Sobibor İsyanı
Reinhardt Operasyonu çerçevesinde Polonya’nın çeşitli bölgelerinde yaşayan 2 milyon Yahudi ve 50 bin Roman Treblinka, Belzec ve Sobibor imha kamplarında öldürülürler
Ulaş Gökçe
Naziler, işgal altında tuttukları Polonya’daki Yahudi ve Romanları imha etmek amacıyla Reinhardt Operasyonu hazırlamışlardı. Bu operasyon, Yahudi Sorununa Nihai Çözüm isimli, Avrupa’daki tüm “aşağılık ırkın” imhasına dair planın bir parçasıydı.
Reinhardt Operasyonu çerçevesinde Polonya’nın çeşitli bölgelerinde yaşayan 2 milyon Yahudi ve 50 bin Roman Treblinka, Belzec ve Sobibor imha kamplarında öldürülürler.
Meşhur Alman disiplini ve detaylara verilen özel önem İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası tarafından kurulan imha kamplarının çalışmasına da yansımıştı. Trenler kamplara geldiklerinde sahte sefer tabloları bulunan, sahte garlar karşılıyordu kurbanları… Gelenler bir çalışma kampına, gettoya geldiklerini sanıyorlardı. Kampa geçtiklerinde ise onlara sağlık önlemleri çerçevesinde saçlarının kesilip duş almaları gerektiği söyleniyordu. Nazilerin, daha sonra çeşitli amaçlarla kullanmak üzere, saçlara ihtiyaçları vardı. Saçların kesilmesinden sonra kurbanlar gaz odalarına konularak öldürülüyorlardı. Gaz odaları mükemmel tasarlanmıştı. Kısa sürede yüzlerce insan öldürülüyor ve odalar kısa sürede öldürücü gazdan kurtulmak için havalandırılabiliyordu. Öldürülenler, altın dişleri varsa sökülerek yakılıyor veya gömülüyordu. Bazı imha kampları günde 2 bin, bazıları çok daha fazla insanı öldürebiliyordu. Kampa ulaşan binlerce yolcu, sadece 1 veya 1 buçuk saat sonra herhangi bir ayaklanma, isyan, ağlama, çırpınma olmadan imha ediliyordu.
GÜÇ VE ZANAAT
Polonya İmha Kamplarından biri de Sobibor’da 1942’nin Mayıs ayında kurulmuştu. 1943 sonuna kadar “çalışan” bu ölüm fabrikasında 250 bin kişi gazla öldürülmüştü. 23 Eylül 1943 tarihinde Sobibor İmha Kampı’na Yahudi Sovyet esiri Aaron oğlu Aleksandr Peçerskiy gelir. Birkaç saat içerisinde öldürülecek 2 bin insandan biridir. Gelenler arasında güçlü olanlar ve bazı zanaat ustaları ayrılırdı. Bu kişiler azami birkaç ay kampta ölülerin yakılması veya gömülmesi, kamptaki işlerin yapılması için çalıştırılıp imha edilirlerdi. Aleksandr Peçerskiy marangoz olduğunu söyleyerek hemen öldürülecekler arasından ayrılır.
Aleksandr Peçerskiy, 1909 yılında bugünkü Ukrayna’nın Kremençuk şehrinde doğmuştu. O zamanın tüm taşra Yahudileri gibi o da ailesi tarafından müzisyen olması için yetiştirilmişti. Daha 6 yaşındayken ailesiyle birlikte bugünkü Rusya’nın Rostov-Na-Donu şehrine taşınmıştı. Fabrikada çalışmış, üniversiteden sonra evlenmiş, amatör müzik gruplarını çalıştırmaya başlamıştı. 41 yılının Haziran ayında faşist Almanya’nın SSCB’ye saldırmasıyla birlikte 32 yaşında silahaltına alınarak Teğmen rütbesiyle savaşa katılır. Smolensk’te, Moskova yakınlarındaki Vyazma’da savaşır ve buradaki kuşatmada, Ekim ayında esir düşer. Tam iki yıl esir kamplarında yaşamla mücadele ettikten sonra bir kontrol sırasında sünnetli olduğu görülüp Yahudi olduğu anlaşılınca imha kampına gönderilir.
PEÇERSKİY ETKİSİ
Aleksandr, daha ilk günden kampta ölümü bekleyenlerin ilgisini çeker. Asker yürüyüşü olan, uzun boylu, güçlü ve cesur biridir. Peçerskiy gelmeden önce Sobibor Kampında yeraltı örgütü vardı. Danimarka, Polonya ve diğer ülkelerden gelenler kendi örgütlerini kurmuştu burada. Aleksandr tüm bu grupların saygısını kazanır ve onlarla iletişime geçer. Sovyet esirlerin başında Aleksandr vardır.
Peçerskiy, diğer gruplarla rahat iletişim için bir Danimarkalı komünistin kızı Gertrude Poppert veya Kamp kod adıyla Luka ile göstermelik aşk yaşar. Luka hiçbir Slav diline vakıf değildir ve yeraltı örgütünün isyan planlarının detaylarını bilmemektedir.
Peçerskiy, Sovyet ordularının başarılarına rağmen kampa ulaşmalarının mümkün olmadığını herkese söyler. Ona göre dışarıdan, yani partizanlardan kurtuluş beklemenin de anlamı yoktur. Esirler kendi kaderini, kendi ellerine almalıdırlar. Aleksandr sadece kamptan kaçmayı değil, isyan edip savaşarak ve Nazilerin silahlarını ele geçirerek kamptan kaçmayı önerir.
İSYAN
14 Ekim günü, yani Peçerskiy’nin Sobibor’a gelişinden sadece 3 hafta sonra isyan başlar. Önce barakalara, öldürülen kişilerin kıyafetlerini denemek amacıyla çağrılan üst ve orta düzey 12 kamp SS subayları öldürülür. Kimi bıçakla, kimi baltayla… Cephanelik ele geçirilmeye çalışılırken kulelerden makineli tüfek ateşi başlar. İsyancılar çatışarak kamptan çıkarlar ve mayın tarlalarından geçerek kaçmaya çalışırlar. 550 esirden 130’u isyanda yer almadı. 80 kişi ise kaçarken öldü.
İlk öldürülenler, isyanda yer almayıp ölüm kampında kalmayı tercih edenler oldu. Polonyalılar ülkelerinde kaldılar ama Peçerskiy ve 53 arkadaşı, işgal altında olsa da Sovyet Belarus’una kaçtı. Bölgedeki tüm SS ve askeri birlikler alarma geçmişti. Polonya ve diğer ülkelerde kalan Sobibor isyancıları Ukraynalı ve Leh yerli halk, Nazi işbirlikçileri tarafından öldürüldü.
FOTOĞRAF VE GÖMLEK
İsyandan sonra neredeyse sadece ve sadece Peçerskiy ile Belarus’a kaçanlar hayatta kalabildi. Peçerskiy Belarus partizanlarına katılarak ağır yaralanana kadar savaştı. Tüm savaş ve esirlik yıllarında, kaçarken ve savaşırken Peçerskiy iki şeyden hiç ayrılmadı: Kızının fotoğrafı ve kaçarken Luka’nın ona verdiği gömlek. Luka ona, babasının gömleğini vermişti. Babası yıllarca bu “şanslı” gömlekle Almanlardan kaçabilmişti. Luka ve eşi birkaç gün sonra öldürüldüler.
Peçerskiy’nin Sobibor isyanı bir ilkti. Bir ölüm kampında, dışarıdan yardım almadan, savaşarak direnmenin ve başarmanın ilk zaferiydi bu. Genç bir adam yüzlerce insana yaşama ve direnme umudu vermiş, ona sonuna kadar güvenenlerin hayatını kurtarmıştı. Ölenler ise onurlarıyla, mücadelede ölmüşlerdi. Mesele esir düşmek, ölmek değil teslim olmamaktı.
Peçerskiy ve yoldaşlarının isyanı Nazileri o kadar etkilemişti ki hemen ölüm kampını tümden yok ettiler ve burayı patates tarlasına çevirdiler. Nazilere bu tokat, bir yıl sonra gelecek Sovyet askerlerinin ayak sesiydi. Bu sesin öncüsü Sovyet teğmeni Peçerskiy’di.