‘Son 20 yılın en yüksek enflasyonu’
YENİDÜZEN’e konuşan Devlet Planlama Örgütü Eski Müsteşarı, Ekonomist Ödül Muhtaroğlu, ekonomiye dair çarpıcı tespitler yaptı ve ekledi: “Satın alma gücündeki kayıp ve fakirleşme toplumu bir sarmalın içine aldı”
Ödül Aşık ÜLKER
Devlet Planlama Örgütü (DPÖ) Eski Müsteşarı Ödül Muhtaroğlu, ülkedeki en temel sorunun enflasyon olduğunun altını çizerek, satın alma gücündeki kayıp ve fakirleşmenin toplumu bir sarmalın içine aldığını söyledi.
Muhtaroğlu, “Geçen yıl, 2021’de yıllık enflasyon %27’idi, bu yıl %114’e ulaştı, yıllık enflasyondan kastım 2021 Kasım’dan 2022 Kasım’a. 2022’nin ilk 11 ayında enflasyon %86’ya ulaştı. 15 gün sonra Aralık ayı enflasyonu açıklanacak ve 2022’nin enflasyonu ortaya çıkacak. 20 yıldan fazla bir zamandır böyle yüksek enflasyon görülmedi” diye konuştu.
Muhtaroğlu, elektriğe son bir yılda %200 zam geldiğine dikkat çekerek, yetkililerin elektriğe zam yaparken akaryakıt fiyatlarındaki artışı sebep olarak gösterdiklerini kaydetti. Ödül Muhtaroğlu, “O zamla ekonomik sektörleri, hanehalklarını darmadağın ettiler. Akaryakıt fiyatı şimdi düştü, hadi elektriğe de indirim yapsınlar” dedi.
Kıbrıs’ın kuzeyinde Türkiye ile aynı para birimini kullanılmasına rağmen Türkiye’den yaklaşık %30 daha pahalı olunduğunun altını çizdi.
“Esas yapılması gereken hayatı ucuzlatmak, alım gücünü arttırmaktır” diyen Ödül Muhtaroğlu, istikrarlı para birimi kullanmanın önemine vurgu yaptı. istikrarlı para biriminin önemli bir kaldıraç ve temel çözüm noktası olduğunu kaydetti ve hükümetin gerekli adımları atması gerektiğini belirtti.
2023 bütçesinde faiz giderlerine 480 milyon TL ayrılırken, ek mesai için 700 milyon TL ayrıldığına dikkat çeken Muhtaroğlu, şunları söyledi:
“Burada bir sorun vardır. Ek mesai için 2020’de 190 milyon, 2021’de 250 milyon, 2022’de 565 milyon TL. Rakam yıllar içinde katlanarak gidiyor. Yıllardır bu sorun var. Oralara ya yeni istihdam yaparsınız ve gençlere iş imkanı yaratırsınız ya da vardiya usulü çalıştırırsınız ve bu rakamları aşağı çekersiniz. Ek mesai alanların suçu yok, çalıştırılıyorlarsa ödenecekler. Buradaki esas sorun hükümetin bu tedbirleri almamasıdır.”
“2022’nin ilk 11 ayında enflasyon %86”
Soru: Enflasyon büyük bir sorun olmaya devam ediyor. Alım gücü düşüyor. Şu andaki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Muhtaroğlu: Ülkenin şu anda en temel sorunu enflasyon, özellikle ekonomik sorunların ana sebeplerinden birisi. Gelinen noktada, satın alma gücündeki büyük kayıp ve fakirleşme toplumu bir sarmalın içine almış bulunuyor. Geçen yıl, 2021’de yıllık enflasyon %27’idi, bu yıl %114’e ulaştı, yıllık enflasyondan kastım şudur 2021 Kasım’dan 2022 Kasım’a. 2022’nin ilk 11 ayında enflasyon %86’ya ulaştı. 15 gün sonra Aralık ayı enflasyonu açıklanacak ve 2022’nin enflasyonu ortaya çıkacak. 20 yıldan fazla bir zamandır böyle yüksek enflasyon görülmedi.
“Türkiye’den %30 daha pahalıyız”
Soru: 2022 yıllık enflasyonu için tahmininiz var mı?
Muhtaroğlu: Bunu tahmin etmek gerçekten çok zordur. Aralık ayında genel anlamda kampanyalar, indirimler olur ve bunlar Aralık ayı enflasyon oranını aşağıya çeker. Bir de, akaryakıtla ilgili indirimler devam ediyor. Aralık ayında 2-3 defa indirim oldu, o da enflasyon rakamını aşağıda tutar. Brent petrol son bir hafta içerisinde 80 doların altına indi. Pandemi ve Rusya-Ukrayna kriziyle 120-130 doları gördük.
Elektriğe de son bir yılda %200 düzeyinde zam gelmişti. Elektriğe zam yapılırken, akaryakıt çok pahalı olduğu için elektriğe zam yapmak zorunda kaldıklarını söylemişlerdi. Biz de, “Üç sene boyunca niye yavaş yavaş zam yapmadınız, kurumu zarara soktunuz ve sonra bir defada zam yaptınız” demiştik. O zamla ekonomik sektörleri, hanehalklarını darmadağın ettiler. Akaryakıt fiyatı şimdi düştü, hadi elektriğe de indirim yapsınlar.
Dolar dışındaki dövizde, Euro ve Sterlin’de yükseliş var, bu da enflasyonu bir miktar yukarı çekecek. Öte yandan diğer mal ve hizmetlerde de zamlar devam ediyor. Ama Aralık ayında kampanyalardan ve özellikle yakıt indiriminden dolayı çok yüksek bir enflasyon rakamı beklemiyorum.
Türkiye ile aynı para birimini kullanmamıza rağmen, Türkiye’den yaklaşık %30 daha pahalıyız. Bizde yıllık enflasyon %114 iken, Türkiye’de %84 civarında. Dolayısıyla %30’luk bir fiyat farkı oluştu. Ada ülkesi olmamız, ithalata yoğun bir şekilde bağımlı olmamız, neredeyse malların %90-95’inin yurtdışından gelmesi, navlun maliyetleri ve ithalat vergileri ülkeyi pahalı hale getiriyor. Bir de döviz kullanımının, Türkiye’ye nazaran çok daha fazla olması enflasyonu tetikliyor. Piyasada evlerden, arabalara, okul harçlarına kadar pek çok şey dövizle fiyatlanıyor. Türkiye’de bunların birçoğu TL ile fiyatlandığı için oradaki enflasyon bize göre daha düşük kalıyor.
Soru: Türkiye’den bile döviz üzerinden ithalat yapılıyor. Ocak ayından itibaren TL ile ithalat yapılacağı açıklanmıştı. Bu piyasanın ucuzlamasına sebep olur mu?
Muhtaroğlu: Bunun yalnız başına fazla bir etki yapacağını düşünmüyorum. Çünkü Türkiye’de de birçok hammadde ve ara madde yurtdışından ithal ediliyor. Orada yaşanacak maliyet artışını, Türkiye’deki firmalar TL fiyatlarına ekleyeceklerdir. Dolayısıyla ben çok fazla bir ucuzlama beklemiyorum. Bir de ithalatçılar ürünleri Türkiye’den vadeli alıyordu ancak şimdi fiyatlar TL olunca faiz yükü gelecek. O yüzden, bu uygulamanın yalnız başına piyasaya ucuzlatma yönünde çok fazla bir etki yapacağını düşünmüyorum.
PİYASA NASIL UCUZLAR?
“Esas yapılması gereken hayatı ucuzlatmak, alım gücünü arttırmak”
Soru: Hükümet gerekli tedbirleri alıyor mı? Bu konuda karnesi nasıl?
Muhtaroğlu: Pandemiden sonra ekonomimiz bir nebze olsun canlanmaya başladı. Ekonomiye büyük katkısı olan güney kapıları yeniden açıldı, turizm biraz hareketlendi, yabancı öğrencilerin getirdiği bir hareketlenme var. Bu süreçte devletin gelirleri çok arttı. Hayatı ucuzlatma noktasında ne yapılabilirdi? Hükümet, devletin gelirlerindeki artışı avantaj olarak kullanarak maliyenin bazı gelirlerinden imtina ederek, özellikle ithalatta kur sabitlemesi yapabilirdi. Gıda, ilaç ve temizlik malzemelerinde bütün vergileri aşağıya çekebilirlerdi, ki Türkiye KDV’yi %1’lere kadar indirdi. Bizde bunlar yapılmadı. Esas yapılması gereken hayatı ucuzlatmak, alım gücünü arttırmaktır.
Bu konuların temel çözüm yollarından bir tanesi, istikrarlı bir para birimi kullanmaktır. Bunu yapabilmek için birkaç argümanınız olur. Gidersiniz AB ile konuşursunuz, TC ile konuşursunuz. Tedavülde euro dolaşmayabilir, zaten piyasa hep dövize endeksli dönüyor, gelirler yani maaşlar o günkü kurlarla TL karşılığı ödenir. Bu da insanlarımıza satın alma gücü getirir. İstikrarlı para birimi önemli bir kaldıraç ve temel bir çözüm noktası olur. Burada hükümetin gerekli adımları atması lazım.
Bir de ekonomik protokol çerçevesinde TC’ye, “TL kullanımından dolayı hem devalüasyon hem de enflasyon bize katmerli yansıyor” diye anlatmalıyız. Enflasyonun ve devalüasyonun yarattığı maliyeti ekonomik protokol görüşmelerinde talep edebiliriz.
Hükümet maliye ve vergi düzenlemelerini de yapamadı. Denetimler de yetersiz. “Vatandaş ucuzu bulup alsın” deniyor. Denetim konusunda yasal mevzuatta eksiklik varsa, hükümet gerekli düzenlemeyi yapsın.
“Üreticiyi, kasabı koruyalım ama tüketicileri de unutmayalım”
Soru: Başbakan “et fiyatları düşecek” dedi sonrasında arttığına dair haberler çıktı. Genel anlamda ucuzlatmak için ne yapmak gerekir?
Muhtaroğlu: Güney ile et fiyatlarında aramızda uçurum oluştu. Et kaçakçılığı arttı. Bazıları yakalanıyor, peki ya yakalanmayanlar? Güneyden kaçak et geldiğinde devlet gelir elde edemiyor, vergi alamıyor. Bu fiyatlarla hem kaçakçılık, hem de güneyden alışveriş artar. Bu konuda uygulanabilecek iki yöntem var. Bir tanesi, hayvan üreticilerine desteği artırmak. Onlar da maliyetlerini düşürür, kasaplar da kar marjlarını daha mantıklı oranlarda tutarlar. Fiyatlar bir nebze aşağı gelir. Gelmiyorsa ithal ete izin verilir, geçmişte de yapıldı. İthal et ile yerli et fiyatınındaki farkın fazla olması gerekir. Yani ithal et pahalı gelecekse anlamı olmaz.
Yerli üreticiler ithal ete karşı, kendi açılarından haklı olabilirler ama mevcut fiyatlarla da tüketiciler mağdur ediliyor. Elbette üreticiyi, kasabı koruyalım ama tüketicileri de korumayı unutmayalım.
“İlaç lüks değildir”
Soru: Hem ilaç sıkıntısı var, hem de olmayan ilaçlara zam geldi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Muhtaroğlu: Eczacılar Birliği ilaçların dörtte birinin piyasada olmadığını söyledi. Geçenlerde ilaçlara %36 zam geldi. Temmuz ayında da %25 zam gelmişti. Türkiye’de ilaçta Euro kuru düşük tutulmuştu, onu artırınca %36lık fark oluştu. 6 ay içerisinde ilaçta yaklaşık %60 fiyat artışı oldu. O yüzden vergiler inmeli. İlaç lüks değildir, ekmek, su gibidir.
ASGARİ ÜCRET…
“Masa gelen aya kaldı”
Soru: Asgari ücret açlık sınırının altında kaldı. Asgari ücretin yeniden belirlenmesi gündeme geldi ama masa toplanamadı. Bu konu ne olacak?
Muhtaroğlu: Masa gelen aya kaldı. Yılın ikinci altı aylık enflasyonunun belirlenmesini bekleyip, Ocak ayı içerisinde yeni asgari ücreti belirleme yoluna gidecekler. Haziran-Kasım dönemi, 5 aylık enflasyon oranı %29.4 oldu. Muhtemelen yılın ikinci yarı enflasyonu %30lar bandında kapanacak. Bu oran zaten kamu çalışanlarına, belediye çalışanlarına, emeklilere ve sigorta emeklilerine yansıyor. Temmuz ayında asgari ücret belirlenirken, o dönemde %56lık hayat pahalılığı vardı ve asgari ücrete %41 verilmişti. Sendikalar şimdi %15’lik farkı da istiyorlar. Ocak ayında nasıl gelişmeler olacağını merak ediyorum. Şunu da belirtmek isterim, hükümet yetkilileri bir açıklama yaptı ve toplumda yanlış bir algı oluştu. Sanki artış Aralık maaşlarına yansıtılacak gibi algılandı. Durum kesinlikle böyle değildir. Aslında bu artış bir lütuf da değildir, bu yasal bir düzenlemedir. Hayat Pahalılığı Ödeneği Yasası’na göre, yılda iki kez, altı ayda bir, biri Temmuz, diğeri de Ocak maaşlarına konsolide edilir. Dolayısıyla Aralık maaşlarında kimse artış beklemesin. Benim önerim, bir yasa değişikliği yapılarak, hayat pahalılığı ödeneğinin senede iki defa, otomatik olarak asgari ücrete eklenmesinin sağlanmasıdır. Bu, olayı kökünden çözer.
Kasım sonu itibarıyla açlık sınırı 11 bin 153 TL oldu. Aralık sonu bu daha da artacak. Şu anda bile, net asgari ücret açlık sınırının 2 bin 553 TL altındadır. Haziran ayında açlık sınırı ile asgari ücret başabaştı. Bu da bize asgari ücretin nasıl eridiğini, fakirleşmeyi, satın alma gücünün nasıl düştüğünü gösteriyor.
2023 BÜTÇESİ...
“3 milyar 50 milyon TL açık öngörüsü var”
Soru: 2023 bütçesi 27 Aralık’ta meclis genel kurulunda görüşülmeye başlanacak. Bu bütçeye bakınca bizi nasıl bir yıl bekler?
Muhtaroğlu: Geçen yıla göre önemli artışlar var, tabii ki bu enflasyonla da alakalıdır. Geçen yıl Haziran ayında, enflasyon çok yüksek çıktığı ve hayat pahalılığı ödeneği yetmeyeceği için bir ek bütçe yapılmıştı. Bu sene bütçe %180’lerde artmış görünüyor. 32 milyar 800 milyon TL gelir, 35 milyar 850 milyon TL gider, yani 3 milyar 50 milyon TL açık öngörüsü var. Bu açık daha da büyüyebilir, bir miktar düşebilir de.
Bütçe gelirleri içerisinde, 8 milyar TL’lik TC yardım ve kredileri var. Bütçe gelirlerinin neredeyse %25’i TC yardım ve kredilerinden oluşuyor. Bu rakam geçen yıla göre bayağı artmış durumda. Bu rakam tam anlamıyla bütçeye dahil olursa 3 milyar 50 milyon Tl açık olacak. Burada bir aksama olursa açık daha da büyüyecek.
Bütçede faiz ödemelerinde kullanılmak üzere 480 milyon TL var. Yeterli görmüyorum ama bütçeye konmasını önemsiyorum. Geçen yıl, 360 milyon TL idi, şimdi 480 milyon TL oldu. Ticari bankaya olan devlet borçlarının faizlerinin ödemesi için bu kaynak kullanılır. Bu kaynağın artmasını bekliyorum. Çünkü İhtiyat Sandığı’na da devletin önemli bir borcu var. Ödemelerin oraya da başlaması için faiz giderinin artması lazım. Neticede banka buradan bir gelir elde ederse, mevduat faizlerini yukarı, kredi faizlerini aşağıya çekebilir. İhtiyat Sandığı’nın mali yapısı da güçlenirse, insanlardan kesilen paranın faizini daha yüksek tutulabilir.
Kamu borç stoğu 85 milyar dolara ulaştı, bunun 18 milyar’ı iç borçtur, 67 milyar dış borçtur. TC dış borçları talep etmiyor, bunu avantaja çevirebiliriz ve iç borçların ödenmesine konsantre olabiliriz.
Mahalli gelirleri önemsiyorum. Bütçenin 21.4 milyar TL mahalli gelir öngörüsü var. 2022 yılında bu, bu rakam 7 milyar TL idi, şimdi üç katı arttı. Belediyelere yapılan katkı bunun üzerinden yapılıyor. Geçtiğimiz yıllarda bütçe öngörülerinde mahalli gelirler düşük tutuluyordu ve belediyelere daha az devlet katkısı veriliyordu.Yıl sonunda da mahalli gelirler öngörülenden daha fazla olunca hükümet bunu kendi başarısı olarak lanse edebiliyordu.
KAMU MALİYESİ…
“Faiz giderlerine 480 milyon TL, ek mesaiye 700 milyon TL”
Soru: Bütçede ek mesailere 700 milyon TL ayrıldı. Geçmiş senelere kıyasla bu rakam çok arttı. Bu konuda ne düşünyorsunuz?
Muhtaroğlu: Faiz giderlerine 480 milyon TL ayrılırken, ek mesai için 700 milyon TL ayrılıyorsa, burada bir sorun vardır. Ek mesai için 2020’de 190 milyon, 2021’de 250 milyon, 2022’de 565 milyon TL. Rakam yıllar içinde katlanarak gidiyor. Yıllardır bu sorun var. Oralara ya yeni istihdam yaparsınız ve gençlere iş imkanı yaratırsınız ya da vardiya usulü çalıştırırsınız ve bu rakamları aşağı çekersiniz. Ek mesai alanların suçu yok, çalıştırılıyorlarsa ödenecekler. Buradaki esas sorun hükümetin bu tedbirleri almamasıdır.
Bütçeden esas beklentim küçük esnaf ve KOBİlere ne kadar destek olunacağıdır. Hibe programlarla bir can suyu verilebilecek mi? Sürekli “borçlan” demek doğru değildir. Krediler bir yıl içinde %60 artmış, kredi kartı borçları %65 artmış. Bütçe sağlıktaki sorunları, okullardaki altyapı sorunlarını çözmeli. Özellikle sosyal yardım ve engelli maaşı alanlara daha fazla artış yapılmalı. Temel anlamda bütçeyle ilgili beklentilerim bunlardır.
Fotoğraf: Ertuğrul SENOVA