1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. SON ÖPÜCÜK (!)
Mert Özdağ

Mert Özdağ

SON ÖPÜCÜK (!)

A+A-

 


"Ekonomik Protokol" süreci yine TC-KKTC ilişkilerini ve bu durumun çoklu yansımalarını bir kez daha gündeme getirdi.
Konuya "Bu devlet zaten batmış, imzalayın da bir an önce TC parayı versin" şeklinde yaklaşanlar ya ciddi ciddi olayın ne olduğunu görmüyor, ya da kafalarına taş filan düştü.
Önümüze her konana (ki UBP bunu çok iyi yapıyor) 'tamam' diyen bir anlayış ancak sömürge sistemlerinde olur dostlar, kusura bakmayın!
Yani daha modern ismiyle entegrasyonda…
Yani KKTC'nin TC'ye ilhakında…
Biliyoruz, Türkiye'de medyatik ismiyle "Derin Devlet" denen yapı ya da örgütlenme Kıbrıs'ın tümünü Türkiye'ye bağlama hedefinde.
Bu fikrin temelleri 1950'lerde atıldı.
Bilmekten öte bu durumu defalarca ifşa da ettiklerine tanık olduk.
Buna inanmayan ya da "olamaz" diyenlerin sayısı artık bir elin parmakları kadar.
Pek tabii 2016'dayız.
Ve 2016'da hala bu eski hedefler değişmez mi?
Elbette tartışılır ama değişmediğine ilişkin sinyallerin geldiği günler yaşıyoruz.
"Su" konusunu hep birlikte yaşadık.
Son olarak Ekonomik Protokol konusunda yaşananların bir dayatma olduğuna dair net bilgiler alıyoruz.
Belli ki “Yeni Türkiye"nin sahipleri Erdoğan ve Davutoğlu da eski anlayışla hareket ediyor, yani ilhak!..
Bu ikilinin her konuda duvara toslayan dış politikasında Kıbrıs'a ilişkin gizli ajandası entegrasyon olmasın!
İşte bu konuda ciddi ciddi kaygılıyım.

Önce bunu "su" konusunda yaşadık.
Fizibıl yani "ekonomik" olmayan bir projeyi hayata geçirdiklerini bizzat Ahmet Davutoğlu söylemedi mi?
Söyledi.
Daha sonra bu suyun yönetimi konusunda yaşadıklarımıza ne demeli?
Açık açık bir darbe girişimi değildi de neydi olanlar?
Şimdi aynı yemek yeniden ısıtılmış bu kez "ekonomik protokol" ismiyle önümüze getirilmiş.
Başbakan Kalyoncu açıkladı, memleket irkildi.
Türkiye ilk kez yargıda değişiklik talep ediyor!
Üstelik de bunu "ekonomik protokol" dedikleri bir süreçte gündeme getiriyor.
Hadi mali konularda müdahaleyi anladık, "Parayı veren düdüğü çalar" diyerek bir yere kadar "Adamın hakkıdır" diye düşündük.
E yargı da nereden çıktı?
Bu kez "düdüğü çalan" bizi düdüklü tencerede mi kaynatmaya niyetli acaba?
                                                                 
***

Zaten başından beri buradaki Türkiyeli gazetelerin muhabirleri ve bazı gazeteci kılıklı provokatörler tarafından sürekli pompalanan görüşlerin kabul görmesi için ciddi bir algı operasyonu yürütülüyor.
"Zaten bunlar belediyeleri yönetemez, batırdılar. Zaten bunlar Elektrik Kurumu'nu, havayolunu yönetemez batırdılar" mealinde sürekli pompalanan görüşler kamuoyunun kucağına düşüyor.
Ben bu görüşlerin birçoğunun ekonomik olmadığını düşünüyorum!
Yaşadığımız acı tecrübeler söylemde ekonomik gibi görünen bu yorumların boyutları çok kritik bir stratejik planın ipucu gibi görünüyor.
Aslında 'ip ucu' da değil, belki de bir hamle demek daha doğru.
Çünkü artık büyük finale çok yaklaştık.
Çok değil az biraz daha tüm dünya; burasının Türkiye'nin bir alt yönetimi olduğunu bizzat buranın seçilmişlerinin ağzından duyacak.
Zira entegrasyona ramak kaldı artık.
Hadi bu memleketin solcuları olanlara kızıyor, isyan ediyor, bağırıyor çağırıyor da.
Memleketin milliyetçileri nerede acaba, çok merak ediyorum.
Gerçek bir Kıbrıslı Türk milliyetçisi sormaz mı şimdi “Sahi, ne gerek kalacak KKTC'ye? Biz niye kurduk bu devleti?” diye.
Sormaz mı?
Güvenlik konusu  TC Genelkurmayı'na bağlı. Bakın polise askerde pişen yasaları verdi kucağımıza "Hadi meclisten geçirin" diyor.
Dış ilişkiler desen, TC Dışişleri'ne bağlı. Bakmayın Akıncı'nın atıp tuttuğuna. TC Dışişleri'nin siyaseti masada şuan, bizim lider sözcüsü yalnızca…
Para desen, o da Türk Lirası… Merkez Bankası Türkiye'den atama ile yönetiliyor.
Posta, Mersin- 10 Turkey!..
İl bile değiliz bir mektubun üzerinde, Mersin'e bağlı 10'uncu ilçe!..
Telefon?  TC merkezli, 0392...
Maliye doğrudan Ankara maliyesine bağlı.
E bunun yanında bir de “yardım heyeti” denen hakemler kurulu da var tabii.
Bir de “ekonomik protokol” var tüm bunlara ek olarak.
İmza için içtimada bekliyorsunuz 3 yılda bir… 
Belediyeler keza doğrudan yardım heyetine daha doğrusu TC Elçisi'ne bağlı.
TC Elçiliği'ndeki bürokrat karar veriyor Lapta'nın kaldırımına, Mağusa'nın asfaltına, Güzelyurt'un su kuyusuna…
Arada haritaya bakıp birkaç cami de serpiştirmeyi ihmal etmiyorlar tabii.
Ne kadar cami o kadar asfalt kuralı var belki de, kim bilir.
Keza “elçilikle” iyi geçinen iyi belediye başkanı oluyor bu topraklarda.
Havaalanını zaten UBP sağolsun komple devretti.
Türkiye'nin casinolu otel sermayesini de sahillere soktuk, adına da turizm dedik!..
E başka ne kaldı ki elde?
Var canım, olmaz olur mu?
Elektrik Kurumu var!..
Telefon Dairesi var!..
Limanlar var!..
Veeee yargıyı da elleyerek anamıza benzemek var!..
Bu güne kadar bunları yapan anamız şimdi son bir öpücük istiyor.
Çok mü gördünüz yani bunu ananıza?
Abarttım mı?
Yok vallahi abartmadım.
Az bile yazdım.
Adım adım entegrasyon ve ilhak siyasetidir bu ülkede uygulanan.
Kim ne isterse söylesin.
Kalkmış UBP'li bakan "AB'de özelleştirme var" diye siyaset yapıyor.
Sanki hayatının herhangi bir bölümünde AB'yi savunmuş gibi!..
İyi de güzelim UBP'li, senin övüne övüne kurduğun bu devlete artık ihtiyaç kaldı mı ki?
Ya da herhangi bir işlevi?

Her seçim bir birimizi yemekten başka ne yapıyoruz ki biz?
Seçime filan da gerek yok bence.
Bize elçilik yeter de artar bile.
Yönetecek bir şey kalmadı zira...

[Son not: İktidar partisi CTP eğer bu süreci (ekonomik Protokol sürecini) alnının hakkıyla atlatır, su konusunda yaptığı gibi Elektrik Kurumu'nda diretir ve yargıya elletmezse, hala bir umut var demektir]

-----------------------------------------------------------------------

İndirimler sürer mi?

Bence sürmeli…
16 Mart 2016’da yayınladığım köşe yazımda hükümete “indirim” önerisinde bulunmuştum.
Dün elektrikte indirim kararı açıklandı, gerçekten güzel bir gelişme.
Elbette “Ben önerdim de hükümet yaptı” noktasında değilim.
Denk gelmiştir.
% 20’ye varan indirim yapıldı elektriğe…
Böylesi doğrudan vatandaşın günlük hayatına dokunan kararların önemli olduğunu düşünüyorum.
Zira böylesi bir indirim hepimizi ilgilendiriyor.
Her eve, her haneye her aileye direkt katkısı olacaktır bu durumun. 
Toplumsal algı bakımından da, herkesin bütçesi bakımından da hem bir moral hem de ‘akmazsa damlar’ mali destektir alınan indirim kararları…
Hükümet yönetenlerin bu uygulamaları geliştirmesi, bazı vergi ve fonlar dahil olmak üzere ‘nereden neyi azaltabilirim’ mantığıyla hareket etmesinde yarar görüyorum.
Buna paralel belediyelerin ve ticaret çevrelerinin de bu furyaya katılarak katkı koyması nefes almamızı sağlayabilir.
Umarım arkası gelir.
Umarım bu doğru tavır tabana yayılacak şekilde genişler.
Emeği geçenlere teşekkürler.

-----------------------------------------------------------------


“Bazı konularda erken yorum yanlış olabiliyor, ne yazık. Önce uçak kaçırmada izledik bu kötü durumu, “aşk için kaçırdı” dedik, verdik veriştirdik… Sonra adamın başka hedeflerinin olduğu ortaya çıktı. Daha sonra “Cratos’un denize akan lağımı” dedik, iç denizin yosunlardan temizleme işlemiymiş meğer… En son da Girne Belediyesi’nin paravansız tuvaletine verdik veriştirdik, acele tarafından, o da fos çıktı, meğer sonradan takılmış paravanları… Az daha yavaş dostlar, erken yorum, peşin hüküm acıtıyor işte, az daha yavaş!..”

Bu yazı toplam 1865 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar