Son Kullanma TARİHİ
Balın...
Balığın...
Ve hatta ‘40 sene hatırı olur’ deseler de kahvenin...
İlginçtir suyun....
Ve mutlaka ilacın “son kullanım tarihi” var...
Niye “siyasetçinin” yok !..
***
Meclis’te ANAYASA değişiklik önerileri gündeme geliyor ya...
Siyasi partiler yasası...
Seçim yasası falan...
Kolay kolay değişmiyor...
Meclis’te değişiklik zor, anladık...
Peki, partiler, kendisi niye yapamıyor bunu...
Siyasi partilerin kendi içerisinde, niye bir “sınır” gelmiyor “görevlere”...
Mesela Başkanlık, iki dönem, yetmez mi?
Üçüncüsü şart mı?
“Milletvekili adaylığı” için sınır gerekmez mi?
Belediye başkanlığı “seçildikçe oturulması gereken” bir koltuk mu?
“Evladiyelik” mi bu işler...
İlkeler ve hizmet mi önde olması gereken yoksa “kişilerin seçilmesi” mi mutlaka...
O kadar mı başarılı ki mevcut “insan kaynağı”, yenilere yer açılmıyor kolay kolay.
Ya da bu kadar mı “kıt”, bu ülkenin bilgili, görgülü, yaratıcı insanı....
***
Siyaset bir anlamda “mesleğe” dönüşünce, bu kez ilişkiler farklılaşıyor...
“Seçilme” kaygısı önüne geçiyor...
“Değerler” azalıyor...
“Alt etme” kültürü, adeta bir “öne çıkma” aracı olarak kullanılıyor...
Hekimin hakimin elektrikçinin berberin “emeklisi” oluyor da siyasetçinin olamıyor...
Ve böylece “çarşaf çarşaf” istihdam listeleri yayınlıyoruz sürekli...
“Her yol mubah”a dönüşüyor “seçilebilmek” hedefi...
Ne olursa olsun, siyasette elde ettiği konumu kaybetmemek içim yaratmadık kirlilik bırakmıyor kimileri...
***
O halde “son kullanma tarihi” olmalı, siyasetçinin de...
Meclis’te başarılamazsa bu...
Siyasi partiler, kendi içinde başarabilmeli...
Yenilenmenin, gençleşmenin, yozlaşmayı önlemenin önü açılmalı...
Bir sınırı olmalı mutlaka...
Samimiyet varsa, böyle olmalı...
“Biz koltuk meraklısı değiliz” diyorlarsa böyle yapılmalı...
***
Aynası iştir kişinin...
Oysa ‘laf’a bakıyoruz genelde...