar yüksek öğrenim alanında düzenleyici ve dengeleyici bir unsur da oluyor. Diğer konularda da en iyi olma yönünde hedefimiz vardır. Tabi ki her üniversite belirli alanlarda en iyi olabilir. Biz genel anlamda üniversitelerin misyonu doğrultusunda yaptığı tüm faaliyetlerde en iddialı olmak isteriz. Bunlar nedir? Eğitim-öğretim kalitesi; bunu uluslararası akreditasyonlarımızla, sıralamalardaki yerimizle ortaya koyuyoruz. Araştırmalarda da yayınlanan makale sayısıyla, alınan atıf sayısıyla, çalışanlarımızın aldığı patentlerle, projelerle yani bilimsel üretimlerle ortaya koyuyoruz. Topluma hizmet konusunda da, devlet üniversitesi olmanın verdiği büyük sorumlulukla pandemi sürecinde yaptıklarımızın yanı sıra örneğin devlet okullarının depremselliği konusundaki raporları ücretsiz hazırlama gibi hizmetlerimiz var, sosyal konularda işbirliği yapıyoruz. Bunları düşündüğümüz zaman DAÜ yüksek öğrenim alanının her açıdan lider üniversitesidir.
“Müdahalelerin yaşanmaması için, yöneticilerin dikkatli ve özenli davranması gerekir”
“Üniversitemize bu tür müdahalelerin yaşanmaması için, yöneticilerin dikkatli ve özenli davranması gerekir. Her siyasi görüşten çalışanımız var, işlerimizi yürütürken bunları bir kenara koymayı becermemiz lazım. Bu da üst yönetimden alta doğru gider. Bunların yasal dayanaklı olarak, kökten çözülmesi için yasamızın güncellenmesi gerekiyor”
- Soru: Yıllardır DAÜ’ye siyaset karıştırılmak istendiği, karıştırıldığı konuşuldu, bir önceki rektör Prof. Dr. Osam da siyasi müdahale olduğunu söyleyip istifa etmişti. DAÜ’nün siyasilerin müdahalesine maruz kalmaması için ne tür önlemler almayı düşünüyorsunuz? Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?
- Prof. Dr. Hocanın: DAÜ Yasası’nda en üst karar alma organı Vakıf Yöneticiler Kurulu’dur, o da hükümet tarafından atanır. Genelde sorunun bundan kaynaklandığı söyleniyor. Ama bu tam olarak gerçeği yansıtmayabiliyor. Burası küçük bir memleket, siyaset hepimizin hayatında fazla bir şekilde yer alıyor. Siyasetin etkilerini azaltmanın yolu DAÜ Yasası’nın güncellenmesidir. Bunu yaparken vakfın, karar organlarının yapısını, rektörlüğün yetkisini ve sorumluluklarını iyi belirlememiz lazım. Benim hedefimde, bu siyasi kaygıların tamamen geride bırakılıp, Vakıf Yöneticiler Kurulu’yla uyumlu çalışarak üniversitemizin problemlerine çözüm üretip atılım yapmak var. Bu eğilim yoklaması sürecinde de siyasilerin müdahaleleri çok sınırlı kalmıştır, dolayısıyla adaylar son derece bağımsız olarak fikirlerini ortaya koydu ve olgun, demokratik bir süreç yaşandı. Üniversitemize bu tür müdahalelerin yaşanmaması için, yöneticilerin dikkatli ve özenli davranması gerekir. Her siyasi görüşten çalışanımız var, işlerimizi yürütürken bunları bir kenara koymayı becermemiz lazım. Bu da üst yönetimden alta doğru gider.
“Taslak hazır”
Bunların yasal dayanaklı olarak, kökten çözülmesi için yasamızın güncellenmesi gerekiyor. Bu konuda bir çalışma yapıldı, taslak hazırdır, o komitede ben de yer almıştım. Taslak henüz bizim yetkili kurullarımızdan geçmedi. Geçtikten sonra siyasilere, yasa yapıcılara bunun aktarılması ve yasalaşması lazım. Bunu çok önemsiyoruz. Bu taslakta siyasi bağlantının kısıtlanmasının ötesinde başka birçok çağdaş nokta da yer alıyor. Disiplin yönetmeliğinin özlük hakkı olarak yasada yer alması var örneğin. Şu anda yönetmelikle belirleniyor. Ayrıca yöneticilerin eğilim yoklamasıyla işbaşına gelmesi konusu da yeni yasa taslağında var. Mevcut yasamızda bu yok, şu anda bu konuda yasal bir dayanak bulunmuyor. Etik ve cinsel suçlarla ilgili de yasada güncellemeler yapıldı. Kadınların haklarıyla ilgili kısımlar da yasa taslağında yer alıyor. Mevcut yasamızla yeni hazırlanan taslak arasında olumlu yönde çok farklar vardır.