Erdinç Gündüz

Erdinç Gündüz

Sohbetler

A+A-

                                                         

“Geçen hafta Leymosun’a gittim.  Türk mahallesinde de dolaştım. Çocukluğumun geçtiği sokakta da. Sıkıntı bastı beni. Hiç fark etmedim ama gözlerim de doldu ansızın.  Şimdi Girne’de oturuyorum. Şimdiki evim Leymosun’da bıraktığımız evden çok çok daha güzel. Buna rağmen üzüldüm.

Arabama bindim ve Lefkoşa’ya doğru yol alırken Girne’yi, Omorfo’yu, Maraş’ı terk etmek zorunda kalan Rumlar takıldı aklıma.  Empati yapmaya çalıştım. Onların da Girne’ye geldiklerinde neler hissettiklerini anlamaya çalıştım.  Bir daha üzüldüm..”

Benzeri bir şeyleri ben de yaşadım bir süre önce. Ben de çok sıkıntılı günler geçirdim ama hiç göçmen olmadım. Hep Lefkoşa’daydım. .. 2004’den sonra gittim ailemin köyü Aynikola’ya. Annemin evi önünde durduğumuzda, içeriye giremedim.  Kuzey Göçmeni bir Rum ailesi vardı evde. Davet de ettiler kim olduğumuzu öğrenince ama eve girmedim gene de.  Giremedim.  Sonra da arabada otururken geçmiş, öyle bir hızla geldi geçti ki hafızamdan, anlatamam. Ada üzerinde yaşananları  - Rum olsun, Ermeni olsun, Maronit olsun, Türk olsun, hiç fark etmez-  yaşadım yeniden.   Ve, kime kızsam ? Kime lanet okusam ? Kime küfretsem ? diye düşündüm, nafile olacağını bile bile.

***

“Abi...Üşenmedim, oturdum bir hesap yaptım...  Sıkı ve devamlı olacak bir kontrol mekanizması kurulsa, Trafikte işlenen suçlardan  kesilecek cezalarda inanılmaz bir gelir elde edilir. Trafik cezalarıyla kesilen para nereye gidiyor hiçbir fikrim yok. Ama düzgün, kesintisiz ve disiplinli bir kontrol mekanizmasıyla elde edilebilecek  para büyük.. Neler yapılmaz ki bu parayla ?”

Fena fikir değil galiba....Yapılsa, trafik suçlarının sayısında büyük düşme de olabilir. En önemlisi de bu.... Bunun ötesinde,  elde edilecek gelir, yolların tamiratına mı ayrılır ? Başka giderlere mi harcanır ? Bilemem... Ama en en önemlisi,  trafik suçlarından, umursamazlığından, ‘caydırıcı’ bir sonuç elde edilmesi umudu.

***

“Eskiden, ‘Dönek’  gazetecilerimizin yazılarını okuduğumda, güler geçerdim. Şimdi okudukça asaplarım geriliyor. ‘Okuma öyleyse..’ diyeceksiniz, biliyorum. Ama onu da yapamıyorum bir türlü.

Dün başka bugün başka diyen ne kadar çok gazetecimiz var farkında mısınız ?  Nasıl da utanmadan dolaşabiliyorlar toplum içinde ? Nasıl bakıyorlar eski dostları ile karşılaştıklarında yüzlerine ? Hayret doğrusu.”

Yorum yapmayacağım izninizle..


Sokak Ağzı

“1 Mayıs dünyanın hemen her yerinde bir Bayram gibi algılanır.  Resmi tatildir de. Bizde de öyle.  Ama bir Bayramı da tatili de,  insanlara zorla veya yasakla kabul ettirmek hem mümkün değildir hem de doğru değildir.  Bizde bu da oldu.  Şimdi merak ediyorum ‘Yasaklı Gün’de dükkanlarını açık tutanlara ne ceza verilecek ?”

***

“Ben yasağın her türlüsüne karşıyım.  1 Mayıs için getirilen yasağa da karşı oldum. Bayram’ı isteyen kutlar istemeyen kutlamaz kardeşim.... Mesela ben Ramazan’da oruç tutmam. Oruç tutmayanlara da ceza gelecek mi Ramazan’da ?”

***

“Şu Lefkoşa’daki sınır kapılarındaki rezilliğe bir son verecek olan çıkmayacak mı ? Vatandaşlara ezgi daha ne kadar devam edecek ?  Mağusa Kapısı’nı da açmak çok mu zor ?

***

“Sn. Denktaş’ın Meclis Kürsüsünden söylediklerine bayıldım ben. Yüzde yüz de katılıyorum.  Bu sözler,  küçük değişikliklerle, kocaman levhalara yazılıp memleketin dört bir köşesine asılmalı bence.  Mesela, ‘Vatandaş.. İsviçre’deymiş gibi düşünüp, Amerika’daymış gibi harcama.  KKTC’de yaşadığını unutma’ olabilir...”

***


Anlayana

“Eğer bir millet,  iktidarda bulunan kişilerin, şereften, onurdan, ahlaktan yoksun davranışlarını, hırsızlığını, yalnızca kendi siyasi görüşünden yana olduğu için görmüyorsa, o millet erdemini yitirmiştir. Erdemini yitiren millet, bir gün, vatanını da yitirir.” (Machiavelli)

Bu yazı toplam 2346 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar