söğündürme şafgı da OKUYACAM!..
söğündürme şafgı da OKUYACAM!..
Ahmet Yıkık
Başta eşiyle alışverişe gitmenin tam bir işkence olduğundan bahseder. Emekli olduğundan beri karım, evde duramıyorum, diye dert yanar. Laf arasında kendisinin de altmışını devirdiğini söyler.Tek başına alışverişe çıktığı bir günü anlattığında ise gözlerinin içi güler!.. Vakit akşama yaklaşırken işten çıkar, ve eşinin telefonda bildirdiği eksikleri almak üzere markete uğrar. Bu esnada, geçmişten bugüne, zihninde yuva kuran anılar, düşünceler… de onunla beraber gezinir markette. Derken listedeki her şeyi aldığını anlar ve kasa önündeki sırada beklemeye başlar. Bir anda gözü ‘O’na ilişir. Otuz beş yaşlarındaki genç kadından mülhem izlenimleri hayli dikkat çekicidir: “O’nu süzüyorum, ölçülü kalçalar, az bakımlı saçlar, ince burun ve ince dudaklar.(…)Bütün erkekler kadın bedeninin çekiciliği karşısında kendinden geçip, üstüne çeşitli hayaller kurduğu kadın bedenini seyretmekten kendini alamazken, bir kadının da seyredilmekten ne denli hoşlandığını da biliyorum.(…)İstemeden de olsa gözlerimi onun üzerinde dolaştırmaya başlıyorum. (…)
Arkadaşım ve ben, işle ilgili bir meseleyi hâlletmeye uğraşıyorduk. O sırada telefonu çaldı; mesajdı gelen. Sanırım, haber paketine abone. Yüksek sesle okudu mesajı: “Kıbrıslı Türk yazarlardan Ali Nesim, tedavi gördüğü hastanede bugün vefat etti…” Dün akşam bir öyküsünü okumuştum, dedim arkadaşıma…
KİTAP ÖNERİSİ
Philip Roth, Ölen Hayvan, Roman, 112 s.
Günümüz Amerikan edebiyatının önde gelen yazarlarından Philip Roth 19 Mart 1919’da doğmuştur. İlk romanı Hoşça Kal Columbus’tan itibaren Amerikan ve Yahudi kimliğini kışkırtıcı bir biçimde ifşa etmesiyle dikkat çekmiştir. En çok ödül alan Amerikalı yazarlardan biridir. Türkçeye çevrilen bazı eserleri şunlardır: Portnoy’un Feryadı, Hayalet Yazar,Öfke, Sokaktaki Adam, Aldatma, Nemesis, Pastoral Amerika, İnsan Lekesi, Shylock Operasyonu, Bir Komunistle Evlendim...
Ölen Hayvan romanında yazar, yaşı yetmiş yaşında olmasına rağmen ruhu yaşlandığını bir türlü kabullenmeyen Profesör David Kepesh’e odaklanır. Kepesh, Amerika’daki cinsel devrim yıllarında erotik fantezilerini gerçekleştirmek adına eşini ve oğlunu terk etmiştir. Daha sonra yaşadığı ilişkilerinde de bağlanmaktan hep kaçınmıştır. Bir üniversitede ders veren Kepesh, aynı zamanda da bir televizyon kanalında program yapmakta ve yarattığı erotik imajla kız öğrencilerini oldukça etkilemektedir. Romanda Kepesh, eski bir öğrencisiyle, altmışlı yaşlarının başındayken yaşadığı bir ilişkisini anlatır. Bu süreçte tüm hayatını, Amerikan toplumunun altmışlı ve yetmişli yıllarda geçirdiği cinsel devrimi, ölümlülüğünü, kendi var oluşunu ve daha birçok şeyi sorgular. Okuyucu başta, anlatıcının saplantılı bir erotizmden söz ettiği fikrine kapılır, oysa roman aynı zamanda bireyin varoluşsal yolculuğu üzerine oldukça derin ve entelektüel felsefi yaklaşımlar içermektedir. Kimi okuyucular romanı okuduktan sonra, Kepesh’in kendisinden oldukça genç, 24 yaşındaki Küba göçmeni genç kız Consueala’ya olan saplantılı tutkusunu yadırgamışlar, ve Roth’u oldukça sert bir şekilde eleştirip romanı yerden yere vurmuşlardı. Kimileriyse, yazarın üstün zekâsına ve romanın derin felsefi boyutuna hayran kalıp yazarı göklere çıkarmışlardır. Bakalım, siz hangi tarafa dahil olacaksınız?.. Keyifli okumalar…
YENİLERDEN…
Paul Theoux, Sivrisinek Sahili, roman, 500 s.
Tanıtım bülteninde romanın konusu şöyle anlatılmaktadır: “Ayrıksı ve sivri dilli mucit Allie Fox ABD’den ve temsil ettiği her şeyden nefret etmekte, insanlığın ve kendisinin daha iyi bir dünyada yaşamayı hak ettiğine inanmaktadır. Medeniyet en başından yanlış kurgulanmış, insanlık da aptallığıyla dünyayı felakete sürüklemiştir. Ama kendisi “son insan”dır ve açıkça ifade etmese de dünyayı kendisinin kurtaracağına inanır. Bir gün dört çocuğu ve karısını alıp arkasına bile bakmadan ülkesini terk eder ve Honduras’a ütopik bir düzen kurmaya gider. Sivrisinek Sahili adlı bölgede her şeye sıfırdan başlar ve doğanın kucağında mükemmel bir mikrokozmos yaratır. Ancak medeniyetten kaçarken kendi medeniyet anlayışını geride bırakamayan Allie, vahşilere “insan gibi” yaşamayı öğretmeyi kafaya koymuştur. Allie’nin on dört yaşındaki oğlu Charlie’nin canlı, naif ve esprili anlatımı eşliğinde, zeki ve benmerkezci anti-kahraman Allie Fox’un bir idealistten bir zorbaya dönüşmesine tanık oluruz.”
Alice Munro, Firar, öykü, 352 s.
Dünyanın en iyi öykü yazarları arasında sayılan, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alice Munro'nun bu kitabındaki sekiz öykünün her biri içeriğinin derinliği ve çok boyutluluğuyla roman olabilecek kadar kapsamlı; buna karşın kısa öykü yapısının kurallarına ve seçiciliğine sıkı sıkıya bağlı; dahası bir solukta okunacak kadar sürükleyici. Öykülerin hemen hepsinde birkaç aydan 40 yıla uzanan geri dönüşler var. Bu geri dönüşlerin hiçbirinde bir yaşamın açıklaması yapılmıyor, yaşananlara mazeret aranmıyor, sadece yaşamın geçmişteki o kesiti gösteriliyor. Üstelik sağlıksız bir duygusallığa kapılmadan, serinkanlı bir yaklaşımla anlatılıyor olaylar. Munro'nun eşsiz betimlemeleriyle çizdiği kişiler, neredeyse herkese tanıdık gelecek kadar gerçek ve Munro, her zamanki ustalığıyla sade döşenmiş loş salonları, tavan aralarını, limonlukları anlatırken, her yanı elinizle koymuş gibi o mekânlarda rahatça gezineceksiniz.
YAZIN DÜNYASINDAN HABERLER…
• Bülent Dizdarlı’nın yeni romanı, Kuyu Mezarları Ülkesi için 17 Mayıs 2014 cumartesi günü Khora KitapCafe’de tanıtım ve imza günü etkinliği gerçekleştirildi.
• 23 Mayıs 2014 cuma günü saat 18.30’da ara bölgedeki Dayanışma Evi’nde Türkçe ve Rumca olarak iki dilli basılan Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk Öykü Antolojisi adlı kitabın tanıtım etkinliği gerçekleştirilecek. Etkinlikte, kitaba öyküleriyle katkıda bulunan Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk yazarlar okuyucularla bir araya gelecekler.