1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. Sol, sağ, orta bir popülizm hastalığı...
Ünal Fındık

Ünal Fındık

Sol, sağ, orta bir popülizm hastalığı...

A+A-

2016’yı da geride bıraktık. Yarın yılın son gününü çalgılarla, türkülerle, yemelerle, içmelerle uğurlayacağız. Pazar gün, yılın ilk günü yorgunluk atacağız. Pazartesi de diğer günler gibi kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Yeni yıl hoş geldi, sefalar getirdi. Kutlu olsun. Getirdi mi, getirmedi mi göreceğiz. Ama geride bıraktığımız yıl ondan öncekilerden farksız geçti.

 “Popülizm hastalığı” ülkenin her yanını sardı. Kasıp kavuruyor. Hemen her yere sızdı. Devlete, devletin kurumlarına, siyasete, siyasi kurumlara, ekonomik ve sendikal örgütlenmelere, her yere ama her yere sızdı.

Ülkeyi içten içe yok ediyor. Ülke insanı gelişmeleri tribünlerden izliyor. Değiştirmek için kılını kıpırdatmıyor. Popülizmi en iyi uygulayan siyasi parti, siyasi kişi ya da kurum baş tacı yapılıyor.

Türkiye’ye el, avuç açılarak sürdürülen bu yapı toplumun sonunu hazırlıyor. Maalesef buna ses çıkaran, itiraz eden yok. Küçücük ülkede 28 belediye, bilmem kaç tane muhtarlık ve son olarak Lefke ile beraber 6 tane ilçe ilan edildi.

Bir yandan mevcut belediyelerin sayısını azaltmak için TC ile ekonomik protokol imzalanıyor, gerçi gereği yapılmıyor. Öte yandan da ilçe sayısı artırılıyor.

Neden?

Lefke halkı öyle istedi diye. Evet Lefke halkı geçmişten kaynaklanan haklı bir istek ortaya koydu. Ama köprülerin altından çok sular aktı. Bana göre bu küçücük ülkede 3 ilçe yeterliydi. Lefkoşa, Mağusa ve Girne.

 Güzelyurt ve İskele ilçe oldu da ne oldu? Şimdi Lefke de ilçe oldu. Yarın Gönyeli ve başka beldeler de ilçe olmak isteyecek. Bu zihniyet onları da ilçe yapar. Çünkü halka başka nasıl hizmet edildiğini bilmiyorlar.

Bizim siyasilerimizin hizmet anlayışı kişisel ve yöresel avantaj sağlamaktır. Bir bütün olarak ülkeyi kalkındıracak, refahı artıracak ve tabana yayacak, bundan her bir bireyin fırsat eşitliği çerçevesinde yararlanmasını sağlayacak yaklaşımlar bu ülkede hiç olmadı.

Kamuda hangi görev olursa olsun işe almak için bile siyasilerin elinin, eteğinin öpülmesi gerekti. Bu düzenlemeyi fırsat eşitliği temelinde yapmakla görevli “Kamu Hizmeti Komisyonu” na her yıl milyonlarca lira harcamaktayız. Ama nasıl by pass ederek arka kapıdan eşi, dostu işe alacağımızın hesabını yaparız.

Tam 42 yıldır Rum mallarını dağıt, dağıt bitiremedik. 1974 sonrası Kıbrıs’ın kuzeyinde kalan Rum malları yaklaşık 1milyon 5 yüz bin dönüm, yine aynı dönemde güneyde kalan Türk mallarının da yaklaşık 5 yüz bin dönüm olduğu biliniyor.

Ama bu 3 katı mülkü üçte bir oranında mülk sahibine veremedik. Eşdeğercinin elinde hala puanları mal bekliyor. Hem de 5-6 milyar puan karşılığı mülk sahibi eşdeğerini alamadı.

Bunun hesabını kim verecek?

Bu ülkeyi popülizm hastalığıyla boğan ve teslim olmaya hazır hale getiren kim ya da kimlerdir?

Üçlü kararnameyi hala yürürlükte tutan ve siyasilere yakın bütün memurlara müşavirlik hakkı kazandırarak büyük avantajlar sağlayan kim ya da kimlerdir?

Bir bakın bakalım bu yasanın çıkarıldığı 1980’li yılların başından bugüne kadar kaç müşavir yaratıldı? Kaç kişi bu makamlardan emekli oldu? Bulacağınız sayıya inanamayacsınız çünkü tahminlerinizin çok üstündedir.

Evet bugün Kıbrıs sorununu bir kenara bıraktım. Çünkü çözüme giderken aslında çözümün önündeki en büyük engel bunlardır. Bugün Türkiye eksiklerimizi, deliklerimizi kapatıyor. Ama çözümden sonra elbette bunu sürdürmeyecek.

Peki açıklarımızı nasıl kapatacağız? Bunu kim ödeyecek?

Rum toplumunun, sıradan insanların en büyük korkusu budur. KuzeyKıbrıs’taki bankaları bile hala AB’nin denetimine açmadık. Çünkü AB mevzuatı ile bırakınız uyumu, yanından bile geçmiyoruz. Bu yönde çavba da ortaya koyan yok. Çaba ortaya koyan yabancı uzmanlara da izin yok.

Peki bunları gizleyerek nasıl çözüme gideceğiz? Masada herşey iyi gidiyor. Yeni yılın ilk günlerinde yine Cenevre’de çok önemli bir zirve olacak.

Ama içerisi kokuyor. Kokular artık ortalığa yayıldı. Ya çalı süpürgelerini elimize alıp süpürmeye, ortalığı temizlemeye ve komşularımızı evimizi açacağız. Ya da kaderimize razı olacağız.

2017’yi işte bu duygularla karşılıyoruz. Çözüm elbette içeriyi temizlemek için motive edici olacaktır. Ama şimdiye kadar olmalıydı. Benim üzüntüm çözüme bu kadar yaklaşmışken bizimkilerin hala popülizm hastalığından kurtulma gibi bir niyetleri olmamasıdır.

Bu yazı toplam 2270 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar