1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. söğündürme şafgı da OKUYACAM!..
söğündürme şafgı da OKUYACAM!..

söğündürme şafgı da OKUYACAM!..

söğündürme şafgı da OKUYACAM!..

A+A-

Ahmet Yıkık

 

Elektrik tellerine bakan adam bir şeyleri / birilerini bekler gibi bir izlenim vermektedir. Kim bilir o anda kendi sessiz düşünceleri ona neler neler söylemektedir… Çağrışımların YOL AÇTIĞI gelgitler, o anda hangi oyunu sahnelemektedir?.. Peki, acaba mekân neresidir?.. Perdeler açılınca arka fonda müzik de işitilecek midir?.. Bahar mevsiminden mi ileri gelir, bilinmez, ama bu adam ÜMİTsiz değildir. ADAnın her iki tarafında da, YÖNETMENLER tarafından dayatılan otorite yüklü didaktik tavır, elbet bir gün TİYATRO sahnelerinden silinip gidecektir…  İşte o gün, biz SEYİRCİLER, özgür OKUMA olanaklarına erişeceğiz…

‘DOĞA’DAN HABERLER GETİREN ILIK BİR ŞİİR…


Kırlangıçlar
Boşuna bekleme
başın yukarıda,
titreşen tellerin ritminde
üşüyen gözlerin
bir ay daha bekleyecek
boş nota yerlerine bakıp…
Önce fırtınası,
sonra gelecek kırlangıçlar.
Sürgüne gönderilen
SOL anahtarı gagalarında
kavuşmanın coşkulu müziği
dolacak bahçeye…
Bulutları parçalayan
keskin uçuşlara açacaklar
güneşin perdesini
ve sen sıcaktan bıkana kadar
açık kalacak perde…
Ta ki onlar da sıkılıp
başka sıcaklara uçuncaya dek…
Unutmazlar, korkma
dönmeden örtecekler perdeyi…
Tamer Öncül

-------------------------------------------------------------------

YENİ ÇIKANLAR…

Roddy Doyle, Boğa Güreşi, öykü, 205 sayfa.

Roddy Doyle, 1958’de Dublin’de doğdu. Sanat eğitimi aldı. Bir üçlemenin parçası olan The Commitments adlı ilk romanı 1987’de yayımlandı. Kısa öyküler, senaryolar, oyunlar ve çocuk kitapları yazdı. Bazı eserleri filme uyarlandı. 1993’te Paddy Clarke Ha Ha adlı romanıyla Man Booker Prize’ı kazandı. Bunun yanı sıra başta BAFTA olmak üzere çeşitli ödüllerin de sahibi oldu. Eserlerinde sıklıkla İrlanda işçi sınıfını konu edinen Doyle’un diyaloglarındaki argo kullanımı ve İrlanda aksanı dikkat çekicidir. Boğa Güreşi, Roddy Doyle’un Türkçeye çevrilen ilk eseridir.
Boğa Güreşi, Man Booker ödülü sahibi İrlandalı yazar Roddy Doyle’un, birbiriyle ilişkilendirilebilen on üç öyküsünden oluşuyor. Okullardan barlara, mutsuz yatak odalarından tabuta, bebek bakımından boğa güreşine uzanan öykülerdeki hüzün her satırda hissediliyor. Geçmişin muhasebesini yapan, geleceğe dair hayaller kurmaya çalışan, bugünün sıkıntılarını tedavi etmeye çabalayan ve aile yaşamına, dost meclislerine rağmen yalnızlık ve yitirmişlik duygusuyla boğuşan karakterlerin aktardığı öyküler pişmanlıklar, özürler, affetmeler, kayıplar ve nadiren de olsa umutlarla örülü.

 

Will Self, Şemsiye, roman, 370 sayfa.

Will Self, 26 Eylül 1961 tarihinde Londra’da doğdu. Oxford’da felsefe ve siyaset okumasına rağmen, yazarlık kariyerinden önce uzun süre temizlik işçiliğinden telefonla satışa çok farklı işlerde çalıştı. Self, roman ve öykülerinin yanı sıra çeşitli gazetelerde eleştiri ve köşe yazarlığı, televizyon programlarında yorumculuk da yapıyor. Kuzey Londra’da yetişmesine rağmen annesi Amerikalı olan ve yaşamının bir bölümünü Amerika’da geçiren yazar, kitaplarında hem Londra hem de Amerika sokaklarından farklı karakterleri anlatma becerisi, keskin bir gözlem yeteneği, betimleme zenginliği ve geniş hayal gücüyle birlikte, farklı çevrelerin argosunu yansıtması ve dile hâkimiyetiyle de dikkat çekiyor.

Romanın konusu şöyledir: Çocukluğu baskı altında geçen Audrey yetişkinliğinde de benzer sorunlarla mücadele etmektedir. Savaş sırasında silah fabrikasında çalışırken kendi benliği ile yaşadığı dünya arasındaki bağlar tamamen kopunca soluğu akıl hastanesinde alır. “İdealist” doktoru oynayan psikiyatr Zack Busner, artık kural haline gelmiş kimi uygulama ve ilaçları sorgulamaya ve farklı yöntemler bulmaya çalışır. Ancak Busner’ın kendi ruh sağlığı ne kadar yerindedir; sırlarından, geçmişinden ve bugününden uzaklaşıp Audrey’ye yardım edebilecek midir?
Tam kırk dokuz yıl akıl hastanesinde birlikte yaşayan Audrey Death ile Zack Busner’ın hayatları ekseninde, farklı zaman ve mekân katmanlarında ilerleyen bu çarpıcı roman, aile, iş, mülkiyet, savaş, hastaneye kapatılma gibi konulara eğilirken genel kabul gören ahlaki kalıpların temellerini sarsıyor.
Will Self, eleştirmenlerin başyapıt olarak niteleyip övgüyle karşıladığı son romanı Şemsiye’de, yirminci yüzyıla tanıklık eden kahramanlarının hayatını anlatırken sunduğu güçlü modernizm eleştirisiyle günümüz dünyasını okurları için daha anlaşılır ve gerçek kılıyor.

 

Ferit Edgü, İşte Deniz, Maria, öykü, 84 sayfa.

Kitapta yer alan minimal bir öykü:
“Kadın, Ne çok şey unuttun, dedi.
Adam, O kadar çok şey ansıyorum ki, dedi. Onlar da senin unuttukların.
Uzun bir susuştan, birkaç yudum şarap içildikten sonra, kadın, üşüyorum, dedi.
Erkek, kulağı, çakıllara çarpan küçük, kırılgan dalgalarda, duymadı üşüyorum sözcüğünü. Gene de (sözcüklerin garip rastlantısı!), ben de, dedi.”
İşte Deniz, Maria’da Ferit Edgü’nün hem 1950’lerde oluşan öykü anlayışını sürdüren örnekler hem de kısa, çok kısa, tüm fazlalıklarından arındırılmış, ayıklanmış, “dil”in içindeki cevhere varmaya çalışan minimal öyküler yer alıyor.
Ferid Edgü, aralarında Sait Faik Öykü Ödülü (1979), Sedat Simavi Edebiyat Ödülü (1988) vb. birçok ödüller kazanan önemli bir yazar. Son yıllarda dünya edebiyatında oldukça revaçta bir öykü türü haline gelen ‘minimal öykü’lerin Türk yazınındaki örnekleriyle daha yakından tanışmak isteyen okuyuculara keyifli okumalar vadeden bir kitap…

Bu haber toplam 1842 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 154. Sayısı

Adres Kıbrıs 154. Sayısı