Sonraki bin yıl
İkiye yarılmış bu adacıkta, ömrümüze, seneleri taksim ediyoruz.
Bir yıl daha bitiyor.
Bir kez daha ışıklar kapanıyor, perdeler çekiliyor, kepenkler iniyor.
Çok “kafiyeli” bir tünele giriyoruz: 2020
Yaldızlı caddelere, ışıltılı evlere, rengarenk düşlere uyumlu sembol gibi duruyor.
Tünelin ucunda ışığı göremesek dahi umudu kuşanıyoruz, yine…
* * *
2020.
Bunun bir benzeri 3030’da yaşanacak ve şu anda dünyada kim varsa, o zaman olmayacak.
“Şimdiki dünya” olmayacak o zaman!
Bugünkü Kıbrıs’a benzemeyecek, o günün Kıbrıs’ı…
Göremeyeceğiz elbette…
* * *
1010’da yine başka bir Kıbrıs yoktu.
Bizans hâkimiyeti vardı sanırım, o dönem...
Ne prensi anımsayan var şimdi, ne de firavunu...
Onca kan döküldü, iktidar hırsıyla tutuştu yığınlar, egemenlik tasasıyla çarpıştı, vuruştu, dövüştü insanlar, ne oldu?
Kimdiler, kimin nesi, hatırlamıyoruz bile!
O dönem yaşayanlar da önceki Alasia kralını unutmuştu.
* * *
Bizans’tan sonra Lüzinyan geldi, peşinden Venedik.
Osmanlı geldi, İngiliz’e sattı bizi, gitti, geri geldi, başka başka…
Hepsi tozu dumana katarak gelip geçiyor ve tortusu kalıyor geriye…
“Sonsuza dek” dediğimiz ne varsa…
Tarihin yalnızca bir kesitini anlatıyor aslında!
* * *
İnsan merak etmiyor da değil 3030’un adasını!
Şöyle de adaletsiz bir gerçeği var, hayat döngüsünün…
O yıllarda yaşayacak olanlar, bugünlere dair anıları okumak, filmleri izlemek, fotoğraflara bakmak, onca rezil rüsvalığımıza tanıklık etmek imkanına sahip olacaklar.
Onlar bugünü görecek, bilecek, yargılayacak da biz görmeyeceğiz yarını…
* * *
Sahi, Alasia kralı 2020’yi hayal etti mi dersiniz ya da Fenikeli bir balıkçı bugünün Girne Limanı’nı görse, küçük dilini yutuverir mi acaba?
Venedikli bilse ki bıraktığı taş yerinde duruyor şaşırır mı?
* * *
Çok merak ediyorum, kat kat diktiğimiz ucube binaların ne kadarı kalacak bin sene sonraya, dağların yitirilmiş yamaçlarına bakarak nasıl da lanetleyecek o günün gençleri, bugünü…
Adanın kuzeyini kendinin zanneden “firavunlar” için ne düşünecekler gün gele, acaba?
* * *
Sınırlar yine olacak mı dersiniz?
Sanmam!
Aptallık kalıcı değildir herhalde, bir bin yıl daha…
* * *
Kendi yurtlarında rica, minnet yaşamaz umarım adalılar yine, bin sene sonra…
Dünya daha kansız bir yer olur, insanlık çok daha maskesiz, samimi, sahici…
2020’ye böyle girmedik ya, aklım, sonraki bin yılda…