Sorumluluk
2004 yılında yapılan Annan Planı Referandumunda yüzde 64.91 oranında evet oyu ile, 77,646 Kıbrıslı Türk adanın Federasyon çerçevesinde birleşmesine onay verdi. Bu orandaki ortak payda, adadaki belirsiz durumun sürdürülemez olduğuna inananların, Kıbrıslı Türk toplumunun geleceğini çözüm ve Avrupa Birliği üyeliğinde görmek istediği gerçeğidir.
Sol oyların tamamı ile sağ oyların önemli bir kısmını kapsayan bu rakam, statükonun yani bölünmüşlüğün değişmesi gerektiğini, toplumun ya da kendisinin verili yapıdan zarar gördüğünü, geleceğin bu yapı üzerinden kurgulanamayacağını, dolayısıyla yeni bir toplum düzeni bağlamında Federasyonun kalıcı, istikrarlı ve güvenli bir gelecek için şart olduğunu ifade etmekteydi.
2004 yılından bugüne gelişen tarihsel süreçte, toplumun çözüm beklentisi yanında, daha demokratik ve sürdürülebilir ekonomik, sosyal bir yapıya kavuşulması için düşünen, üreten ve irade ortaya koyanların büyük ölçüde çözüm iradesine sahip olanlar olmuştur, diye düşünmekteyim.
74 savaşı sonrası dönemin avantajlarını özellikle gayrı menkul olarak edinen, bu imkan ve değerlerin çözümle birlikte riske edilmemesi gerektiği üzerinde durup, uluslararası hukuka meydan okuyan ise Referandumda saldırganlaşan ve milliyetçi retoriği çoğaltan retçi kesim olmuştur. Sadece maddi değer, imkan mı ? Elbette hayır, statü dediğimiz kişisel konumlanmaların olası bir rekabet karşısında zayıflayacağını hatta yok olacağını düşünenler de, hangi noktada olurlarsa olsunlar, kişisel kayıplarından doğabilecek riskleri gerekçe göstererek tepki gösterdiler. Tepkinin sarıldığı paketin adı ise vatan, millet sakarya soslu milliyetçilikti.
Hayır oyu kullanan statükocu seçkinler, o dönemde Federal Kıbrıs için mücadele edenlere olabildiğince düşmanca davranmalarına, hainlik edebiyatıyla, nefretle saldırmalarına rağmen, ardından gelişen süreçte, Plana evet demişler gibi, Kıbrıslı Türk halkının haksızlığa uğradığını söylemekten geri durmadılar. Bu sinik tavır, Kıbrıslı Türk sağının, savaş sonrası üretmeden zenginleşen kesiminin sosyal karakterini yansıtması açısından dikkate değer tarihi bir konudur.
Her zaman en Türkiyeci olup, en büyük hamasetin arkasına gizlenenler, tetikçiliğin dik alasını yapıp, Kıbrıslı Türk solcularına savaş açanlar ve kendi insanlarını sahte ve yalan bilgilerle Türkiye siyasilerine satanlar hep bu kesimin içinden çıkmıştır.
Kıbrıslı Türk solcuları, yurtseverleri 1990 öncesi Moskova ajanı, 2000’li yıllarda Rum ajanı bugünlerde Türkiye düşmanı diye ötekileştiren hatta terör örgütü üyesi, sempatizanı diye manşete çeken, saldıran, yalan haberle nice değerli insanı hedef gösterenlerin kimlere çalıştığına bir bakmak lazım.
Daha da ileri gidip, siyasi parti içlerine yönelik operasyon yapanlar, yazı yazarak insanları birbirine kırdıranlar kimlerdir, kimdir, kime çalışır bu aslancıklar bir bakmak lazım ? Dedikodu köşelerindeki yalan haberleri, aynı kitle içerisindeki insanların arasını açmak için ne de güzel kullanıyorlar, bir düşünmek lazım. Kimdir bunlar ve neden bizi bize kırdırmayı marifet sayıyorlar. Neden yapıyorlar ? Bizi bizden daha çok seven bu kahramancıklar kime çalışıyorlar ?
2020 Nisan seçimleri Kıbrıslı Türkler için bir ölüm kalım savaşı değildir. Değildir ancak bunca verilen emeğe, bunca yapılan katkıya ve çalışmaya son verebilmek adına, adayı Federasyona taşımak adına da oldukça önemlidir.
Kıbrıslı Türk demokrasi güçleri, yurtseverler 2004 yılında, nasıl ki büyük bir sağduyu ve sorumlulukla mücadele verdi ve büyük bir başarı elde etti, bugün de yine aynı sağduyu ve sorumlulukla hareket etmek durumundadır. Her dönemde olabilecek olası, farklı siyasetler, okumalar ve değerlendirmeler, hata ve yanlışlar üzerinden yıpratıcı tartışmalara kapı açarak değil, toplumsal kazanımlar için ve toplumun geleceği adına bu sorumluluğu, ortak duyarlılığı göstermemiz gerekir. İnanıyorum ki, basit hesap oyunları üzerinden şekillendirilmiş, birilerini kullanarak birilerini devre dışı bırakma operasyonlarının oyununa gelmeyeceğiz.
***
CTP de yetkili organlarının kararı doğrultusunda bir sonuç üretecektir. Aday çıkarma yönündeki Parti Meclisi kararımız açık ve canlıdır. Tartışıp sorgulayarak, toplumun ihtiyacı olan en doğru kararı verecek olgunluğa sahibiz. Sorumluluk böyle bir şeydir.
Basit ikilemler üzerinden değil, ciddiyetle hareket edeceğiz aynen 2004’de olduğu gibi.
Kazananın Kıbrıslı Türk toplumu ve toplumun geleceği çözüm güçleri olması için.