1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Sn. Eroğlu, Lütfen Sn. Tatar’ı Eğitiniz…
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Sn. Eroğlu, Lütfen Sn. Tatar’ı Eğitiniz…

A+A-

Ersin Tatar’ın daha yeni milletvekili olduğu günlerde idi, bir Alman kuruluşun Lefkoşa Goethe Enstitüsü’nde normal büyüklükteki bir odada organize ettiği bir panelde birlikte konuşmacı idik; iki de Kıbrıslı Rum konuşmacı vardı. Dinleyiciler de az sayıda ama elit bir yabancı gruptu. Konumuz da elbette Kıbrıs sorunu ve çözümü ile ilgili idi. İlk defa birlikte bir panelde konuşmacı idik…

Sunum konuşmaları sıralamasında Tatar dördüncü konuşmacı idi; onun sırasına kadar konuşmacılar sakin sakin kendi görüşlerini aktardı… Sıra Tatar’a gelince görüşlerini normal konuşma ile aktarmaya başladı, giderek coşmaya başladı, sesi yükseldi, el kol hareketleri başladı, sesi daha da yükseldi… Herkes tuhaf bakmaya başladı; ben ise kafamı eğdim, utancımdan… Katılımcılara tuhaf gelen, beni de utandıran söyledikleri değil, kapalı küçük bir mekanda bağırarak ve el kol sallayarak konuşma tarzı idi… Anlattıkları algıya girmiyor, dinleyici anlattıklarına odaklanamıyor; yadırganan tarzı giderek yüzlerde tebessüm yaratıyordu…

Yabancı konuşmacı ve izleyici de olan başkada bir panelde veya konferansta birlikte konuşmacı olmadık, olmak da istemedim. Canlı veya TV’lerde izlediklerimde de tarzının halen hiç değişmediğini görüyorum. TV’de en son izlediğim konuşması ise geçenlerde AKP Genel Başkan Vekili ve Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım’ın himayesinde yapılan “KKTC'nin Türk Dünyası Entegrasyonu İçindeki Yeri ve Önemi” konulu panelde yaptığı konuşma idi. Tatar’dan önceki konuşmacılar ciddi ciddi ve sakin sakin konuştu, anlattı; katılımcılar da aynı tarzda dinledi… Sıra Tatar’a gelince, bildik tarzı ile kürsüde konuşmaya, el kol hareketi de yapmaya başlayınca, dinleyicilerin yüzlerinde tebessümler belirdi, Tatar’ın tarzı onları gülümsetmeye de başladı… Dinleyicilerin gülümsemelerinden etkilenmiş olmalı ki, Tatar da gülücüklü yüz ifadesi ile konuşmasını sürdürdü… Ben izlemekten vaz geçtim; utandım…  

Cumhurbaşkanlığına yeni seçildiği dönemlerde yabancı misyonların yoğun ziyaretleri vardı; görüşmelerinin sonrasında çevreleri ile yaptıkları değerlendirmelerinde iki yorum ağırlıkta idi: Birincisi konuşma tarzı ki bazıları diplomatik dil olsun diye “Eğlenceli bir tarz” diye niteliyordu; ikincisi de Kıbrıs konusuna girilince ekibinin Tatar’ın konuşmasına pek şans vermediği idi… Bu durumda da halen pek bir değişiklik yok…

Ne dersek diyelim, Tatar şu anda KKTC Cumhurbaşkanı’dır (CB), uluslararası siyaset ise ona Kıbrıslı Türk lider diyor. Lider… Şaka bir şey değil lider olmak ve uluslararası siyasetin “Lider” demesi. Tatar’dan önceki dört lider, uluslararası siyasetin “Lider” dediği ağırlıkta idi… Tatar’a “Kıbrıslı Türklerin lideri” dediklerinde ise benim ağırıma gidiyor… Hakaret etmek değil maksadım veya muradım veya kastım; lider gibi kokmuyor, tütmüyor… Kıbrıs Türk halkının lideri olacak tarz ve olgunlukta olmadığı değerlendirmemi üzülerek ve hayıflanarak yapıyorum. Lider temsil ettiği kitleleri bir vizyona ulaştırmak için onları peşine takandır; Tatar’ın tarzı kimi nasıl katar ki ardına?! Dünya ile siyasi iletişimde Kıbrıslı Türklerin bir lidere ihtiyacı var. O lideri siyaseten desteklersiniz veya muhalifi olursunuz, fark etmez; taraftarları ve muhalifleri de onun akabinde uluslararası siyasette kendi siyasetlerini anlatacak… Tatar konuştuktan sonra, gel de anlat; utanma, sıkılma ve konuş?!

Yakında Kıbrıs sorunu çözüm görüşmelerine başlangıç vuruşu yapılacak; görüşme masasına taraflar BM ile birlikte üçlü ve/veya beşli oturup sorunu müzakere edecek. Yüksek gerilimli görüşmelerdir bunlar; elbette diplomatik tarzın hakim olduğu yüksek gerilimle taraflar tezlerini koyacak, diğer tarafın tezleri saatlerce birlikte ve karşılıklı tartışılacak… Tatar’ın böyle bir masada saatlerce oturup sakin diplomasi tarzı ile gerilimli tartışmalar yapması olası değil; uzun süreli odaklanma sorunu var… Ekibi müdahil olacak, karşı tarafın liderliği ise Kıbrıslı Türk ekibin tezlerine itibar etmeyip Tatar’ı duymak isteyecek… Aman Tanrım… Tatar tez sunup, etraflıca ve iddialı şekilde anlatacak, karşı tezleri de etraflıca ve sakin diplomatik tarz ile eleştirecek?! Mümkün değil… O masa hep kavgalı olur, amigo tarzı ciddi konuların tartışmasını kavgaya dönüştürür… Bu görüşmelerin masasına Tatar oturursa halk olarak bizim vay halimize; görüşme masasının Tatar’dan gayrisinin yaşayacaklarını tahmin etmek de hiç zor değil…

Çözüm?!  Çözümün adı Üçüncü CB Sn. Derviş Eroğlu’dur… Hemen şimdiden alsın karşısına Tatar’ı, bir CB’nin, bir liderin hal ve tavırlarının ve tarzının nasıl olması gerektiğini anlatsın, öğretsin. Bir CB kimlerle görüşür, kimlerin davetlerini kabul eder, kimlerin etkinliğine katılır, etkinliklerde hangi fotoğraf karelerine poz verir, kılık kıyafet ne olur anlatsın lütfen… Görüşme masasında yabancı dil bilmediği için Eroğlu da az konuşuyordu ama masaya hâkim olduğu, sakin ve ağır tarzı ile Türk tarafının görüşlerinin masada ciddi ciddi tartışıldığı biliniyordu. Eroğlu Tatar’a bunları da anlatsın, deneyimlerini paylaşsın, görüşme masasındaki tarzın ne ve nasıl olması gerektiğini anlatsın… Konu ne şakaya gelir ne de hafife alınabilir… Kıbrıs sorunu çözüm sürecinde, yabancıların tabiri ile “Soruna vakıf olmayan ama eğlenceli bir kişi” ile Kıbrıslı Türklerin tezlerinin ileri götürülmesi ve kabul görmesi mümkün değildir. Olan Kıbrıslı Türklere olacak; bu arada da Tatar olabileceğinin fazlasını olmuştur zaten… Sn. Eroğlu, lütfen Tatar’a öğretmenlik yapsın!…
Peki ya Türkiye ne der bu işlere?!… Kendi elleri ile ettiler, kendi boyunları ile çekiyorlar, hepimize de çektiriyorlar; mutlu değiller… Belki de çözüm sürecinin ciddi görüşmelerini Tatar’ın CB dönemi bitene kadar uzatmaya oynayacaklar eğer Kıbrıslı Türk ve Türkiye tarafı başka bir seçenek bulamazsa… Annan Planı döneminde bulunmuştu… Siyaseten uyumsuz olan Denktaş pasivize edilmiş, Başbakan Talat süreci omuzlayıp yürütmüştü… Şimdilerde de bir çare bulunabilir; ama Üstel ile değil…
Hele bir önümüzdeki hafta New York’ta Kıbrıs sorunu çözüm sürecinin başlatılması için taraflar, özellikle de Türkiye, BM Genel Sekreterine manda versin, ondan sonra KKTC’de mandalar ne olur göreceğiz… Ama, her halükarda Sn. Eroğlu Tatar’ı eğitsin lütfen; halka da yazık…

 

Bu yazı toplam 2107 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar