Siyasetteki Şu Kadın Meselesi...
Yine bir seçim dönemi ve yine bazı partiler mumla adın aday arıyor. Yetenekli, bilgili, kültürlü kadınlar siyasetin kirlenmişliğinden ısrarla uzak dururken, şimdi bir de kadın aday kotası mecburiyeti çıktı. Her parti yüzde otuz oranında kadın aday göstermek zorunda...
Erkek egemen siyasetimiz; belli ki erkek egemen meclis görüntüsünün ciddi bir ayıp olduğunun bilincine vararak en azından kotalarla kadını politikaya çekme mecburiyeti duydu.
E madem bu kadar kadın vekil ihtiyacı vardı, keşke seçmene de bir kota koysalardı da, sandıkta da kadına oy verme mecburiyeti olsaydı. İşte o zaman gerçekten samimiyet ortaya çıkardı.
Adı ‘’pozitif ayrımcılık’’ olsa da; kadın kotasına da, kadınlar gününe de hep karşı oldum. Kadın kendi gücüyle, fikirleriyle, duruşuyla ve de yaptıklarıyla politika sahnesinde yer alabilmelidir.
Yeter ki politika meyhane ve kahvehane köşelerinde yapılmaktan vaz geçilsin.
Yeter ki seçim sırasında bin bir alavera- dalavera yapılmasın.
Kadınlar siyasetin mutfağına fikirleriyle var olmaya davet edilsin.
Kamusal alanlarda kadına yetki verilsin.
Elbette ki bu sıkıntı sadece ülkemizde değildir. Dünya genelinde de yönetim ve güç paylaşımında kadınlar maalesef erkeklerin hep bir adım gerisinden gelmektedir. Bugün dünya nüfusunun yarısı kadın olsa da; kadın dünya genelinde meclislerde ortalama yüzde 18.8 temsiliyetle temsil edilmektedir. Ruanda’da yüzde 56.3, Güney Afrika’da yüzde 44.5, Irak’ta yüzde 25.5, İngiltere yüzde 19.5, Türkiye 9.1 ve KKTC yüzde 8.
Halbuki kadının dünyadaki mağduriyeti; demokrasi temsiliyeti ve yönetim kadrolarındaki yerinin en az yüzde elliye çıkması ile çözülebilecektir.
Yapılan araştırmalara göre, dünya üzerindeki kadınlar yoksullaşıyor; yoksullar da kadınlaşıyor. Dünya yoksullarının %70'i kadın. Kadınların geliri dünya gelirinin onda biri; kadınlar dünyadaki tüm mal varlıklarının sadece %1'ine sahip...
Kuzey Kıbrıs’ta kadınların iş gücüne katılabilme oranı yüzde 36.2. Bu da emek piyasalarında çalışanların sadece yüzde 36.2’sinin kadın olduğunu gösterir. Geriye kalanı erkektir. Kadınlar neredeyse erkeklerin yarısı kadar çalışabiliyor. Bu sonuçlar ile Dünya Ekonomik Forumun her yıl düzenlediği ve belirlediği rekabet edebilirlik endeksine göre ise Kuzey Kıbrıs 134 ülke içerisinden 104’ üncü sırada.
Elbette ki; kadının politikada gerektiği oranda temsiliyeti o ülkenin demokrasiyi ve vatandaşları arasındaki eşitliği algılama düzeyinin de göstergesidir.
Kadınların yaşam deneyimi ve pratikleri çoğunlukla başkalarının ihtiyacını kendi ihtiyaçlarının önüne koymayı gerektirir. Kadınların kendilerinden yana olmaları zordur çünkü onlara herkesten yana olmaları öğretilir. Topluluk içinde bilgi ve deneyimlerini anne, eş, kardeş ve kız çocuk olarak taşırlar. Bu özellik onlara, dinleme, kaydetme, gruplar arasında arabuluculuk yapma gibi yetiler kazandırır. Kadınların erkeklerin kamusal alandaki gücünden daha farklı ve formel olmayan bir iktidar alanı vardır. Kadınların kamusal arenaya taşınabilecek bu çok büyük duygusal işgücü potansiyeli, dinlemeyi, anlamayı pazarlık ve aracılık edebilmeyi ve yaratıcı davranmayı kapsar. Kadınların bu özellikleri aslında politikaya ve topluma katacakları çok büyük artılardır.
Ben diyorum ki; bir ülkede kadınlar sokağa dökülmeye başlarsa, o ülkede devrim yakındır. Haydi kadınlar zaman sorumluluklarımızı güce dönüştürme zamanıdır.
Ve kadının politikada olmasının hem politikaya hem de ortama ayrı bir yumuşaklık ve zarafet getirdiğiyle ilgili tarihten bir anektod...
Yer: İngiliz Parlamentosu.
Kürsüde Başbakan Churchill konuşuyor. Ve Lady Astor oturduğu yerden başbakana sataşıyor:
"- Eğer kocam olsaydınız, kahvenize zehir katardım!" işte Churchill'in cevabı: "- Madam... kocanız olsaydım, bu zehri hemen içerdim."