söğündürme şafgı da OKUYACAM!..
söğündürme şafgı da OKUYACAM!..
Ahmet Yıkık
Anlaşılamamaktan ileri geliyor kaygın. Kalabalığın arasındasın ama yok ki biri kollarını boynuna dolayacağın. Ayırdındasın sen konuşurken gözlerini kaçırdıklarının. Erteleyedurdun hep derinlerinde gizlediğin isteklerini. Değersiz bulduğun değerlerini örtündün toplumun. Aynalara vuran sureti sensin sandın. Pes etmedin çünkü kaybedenleri küçümsersin. Özlemlerin arttı gün be gün. Psikanalize soyunmakla itham etme şimdi beni. Demek bilmediğin hiçbir şey söylemedim. Peki, neden o zaman?.. Neden hapsettin sözcükleri dudaklarına?.. Sessizliğe büründün, alıp giderken kırdığın kalbini…
Alice Harikalar Diyarında
bak ben gülüyorum elimde böyle / bir kızıl geyik ve bir nepal kaplanı / mermer taşları oluyor avlunun / bir kızıl geyik, bir nepal kaplanı / o uzun yasa bakarak / dönüyoruz dişleyip gürültümüzü / -babaya acıyın, oğluna lanet! / içinden çıktığı günü yutarak / üç geceyi yuvarlıyor ağzım / küçük harfler sıkıyorum elimde böyle / inci dişim düşüyor, fidan boyum, sırma saçım / bana bir jak girişi, üç mikrofon, iki sandalye: / o, kızıl geyik / o, nepal kaplanı / benim adım mı yok tralale tralale
Emel Kaya
KİTAP ÖNERİSİ
Özden Selenge, Alkyone Deniz Kuşu, roman, 304 s.
Selenge, genç bir resim öğretmeni, aynı zamanda ressam olan Ayşe’yi almış romanın merkezine. Ayşe’nin, Kıbrıs’ta, bir okuldaki ilk iş günüyle, yani bugünüyle başlar roman. Fakat olay örgüsü düz bir çizgiyle devam etmez. Geçmişle bugün arasında zikzaklar çizer. Böylece eserde monoton bir hava oluşmasının önüne geçer, Selenge. İdealist, aydın bir genç kadın olan Ayşe’yi ve onun hayatında kapladıkları yer miktarınca diğer karakterleri tanır okuyucu. Selenge’nin karakter çiziminde oldukça başarılı olduğu fark edilir. Yalnız, esas vurgulanması gereken husus, Selenge’nin yan karakterleri de es geçmediğidir. Kıbrıs’ın yitip giden maddi manevi değerlerini; konuşma, davranış ve düşünce biçimlerinde yaşatan kadınlı erkekli insanlarımızı, ölümsüz heykeller misali yontarak sunmasıdır gelecek kuşaklara. 1980’li yılların Kıbrıs’ında yaşamını sürdüren karakterlerin belleklerinde taptazedir hâlâ savaşın izleri. Bunun üstüne bir de savaş sonrası hızla yozlaşan toplumun, trajikomik halleri… Romanda; sağlık ve eğitim sistemindeki aksaklıklar, sanata gerekli değerin verilmemesi, kitap okuma alışkanlığının gitgide kaybolması ve bireylerin toplumsal tabu, önyargılar nedeniyle maruz kaldıkları psikolojik yıkımla haksızlıklar genişçe ele alınmış. Üslûptaki çeşitlilik de gözden kaçmıyor: Cinsellik ve aşktan bahsederken, romantizme yönelen destansı bir üslûp kullanıyor, Selenge. Diğer taraftan, yozlaşmanın getirdiği sorunları irdelerken toplumsal gerçekçiliğe bağlı kaldığı gözlemleniyor. Üslûptaki söz konusu çeşitliliği dengeli kullanması anlatıma canlılık katıyor. Ayrıca yerel konuşmaları aktarmadaki hüneri de takdire şayan. Kıbrıslı kadın anlatıcı, duyarlı dünyasına çağırıyor sizleri. Keyifli okumalar…
YENİLERDEN…
(Aşağıdaki kitaplara dair bilgiler, kitapların kendi tanıtım bültenlerinden alınmıştır.)
John Steinbeck, Kaygılarımızın Kışı, roman, 344 s.
Ethan Allen Hawley, bir zamanlar ailesine ait olan şarküteride artık tezgâhtar olarak çalışmaktadır. Yaşamış olduğu sınıfsal düşüşle karısının ve çocuklarının taleplerini karşılayamaz duruma gelmesi, iddiasızlık ve yorgunlukla birleşerek varoluşsal bir krize yol açmıştır. Çıkış yolu ise önüne tesadüflerle serilir. Ancak bunun için oyunu kuralına göre oynaması, prensiplerini rafa kaldırarak “herkes” gibi olması gerekmektedir. Geçmiş parlak günlerin anıları, haksızlığa uğradığı kanısını pekiştirdiğinde Hawley giderek hırsın ve intikam duygusunun kılavuzluk ettiği bir çözüm arayışı içinde bulur kendini. Kaygılarımızın Kışı, bireysel ahlakın toplum tarafından nasıl şekillendirilip yönlendirildiğine dair son derece gerçekçi bir tutum sergiliyor. Vicdan, ahlak, saygınlık gibi kavramların ne denli ikiyüzlü olabileceğini; toplumsal statünün sadece başarı ile ölçüldüğü koşullarda, bireylerin başarıyı elde etmek adına neleri göze alabileceğini gösteriyor. Çağdaş dünya edebiyatının güçlü kaleminden çıkan bu çöküş, tereddüt ve manevi kriz hikâyesi, günümüz okurlarını da derinden etkileyebilecek hakiki bir güce sahip.
Harper Lee, Bülbülü Öldürmek, roman, 355 s.
1960 yılında yayınlandığından bu yana bir dünya klasiği olan, bütün edebiyatseverlerin gönlünde özel bir yer edinen, Pulitzer ödüllü Bülbülü Öldürmek Amerika'nın güneyinde yaşanan ırkçılığı ve eşitsizliği bir çocuk kahramanın, Scout Finch'in gözünden anlatıyor. Harper Lee, kullandığı yalın ama çarpıcı dil aracılığıyla adalet, özgürlük, eşitlik ve ayrımcılık gibi hâlâ güncel temaları, Scout'un büyüyüş öyküsüyle birlikte dokuyarak, iyilik ve kötülüğü hem bireysel hem de toplumsal olarak mercek altına alıyor. Bir "zenci"nin haksız yere suçlanması üzerinden gelişen olaylar; önyargılar, riyakârlık, sınıf ve ırk çatışmalarıyla beslenen küçük Amerikan kasabasının sınırlarını aşıp, insanlar arası ilişkide adaletin ve dürüstlüğün önemini anlatan evrensel bir hikâyeye dönüşüyor. Hem şiddet ve karanlığıyla ürperten hem de "insani" vurgusuyla sarıp sarmalayan, çağdaş dünya edebiyatının en önemli örneklerinden biri olan bu klasik roman, Ülker İnce çevirisiyle tekrar Türkçede.
YAZIN DÜNYASINDAN HABER…
Yaşam-Nefes Koçu ve Kuantum Düşünce Tekniği Geliştiricisi Bülent Gardiyanoğlu’nun, “Kadın Olmayı Hatırlamak” isimli kitabı 2 Eylül 2014 tarihinde Streetart Kitap-Kafe’de tanıtıldı.