Siyasi komedya: Güler misin ağlar mısın?
Serdar bey bir süre önce saldırgan bir üslupla Meclis kürsüsünden buyurmuştu: “KKTC’nin olmayacağı bir çözüme hayır diyeceğiz.”
Ardından Hüseyin beyin sesi yükseldi: “2012 yılında Anavatanımız Türkiye’nin Başbakanı Sayın Recep Tayip Erdoğan ile helikopterle Güzelyurt ve Lefke üzerine birlikte dolaştık ve o gün basın mensuplarına ‘Güzelyurt asla verilmez” denmişti..” Kim demişti Erdoğan.
Güzelyurt’un Rum “Belediye Başkanı” Haralambos Pittas ise anında devreye girerek, Özgürgün’ün Güzelyurt ile ilgili açıklamalarını ‘küstahça’ olarak nitelendirdi.
Güzelyurt’un Özgürgün’ün malı olmadığını vurgulayan Pittas, “Güzelyurt yasa dışı bir şekilde silah zoruyla zapt edildi” dedi.
Al birini vur ötekine…
* * *
Sürekli vurguluyoruz, özünde Kıbrıs sorunu yatan nedenlerle önceki hükümeti darbe ile deviren güçler, taşeron olarak kullanacakları istikrarsız bir hükümet yarattılar. Bu hükümet, ellerine verilen her dosyayı hayata geçirmekten başka hiçbir iş yapma kapasitesine sahip değil. Bırakınız verilen talimatları uygulamayı, TC Yardım Heyeti bürokratlarının hükümete üst düzeyde açık müdahale ettikleri, talimat verdikleri ve Bakanlıklarda bizzat yönetimi devraldıkları konuşuluyor. Bunun adı müdahale değil, bunun adı yönetim devridir.
Serdar bey eleştirilerimizi “özgüven sorunu” olarak niteliyor. Gülelim mi ağlayalım mı? Bu topluma güvenmeyen, kendi bürokratlarına, gençlerine güvenmeyen, kendi toplumunu sevmeyen ve bunu kültürel bir değere dönüştüren bir numaralı aktör Rauf Denktaş olmuş, ardı sıra birileri daha onu izlemiştir, siyasi tarihimizde. Şimdi Serdar bey bize kendinize güveniniz diyor. Ne zaman diyor ? Gençlik ve Spora dair yönetsel kapasitesini TC Gençlik ve Spor Bakanlığına devrettiği gün diyor. Hem de ardından AB yardım ofisi de aynı şekilde çalışır diyerek, sapla samanı birbirine karıştırıyor.
Sağ siyaset bilgi kirliliği, acizlik ve demagoji ile memleketi devrediyor: farkında mıyız?
Özker hoca, davul bizim sırtımızda, tokmak başkalarının elinde mi demişti… O günleri çok arayacağız. Artık tokmak da davul da elimizden kayıp gidiyor. Devlet olduğunu üstüne basa basa iddia eden bir akıl, artık “alt yönetim” olduğunu kabul ediyor ve ona göre davranıyor.
Kıbrıslı Türk yönetimi bu kadar aciz ve rezil bir dönemden geçmedi…
* * *
Cumhurbaşkanı Akıncı, çok haklı olarak Kıbrıs sorunu ile ilgili kirliliğe müdahale etmek zorunda kalıyor:
“Daha şimdiden ‘burası verilmezse anlaşma olmaz’ deyip de bize toprağı tartıştırma oyunlarına girecek değiliz.”
“Her iki tarafın da makul ölçüler içerisinde lehine olacak şekilde, mantık ve akıl çerçevesinde, iki tarafın meşru hak ve çıkarlarını gözetecek şekilde, dengeli bir anlaşma yapma hedefine bağlıyız. Bundan önceki mutabakatlara da bağlı kalarak bunu yapmak durumundayız. Bundan önceki mutabakatların ne olduğunu da söylüyorum; toprak ve garantiler konusu en son konuşulacak. Şimdiden yer ismi, harita, yüzdelik konularının tartışılması konusu yanlıştır. Bunu her iki taraf da yapmamalıdır. Bu konudaki tahriklere de kapılmamak gerekir diye düşünüyorum.”
* * *
Serdar bey Konfederasyon olmazsa, oyumuz “hayır” diyor aslında. Çoğul konuşuyor…Kimin adına konuştuğu da merak konusu ya. Dünya tersine dönse Konfederal bir çözüm olmayacak bu adada. BM parametrelerinin, babasının imzasının, uluslararası ilişkilerin yarattığı katı dengenin farkında değil mi? Farkında ama derdi ayrılıkçılık olan birinin yaptığı siyasi oyunlara soyunuyor… Dolayısıyla oyu şimdiden hayır-mış.
Bunun zeminini çeşitli güç odaklarına gülücükler, imkanlar vd. dağıtarak sağlamaya çalışıyor…Hükümet bu nedenle kuruldu…
Annan Planı referandumunda, evet sürecini iyi gözlemleyerek, toplumla ters düşmemek adına seçmenlerini serbest bırakmak zorunda kalan ve Babasına kendi üzerindeki tarihsel ve siyasi rolüne direnen S. Denktaş, bu kez yeni koşulları kendisi yaratmaya çalışıyor. Koşullar değişti diyor. Hiçbirşeyin değişmediğini çok iyi bilerek…
Evet’e, yeniden mecbur kalmamak adına kişisel düşmanlıklarını kendince imkana çevirerek görev alıp, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için yol yer yaptığı konuşuluyor.
Yazdım ya; güler misin ağlar mısın !
* * *
“Bütün tarihsel büyük olaylar hemen hemen iki kez yinelenir: ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak.” KM.