Sophia Papastavrou Faustmann: Enerji, Heves ve Kararlılıkla ileri: Kıbrıs Toplumsal Cinsiyet Eşitliği SCORE Araştırması’nın bununla ne ilgisi var?
Sophia Papastavrou Faustmann, STOKHOLM-
Sürdürülebilir Barış ve Demokratik Kalkınma Merkezi’in (SeeD) SCORE Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Uzmanı
100 farklı ülkeden toplumsal cinsiyet konusu uygulayıcıları, insan hakları savunucuları ve insani konular ile uluslararası ilişkiler alanında çalışanlar İsveç Enstitüsü ve Dışişleri Bakanlığının ev sahipliğini yapmış olduğu ünlü Stokholm Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Forumu’nda bir araya geldiler. Ben de Lefkoşa İsveç Büyükelçiliği’nin cömertliği sayesinde bu Forum’a katılma şansını yakalayarak Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Uzmanı olarak SeeD’i temsil ettim. Bu etkinlik aslında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği alanında çalışma yapanlar için kutsaldır. Birçok üst düzey profesyonel burada bir araya gelerek net bir mesaj verdiler. Mesaj şuydu: toplumsal cinsiyet eşitliği sadece kadınlarla ilgili değildir. Bu mesele erkekleri de ilgilendirmekte ve hem insanlığın hem de dünyanın şu anda içinde bulunduğu kargaşaya karşı atılan küresel bir çığlıktır. Her ne kadar Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri çerçevesinde adımlar atılmış olsa da, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderebilmek için gitmemiz gereken yol çok uzundur.
Toplumsal cinsiyet eşitliğine ve özellikle de kadın haklarına uyulmasını bekleyemeyiz. Hükümetlerin hesap verebilir olmasının ve eşit haklar için sorumluluk almasının, özellikle de kadının siyasi ve ekonomik alanda sınırlı temsiliyeti meselesini ele almasının zamanı gelmiştir. Dünya çapında gerçekleşen He4She, MeToo ve SheDecides kampanyaları kadının ne derece değer gördüğünü, ciddiye alındığını ve toplumda saygı gördüğünü göstermiştir. Açılış konuşmasını yapan Lübnan Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Enstütüsü Direktörü Dr. Lina Abniraf “zamanı geldi, yalla ileriye” dedi. Peki Kıbrıs tüm bunların neresinde duruyor? SeeD’in Güvenlikle ilgili Diyaloğu İnisiyatifi, adada toplumsal cinsiyet konularının Kıbrıs Sorunu ile kapsayıcı bir güvenlik mimarisini ne şekilde etkilediğine dair bir tartışma platformu oluşturdu. Yapılan araştırma Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarındaki kadınların güvenlik ve barış sürecini ne şekilde gördüklerini ortaya koydu. SeeD, Kıbrıslı Rum kadınların, Kıbrıs Sorununa çözüm bulma konusunda çok daha temkinli ve güvensiz hissettiklerini ve aynı zamanda geleneksel anlamda garanti yapısı ile militarist çözümlere güvendiklerini gösterdi. Bu önemli bulgu, konunun daha derinine inebilmek amacıyla SeeD araştırmasının genişletilerek, bir çok ülkede uygulanan SCORE metodolojisinin ilk kez Kıbrıs Toplumsal Cinsiyet Eşitliği SCORE Araştırması olarak geliştirilmesine neden oldu. SCORE Toplumsal Cinsiyet Eşitliği metodu, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı göstergeler geliştirilmesi de dahil olmak üzere toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana akımlaşmasına yönelik uluslararası insani kalkınma, izleme ve değerlendirme standartlarına uyum ile proje tasarısından proje geliştirilmesine kadar tüm aşamalarda toplumsal cinsiyet eşitliği analizini içerir. Hem Kıbrıs Türk hem de Kıbrıs Rum toplumlarından toplam 1600 kişinin katılımıyla Karpaz, Güzelyurt, Mağusa, (güney ve kuzey) Lefkoşa, Limasol ve Baf’ta odak grubu toplantları ile mülakatlar gerçekleştirilerek bu çalışma yapılmıştır. Elde ettiğimiz başlıca bulgular, yalnız kadınlar için değil ama aynı zamanda erkekler için de pozitif değişime olan büyük ihtiyaca ve fırsata işaret etmektedir.
SeeD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ekibi kadınların güvensizliklerinin ve karar alma süreçlerinin dışında bırakılmasının, barış sürecine ve erkeklerin barış müzakerelerindeki rolleri ile pozisyonlarına karşı ciddi bir şüphe ile bakılmasına yol açtığını tespit etti. Toksik erkeklik algısı, özünde üstün eril olup kadının eşit değerini göz ardı eden ataerkil dünya düzeninin bir parçası olan davranışları tarif etmede kullanılan popüler bir kavramdır. Kıbrıs toplumunda kadınlar ve erkeklerin, bir erkek olmanın ne anlama geldiği olgusunun baskısı ve hakimiyeti altında hissetmelerine neden olan geleneksel kadınlık ve erkeklik kavramlarına vurgu yapar. Toksik erkeklik algısı her sektöre nüfuz etmiştir ve askeri müdahalenin de kalbinde yatmaktadır. Ayrıca, şiddetin ve toplumsal cinsiyet temelli şiddetin normalleştirilmesi ile toplumsal cinsiyet eşitsizliği dahil tüm sıkıntıların Kıbrıs sorununa ötelenmesi ciddi bir endişe kaynağıdır ve bu sorunların yeterince ele alınıp alınmadıkları konusunda da çalan bir tehlike çanıdır.
Veri analizleri tamamlanmış, katılımcı bir politika geliştirme çalışması devam etmektedir. Ancak, yukarıda bahsi geçen tüm konuların ele alınabilmeleri için dayanışma, değişim ihtiyacı ve insan haklarına saygı gösterilmesi gerekliliği gerekmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği de BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi uyarınca bir insan hakkıdır. Tüm sektörlere ve kurumlara yönelik bir toplumsal cinsiyet eşitliği politikasının geliştirilmesi, Kıbrıs Sorununa mucizevi bir çözüm bulunmasını mı beklemelidir? Toplumun %50’si üst düzeyde alınan kararlar ile siyasetin dışında bırakıldığında, feminizm kötü bir kelime haline geldiğinde ve daha sonra da bunun ardından tüm sektörlerde başarısızlık ve duraksama yaşandığında, travma, acı ve kadınlara karşı küçümseme ile saygısızlık devam eder. Kıbrıs’ın Kuzey’inde her on erkekten yedisi kadınların daha hafif işlerde çalışması gerektiğini ve on erkekten altısı erkeklerin aileyi ilgilendiren önemli finansal konularda son sözü söylemeleri gerektiğini düşünmektedir. Her on erkekten dördü erkeğin ailenin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi halinde, kadınların işi bırakmaları gerektiğini ifade eder.
Bence Kıbrıslılar çok uzun bir süreden beri orta halliliği kabul etmiştirler. Aslında daha iyisini yapabiliriz ve daha iyisini talep etmeliyiz de. Kıbrıs bir fırsatlar adasıdır ve dünyaya değişimin mümkün olduğunu, raflarda durarak tozlanmak yerine toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının uygulanabileceğini gösterebilir. Ortalama vatandaşın çıtayı yükseltme, daha azını değil daha fazlasını bekleme, kendi gücü çerçevesinde sorumluluk alıp değişimi yaratacak olanlar olarak bir araya gelme vakti gelmiştir. Bugün içinde bulunduğumuz durumdan hepimiz sorumluyuz ve birer suç ortağıyız. Zamanı gelmiştir: toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için enerji, heves ve kararlılıkla ileriye doğru adım atmalıyız ve feminist bir dış politikaya ihtiyacımız olduğunu da ifade etmek isterim.