SOYTARI ile ŞARLATAN
Kim demişse güzel demiş!..
“Soytarıların ömrü, kralın ömrü kadardır...”
***
Yine de “kral öldü, yaşasın yenisi” diyerek, bu ömrü uzatabiliyorlar genelde!..
***
Eskiye bakınca…
Kimi yaşanmış, kimi yazılmış…
Çok seneler önceyi anlatan hikayelere…
Görüyoruz ki o dönem ‘soytarı’ denenlere…
Bu dönem ‘sayın’, ‘saygıdeğer’, ‘kıymetli’ denebiliyor nedense…
***
Peki hiç merak ettiniz mi ‘soytarı’ ile ‘şarlatan’ın farkını!..
Çok açık..
Biri ‘yalancı, dolandırıcı, düzenbaz, hilekar!..’
Öyle gizli, saklı da değil besbelli…
Yani ‘şarlatan’ tek yüzlü aslında…
Oysa soytarı…
Kılıktan kılığa, surattan surata, biçimden biçime renkten renge girerek çıkabiliyor önünüze..
Asıl tehlike de bu işte!..
***
Soytarılığın tarihi insanlık tarihi kadar eski olduğuna göre bunu değiştirme fırsatı yok kolay kolay ellerimizde…
***
Şunu söyleyebiliriz elbette:
- Ne olmuş yani, soytarılar güldürür, eğlendirir, gerginliği azaltırdı!..
Hani neredeyse “nerede o eski soytarılar” diye hayıflanacağız yani...
Aslında böylesi bir bakışa da itirazım olmaz…
Çünkü onca ‘değişim’ ve ‘yozlaşma’ içerisinde, ‘yeni yüzyıl soytarılığı’ da boyut değişiyor böylece…
***
On parmağında on marifet ‘soytarılık’, meslek olmaktan çıkarken...
‘Geçim kaynağı’na dönüştü günümüzde…
Haksız kazançla…
Partizan kayırmacılıkla…
Balı tutanın parmağını yaladığı bir iştahla…
Yüzsüzlükle, arsızlıkla, hadsizlikle...
***
O kadar ki!..
Neredeyse ‘şarlatanlar’ dahi ‘ekmeksiz’ böylece!..