Sosyal medyada “Akıncı yanlısı” linç
Konu linç olunca Afrika gazetesi olayları başköşeye oturmaya hak kazanır.
Bu organize toplu saldırı, basın ve ifade özgürlüğüne karşı doğrudan zarar verme tehdidi içeren bir linç kültürünün bu topraklarda çoktan yeşerdiğini ortaya koymuştu.
Toplu olarak hareket eden öfkeli bir kitle içerisinde yer alan bir bireyin, hangi ruh durumuyla, hangi motivasyonlara bağlı olarak saldırı eylemine geçtiği uzun uzun tartışılabilecek bir konu.
Ancak bu yazıyı ilgilendirdiği kadarıyla şunu belirtmek lazım; hedef alınan bir kişiye ya da kişilere toplu fiziksel şiddet uygulamak ile, sosyal medyada birilerini hedef gösteren toplu saldırı gerçekleştirmenin özünde pek de bir farkı yok. Her ikisi de temelde aynı dürtülere dayanıyor.
Bu dürtülerin başında “bir topluluğa ait olma” geliyor. Bir futbol maçında toplu halde edilen tezahüratların, hep birlikte edilen küfürlerin yaşattığı zevkin bir benzeri burada da geçerli. Fiziksel ya da sözlü fark etmez, coştukça saldırıyor, saldırdıkça coşuyorsunuz.
Sosyal medyada birilerinin veya bir kurumun linç edilmesinden bahsedildiğinde neyin kastedildiğini iyi anlamak lazım. En basit tanımıyla burada söz konusu olan, herhangi bir kişiyi, kişi grubunu veya kurumsal kişiliği hedef alan ve yakın zaman dilimi içerisinde fazla sayıda hesap tarafından yapılan olumsuz paylaşım ve yorumlar.
Bu toplu paylaşım ve yorumlar illa küfür ve hakaret içermek zorunda değil. Bunun yanında örneğin ille de tehdit içerikli olmaları da gerekli değil. Bu kapsamı belirlerken böyle bir toplu saldırının hedef gösterme, dalga geçme, küçük düşürme, ithamda bulunma, gerçek olmayan bilgi yayma, itibarsızlaştırma, saldırgan ya da alaycı üslup ve öfke kusma gibi niteliklerini göz ardı etmemek lazım.
Sosyal medyada linç kültürü başat bir konuma sahip. İnsanlarla göz teması kurmadan kurulan ilişki ve iletişim biçiminden bahsediyoruz. Karşınızda canlı kanlı bir şahıs yok. Üstelik onunla ilgili olumsuz bir yorum yazmak için onu tanımanıza bile gerek yok. İstediğiniz gibi saydırabilir, öfkenizi kusabilir, dalga geçebilir ve sonuçta rahatlarsınız.
Linç niteliğindeki bu paylaşım ve yorumlarla sıklıkla karşılaştığımız bir gerçek. Örneğin bir cinayet zanlısıyla ilgili haberin altında kendiliğinden oluşan tepkiler, bize sosyal medyanın yapısı itibarıyla linç kültürünü üretme kapasitesine haiz olduğunu açıkça gösteriyor.
Ancak siyasi bağlamda konuyu ele aldığımızda, esas kabul edilemez olan şey, linçin bilinçli bir operasyon sonucunda ortaya çıktığı haller oluyor. Üstelik siyasi bir amacın aracı olarak kullanılma gayesiyle hareket edilen haller bunlar.
Seçim döneminde olduğumuz bu günlerde Akıncı destekçileri içerisinde bir grubun sosyal medyada düzenli olarak linç harekatları düzenledikleri olgusu artık kamuoyu algısında iyice yerleşmiş durumda.
Bu grup Akıncı’nın asla eleştirilemeyeceği gibi bir yargıya tamamıyla inanmış durumda. Akıncı’nın kemik seçmeninin bir bölümünü oluşturan bu kişiler, seslerinin sürekli ve çok çıkmasıyla belli bir yıldırıcı ve sindirici etki yaratmayı başardılar.
Burada gecikmeden ekleyelim, Akıncı destekçileri arasında olduğunu bildiğimiz bir çok insan bu gibi işlere asla girişmiyorlar. Örneğin 2015 seçimlerinde Akıncı’nın genel olarak pozitif bir propaganda yöntemi izlemesine yardımcı olan kadro, özellikle TDP’de örgütlü bulunan gençlerdi. Şimdi o genç kadronun ortalıkta pek de görünmediklerini gözlemliyoruz.
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın 5 yıl önceki imajını destekleyen bu gençlerin yerini şimdi sağa sola saldıran, muhatabını sindirmeye programlanmış sosyal medya hesapları aldı.
Bunun en büyük nedeni muhtemelen Crans Montana süreci sonrasında Akıncı tarafından izlenen korumacı kimlik popülizmi olmuştur. Bu türden bir popülizm cepheleşmeye ve destekçilerini kemikleştirmeye yol açar. Saldırı altında olduğunu düşündüğümüz kimlik ve kültürel değerlerimizi savunan bir pozisyona gireriz. Bu değerler etrafında kenetlenir, saldırıları kahraman liderimiz aracılığıyla defetmeye koyuluruz.
İşte bu ruh haliyle, bahsi geçen grup artık sistematik olarak kolaylıkla takip edebileceğimiz operasyonlar düzenlemeye başladılar. Öncelikle bildik hesaplardan saldırılacak hedefi duyuracak bir hücum borusu öttürülüyor. Bu bir nevi “hade aslanlarım, saldırın” demek oluyor.
Ardından bu işlevi gören haber ya da paylaşımın altına kendiliğinden şiddeti artan bir yorum bombardımanı geliyor. Bu yorumlarda mağdurun dönekliğinden girilip, zekasının eksikliğinden çıkılıyor. Eğilip bükülmesinden söze başlanıp, işbirlikçi ve hainliğinde cümle tamamlanıyor. Edilen küfürleri ise tabi ki ifade etmemek lazım.
Akıncı destekçileri arasında artık sesi iyice gürleşen bu ekibin, desteklediği adayın seçilmesi üzerindeki etkisinin olumlu olma ihtimali sıfıra yakın. Hiçbir siyasi olguyu tartışmadıkları gibi, konuyla alakasız saldırılar yaparak karşısındakine üstün gelme amacı güdüyorlar. Tartışmalarda konuyu hep karşı tarafın eksiklik ve günahları üzerinden ele alarak, esas tartışılan meseleyi ortadan kaldırıyorlar.
Bu şekilde bir adayın propagandası yapılır mı, doğrusu çok şüpheli. Fakat anlaşılan o ki, Akıncı’nın kampanya ekibi bu görüşte değil. Bir çok uyarıcı sinyale rağmen bugüne kadar bu toplu saldırılara karşı önlem almaya çalışmamalarından, bu atmosferin sürmesinin arzu edildiğini anlıyoruz.
Kim bilir belki de, Akıncı’ya karşı görev dönemi ile ilgili eleştirel bir ortam oluşmasını mahalle baskısı yoluyla engellemek için, ya da son örnekte görüldüğü gibi mağduriyet algısı oluşturabilmek için buna göz yumuyorlar.
Fakat en son örnekte görülen ve bizlere “sipariş üzerine haber” konseptini hatırlatan hedef gösterici haber, bu kanaatin güçlenmesinin yanında başka bir şüpheye de neden oluyor.
Bu son linç harekatında, görüşlerini ifade eden, siyasi nitelikte bir eleştiri yapan genç bir birey için, sipariş bir haberin hücum borusu olarak kullanılması, daha tehlikeli bir ihtimali akla getiriyor.
Sosyal medyadaki bu linç atmosferine yalnızca göz yumulmakla kalınmayıp, bunun teşvik de edildiği ihtimalini.