Solda Birlik Mümkün Mü?
Solda birlik meselesi zaman zaman gündeme gelmekte, üzerine çeşitli anlamlar yüklenmekte ve çoğu kez karşılıksız beklentiler geliştirilerek günün sonunda ümitsizliği beseleyen süreçler olarak deneyimlenmekte. Son zamanlarda bu yönde belli kesimlerde çeşitli beklenti ve çağrıların yapıldığını gözlemliyoruz. Kısaca solda ‘birlik’ üzerine düşüncelerimi ve tartışmalara dair gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.
- Solda birlik söyleminin kendisi oldukça muğlak ve ucu açık bir söylemdir. Ne yazık ki bunu dillendirenler ve talep edenler tarafından bu muğlaklık yeniden üretiliyor. Kapsamı (liberal, sosyalist, etnik milliyetçi veya merkezde konumlananlar, rejim ile mücadeleyi aynı zamanda sınıf siyasetiyle emeğe vurgu yaparak sürdürenler, Türkiye’den gelen göçmenleri dışlayarak kimlik üzerinden siyaset yapanlar) ile biçimi (çatı partisi, cephe, ağ, ittifak vs) oldukça bulanık ve belli olmayan bir solda birlik söyleminin kafaları daha da karıştırıcı olacağını düşünüyorum. Yani kimlerle ve nasıl bir birlik sorularının cevabı net bir şekilde verilmedikçe, solun neliği üzerinden net tanımlar geliştirilmedikçe bu tartışma da iyi niyetli bir tartışmadan öteye geçemez. Fakat tam da esas sorun bu soruları verilen cevaplarla ortaya çıkıyor.
- Solda birliği tartışırken iki eksen üzerinden akıl yürütmenin pratik olacağını düşünüyorum. İlki kimlerle birlik? İkincisi nasıl bir birlik? İlk sorudan başlayalım.
- Kimlerle birlik? Siyasal pozisyonunu merkezin de merkezinde konumlandıran, ekonomi politik olarak liberal olan kesimlerle, solu emek ekseninde tanımlayan, neoliberal politikalara karşı mücadele eden kesimleri bir potada eritebilir miyiz? Veya Kıbrıs’ın kuzeyinde rejime karşı mücadele içinde Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımı yapmaksızın sınıfsal ortaklıklar, haklar ve özgürlükler temelinde bir mücadele inşa etmeye çalışan kesimler ile Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımı yapan, geleceğini bu ülkede gören, bu coğrafyanın artık bir parçası haline gelen göçmenlere yönelik dışlayıcı ve etnik temel üzerinden politik söylem geliştiren, reaksiyoner tepkiler dışında bir varoluş geliştiremeyen kesimler ile nasıl bir ortak mücadele hattı oluşturulabilir? Bu soruları çoğaltmak mümkün. Cevabını ise herkes biliyor. Tüm bunları aynı torbaya koymak, günün sonunda torbayı parçalamak demektir. Solda birlik tartışmalarını bu stratejik ve politik yönelimlerin üzerinden atlayarak yapamayız. Dolayısıyla solda birliğin gerçekleşmiyor/gerçekleşmeyecek olması, muhalif kesimler içerisindeki politik, programatik ve ideolojik kırılmalardan kaynaklanmaktadır. Kişilerin kibirlerinden veye örgütlerin hizipçi olduğundan değil.
- Nasıl bir birlik? Solda birlik tartışmalarında, bunu arzulayan kesimler tarafından bu yönde de net bir ifade, açıklık olduğunu gözlemleyemiyoruz. Bazen çatı partisi, bazen x bir partide buluşma, bazense bir ittifak yapmak gibi önermeler var fakat bunun içinin doldurulabildiğini ifade edemeyiz. Bu sorunun cevabı, zaten biraz da ilk sorunun cevabında saklı. Tüm bu eğilimleri tek bir çatı altında toplamak, ortak bir kimlik yaratmanlarını, kurucu politikalar üretmelerini ve tutarlı bir bütün oluşturmalarını beklemek ne kadar mantıklı olur? Tek bir parti altında barınamayacağı ve uyum sergileyemeyeceği bariz olan merkez ve sol içindeki temel eğilimleri neden tek bir çatı altında zoraki birlikteliğe çağrılsın? Kaldı ki tüm bu tartışmalar sürekli olarak seçim odaklı yapılmakta, seçimin dışında, seçimleri hedeflemenin ötesinde nasıl birliktelikler yapılması gerektiği üzerine kafa yorulmuyor. Bundan da ötesi, solda birlik tartışmaları kurucu-inşa edici strateji bir politik niyet/hedef üzerinden değil, bir şeye karşı olmakla (işgal, rejim, sağ partiler vs) şekillenmekte. Bir şeye karşı olmak, sokakta, eylemde, mitinglerde insanları yan yana getirebilir, birleştirebilir. Fakat bir şeyin karşıtı olmak, onun yerine inşa edilecek olanda uzlaşılmadığı sürece birilerini birleştirmez. Birleştirmesi de doğru olmaz zaten. Dolayısıyla böylesine bir birlikten ziyade, solda sınıfsal, emek eksenli, hak ve özgürlükler zemininde mücadele eden kesimlerin dayanışma içerisinde bir inşa süreci hedeflemeleri gerektiğini düşünüyorum.
Birlikte mücadele
Bu satırları okuyunca muhtemelen birçoğunuzun içinde “bu kişi solun büyümesini istemiyor mu acaba?” şeklinde bir kuruntu oluşmuştur. Halbuki hayır, tam tersine soldaki zoraki ve ne için, nasıl olması gerektiğinin farkında varmadan, ortak bir programda buluşmadan, sınıf mücadelesinde net tavır almayan, sadece bir şeylere karşı olmak üzerine gelişi güzel bir birleşmenin sol mücadeleye zarar vereceğini düşünüyorum. Şu anki haliyle bile, birilerinin başka birilerine dışarıdan solda birlik zorlaması yapmasını oldukça buyurgan ve ilerde oluşabilecek olası işbirliklerine dair engelleyici bir tutum olduğunu düşünüyorum. Ayrıca merkez parti olan CTP dışı muhalefetteki iki temel eksenin, emek eksenli mücadele ile etnik kimlik eksenli mücadelenin ortak bir kurucu programda uzlaşamayacakları kadar birbirlerinden uzak olduğunu görüyorum. Düşüncem, bunu sol içindeki bir farklılık değil, sol içindeki derin bir ayrışma olarak değerlendirmenin çok daha doğru olacağı yönündedir. Farklılıklar bir harmoninin renkleri ve bir arada mücadelenin zenginliği olabilir. Ama ideolojik/politik ayrışmalar için bu söylenemez.
CTP’yi ise bir rejim partisi olarak, rejime muhalefet edecek bir birliğin parçası olarak değerlendirmiyorum.
Fakat “birlik” olmaması demek “birlikte” mücadele edilemeyeceği anlamına gelmiyor, gelmemeli. Tam tersi, rejim karşıtı solun ihtiyacı olan -tüm her şeyin aynı çuvala boca edileceği zorlama bir birlik değil- emek ve haklar ekseninde -kesinlikle etnik köken/kimlik ekseninde değil- birlikte hareket etme duyarlılığını oluşturmak, beraber iş-güç, eylem ve ortaklaşa hareket edebilme etiği geliştirmek ve bunu ortak kaygılar/amaçlar üzerinden inşa edeceği süreçler örmektir. Yani bir değer olarak ortaklaşmayı, beraber hareket edebilmeyi ve çekişmeden, dayanışma içinde mücadeleyi becerebilmektir. Eğer bir gün bir birlik olacaksa da, bu ne gökten zembille aşkın bir süreç olarak, ne de birilerinin zorlama-dayatmasıyla olacaktır; bu ancak sınıf mücadelesinin içinden gelişen ortaklıkların, somut iş-güç birlikteliklerinin ve bunlarla oluşan dayanışma etiğiyle, içkin bir süreç olacaktır.