Siyasi partilere devlet yardımı
Sevgili Meltem, siyasi partilerin milletvekili sayısına bağlı olarak devletten aldığı yardımla ilgili hazırladığı haber için, Avrupa’daki durum hakkında bir bilgim olup olmadığını sordu dün.
Bu konuda her ülkenin kendine özgü politikaları olduğundan, yaşadığım ülke olan İngiltere’deki durumu araştırdım ben de.
Ve öğrendim ki burada partiler devletten, bizde olduğu şekliyle bir yardım almıyor.
Devlet siyasi partilere, sahip oldukları parlamenterlerin sayısı oranında maddi bir yardım yapmıyor.
Yani milletvekili transferleri (tabii transfer diye bir şey söz konusu olursa), partilere para kazandırmıyor.
Oysa bizim ülkemizde Meclis’te temsil edilen her bir siyasi partinin kasasına, 2014 yılında, sahip olduğu vekil başına tam 101 bin 774 TL girmiş.
CTP, 21 milletvekili karşılığında 2 milyon 137 bin 254 TL almış.
UBP, 14 milletvekili karşılığında 1 milyon 424 bin 836 TL almış.
DP, 12 milletvekili karşılığında 1 milyon 221 bin 288 TL almış.
TDP, 3 milletvekili karşılığında 305 bin 322 TL almış.
Bu ödeneğin ilgili yasadaki karşılığı, mali yıl bütçesindeki genel bütçe öz gelirleri (tahmini mahalli gelirler) toplamının binde üçü.
Yani her yeni mali yılda, ödenek miktarı bu kurala göre yeniden belirleniyor.
Bu, siyasi partilerimiz için oldukça önemli bir gelir kaynağı.
***
Başa dönelim şimdi, bakalım İngiltere’de durum ne?
Dediğim gibi burada, siyasi partilerin bu tür bir ödeneği yok.
2 ana gelir kaynakları var; biri üye aidatları, diğeriyse partilere yapılan bağışlar.
İki büyük parti olan Muhafazakar Parti ile İşçi Partisi’nin birbirinden tamamen farklı iki ayrı bağışçı profili var.
Bu profil, söz konusu partilerin siyasi çizgileriyle doğrudan alakalı.
İşçi Partisi, gelirinin önemli bir bölümünü oluşturan bağışları, esasen sendikalardan alıyor.
Muhafazakar Parti’nin bağışçıları ise, büyük oranda, piyasada faaliyet gösteren şirketler.
Kapitalizm/sosyalizm ayrımı yani aslında.
Bir üçüncü gelir kaynağı da var ki bu kaynaktan sadece muhalefet partileri faydalanabiliyor.
Devletin cebinden partiler için çıkan tek ödenek de işte bu.
Devlet, muhalefetteki siyasi partilere, ‘Administration Cost’ adı altında, idari maksatlarla kullanılmak üzere bir pay ödüyor.
Ama bu miktar, oldukça ufak.
Bu payın iktidardaki parti ya da partilere ödenmeme nedeni ise, iktidar ile muhalefet arasında fırsat eşitsizliğini asgariye indirme çabası.
Çünkü hükümetteki parti ya da partiler, hükümet olmanın getirdiği bir takım avantajları kullanabilirken, muhalefetin böyle bir şansı yok.
Devletin, siyasi partilere yaptığı bir de dolaylı katkı var.
Partiler seçim dönemlerinde, BBC ve İngiltere’nin en büyük özel TV kanalı olan ITV’de , sahip oldukları milletvekili sayısının da dikkate alındığı belirli kurallar üzerinden yapılan hesaplamalar oranında, bedava reklam yapabiliyorlar.
***
İngiltere örneğinden hareketle, Kuzey Kıbrıs’ta partilere bütçe üzerinden yapılan devlet yardımı öcüleştirmek niyetinde değilim.
Günün sonunda, İngiltere’deki siyasi partilerin gelir kaynakları, bizdekilerle eş değerde değil.
Ne üye aidatları ne de bağış havuzu, kitlesel büyüklük anlamında karşılaştırılabilecek durumda.
Dolayısıyla İngiltere’de partiler, devlet katkısı olmaksızın hayatlarını rahatlıkla idame ettirebilirlerken, bizim ülkemizde bu pek mümkün değil.
Ancak bizde esas sıkıntılardan biri galiba, devletten alınan bu ciddi miktardaki yardımın hangi amaçlar için harcandığı noktasında, kamuya karşı yeterince şeffaf olunmaması.
Sonuçta bu para, bizim de cebimizden çıkıyor.
İngiltere örneğinde, partilerin harcamaları, devletin cebinden çıkmamasına rağmen kalem kalem kamuyla paylaşılıyor.
Bizim siyasi partilerimiz ise dipsiz birer kuyu.
Hele bir de milletvekili transferlerinin maddi pazar payı var ki, vatandaş haklı olarak çileden çıkıyor.