Söz yaşları
Söz dinlemeyen dışarıda kalıyor. Ankara, sadakat istiyor. “Kim bu Ankara” diyeceksiniz. Tam da bilmiyoruz. O nedenle zaten “Ankara” diyoruz. “Kıbrıs İşleri”ne kim bakıyorsa o! Kimi zaman “reis” oluyor bu, kimi zaman üçüncü sınıf bir memur… Elçi ya da müsteşar, bakan ya da müşavir, değişebiliyor. Komutan da oluyor, danışman da… Sadakat istiyorlar. Olmazsa, kışkırtıyor, yıpratıyor, en nihayetinde musluğu kapatıyor ve parayı kesiyorlar.
***
Bir ara hepimizi inandırmışlardı, Ankara aslında “proje” istiyor. “Sizinkiler de hep hazır bekliyor kardeşim ya” diyorlardı. Bir baktık, gördük ki, en fazla proje sunan belediyeler, en az katkıyı alıyor. En fazla sadakat gösterenler, ödeniyor… En fazla batıranlar, itibar görüyor.
***
Liyakat istediğini anlatmışlardı, Ankara’nın… “Sizinkiler de çok partizan canım…” Bir baktık, gördük ki, her daim partizanlık ve yandaşlık yapanlar, söz dinliyorlarsa pek bir seviliyorlar.
"Sizinkiler de gelen parayı yiyor canım” diyorlardı… Şikayet ettiklerini sanmıştık. Oysa kim daha çok üleşiyorsa, şaibeli ve kirli olsa bile onu getiriyorlar başa… Biat etmek en üst değer, en önemli maharet…
***
Sadakat istiyorlar çünkü ada yarısını “malları” görüyorlar, ahaliyi de “kul, köle.” Öyle çok radikal gelebilir bu ifadeler, çok ağır... Öyle değil! Köle aslında savaşta tutsak alınan ve özgürlüğünden mahrum edilen kimsedir. Bu toplum, uzun yıllardır, kendi kendini yönetme ve kendini yönetecek insanları seçme özgürlüğünden mahrum edilmiştir.
***
Bir başka anlamı daha var, köle sözcüğünün. Birilerinin emri altında olmak… Öyle değil mi? Bunları böylesi açık aşık konuşmaz, isyanımızı ve öfkemizi ortaya dökmezsek eğer haysiyetsiz süreç hep büyüyecek. Daha iyiye gitmeyeceğiz.
***
Türkiyeliyle bir sorunumuz yok, Türkiye’yle de! Türkiye’nin Kıbrıs işleriyle var. Uzun yıllardır var. Şimdi şimdi iyice despot, saygısız, otoriter ve müdahaleci olsalar da 55’lerden beri böyle sanırım, bilemiyorum daha da eskiye mi dayanıyor? Tam bir “fetihçi” zihniyet tekrarlanıyor.
***
Bu baskı, ilhak siyaseti, müdahale ve kuşatmaya dair Kıbrıslı Türklerin içindeki hatırı sayılır süklüm püklüm kitlenin işbirliği ve razı olma halleri elbette ayrı bir inceleme konusudur. Sömürgeciye aşkla izah edilebilir. Ya da şahsiyetsiz bir duruşla... Yine mi ağır geldi? Görmüyor musunuz ömrümüze dayattıkları onca rezilliği, onca utancı… Daha ağırı olabilir mi?
***
Gittiğimiz yol hepimizi incitiyor… Hepimizi demek belki yanıltıcı… Çünkü çoğunluk susuyor, sesini yükseltmiyor. Bu haldeysek, “başım belaya girmesin” diyerek, sessizce oturanlar ve kabullenenler yüzündendir…
***
Sözyaşları içinde yasını tutmak istemiyorsak ana yurdumuzun, içimize atmayacak, dışımıza bağıracağız. Şimdi isyan zamanıdır.
Meşru
Hükümetin “meşruiyeti” tartışılıyor ya…
Yasallık başka çünkü…
Meşruiyet başka…
İngiliz Filozof John Locke'un "siyasi meşruluk" ile ilgili şu yorumunu okudum.
İyi bir bakış açısı getiriyor.
“Siyasal meşruluğu oluşturan şey, yönetilen kitlenin, yönetene verdiği onaydır.”
Böyle bir onay yoktur sanırım, son yaşanan onca rezilliğe…
AB ne yaptı? Tatar ne?
"Avrupa Birliği, Kıbrıslı Türkler için ne yaptı" dedi, Ersin Tatar!
Sözlerini tutmadı anlamında...
Türkiye'ye yaranmak güdüsü ile sergilenen Avrupa düşmanlığını anlamak mümkün değildir.
Kıbrıslı Türklerin yüzü batıya dönüktür ve bundan vazgeçmeyecekler.
Yüz binden fazla Kıbrıslı Türk, Avrupa Birliği yurttaşıdır.
***
Avrupa Birliği’ni düşman gören adam soruyor, “ne yaptı” diye…
Avrupa'da eğitim gören Kıbrıslı Türk öğrencilerin sayısını hiç merak ettiniz mi sayın Tatar?
Eğitim Bakanlığı'na sorunuz da önünüze getirsinler.
Maliyetiyle birlikte!
Tatar’ın zihniyeti, Ercan’ın dünyaya açılmasını da aynı karşıtlıkla engelliyor.
“Neden refah ve özgürlük kapısını açmak yerine sefalet ve ümitsizliği besliyorlar, Tatar’a ve bakanlarına sorunuz” dedi Metin Münir, haklıdır.
Tatar, Annan Planı'na "hayır" diyen zihniyetin temsilcisi olarak "evet"in ödünü arıyor.
Kıbrıs'ın bütününün Avrupa Birliği üyeliğini kendi siyasi akrabalarının heba ettiğini unutturuyor.
Annan Planı sonrasına gelirsek...
Mali Yardım Tüzüğü'nü görmüyor Tatar!
Kıbrıslı Türklere yönelik 650 milyon euroya yakın onca projeye de gözleri kapalı…
Kıbrıslı Türkleri, hem Birleşmiş Milletler hem de Avrupa Birliği'nden kopartmayı marifet sayıyor.
Ne öneriyor peki?
İlhak, biat ve hiçlik!
Tebrikler şampiyon
Tebrikler Mağusa Türk Gücü’ne! Hem de beş yaşından beri maçlarını izlediğim bir Doğanlı olarak…
Hem izlerken keyif alıyorum MTG’yi, bir oyun karakteri ve kültürü var; hem de yönetimi, tribünü, coşkusuyla bir başka…
Kıbrıs Kupası, lig şampiyonluğundan daha keyifliydi. Bir final, bir şölen yaşandı çünkü… “Şampiyonlar Ligi” müziği bile çaldı, yürek yaramız olarak. Sanal bahis işi yapsa da Nicosia Group’un organizasyonu harikaydı. Uluslararası oyunun içinde olsak, bahisle futbol böyle ortaklaşmazdı.
Kendi mahallemizde şenlikli bir geceydi, başka da ne keyfimiz kaldı?
Fener, Kartal, Trabzon, Cimbom güneye gittiğine göre… Kendimiz çalıp, kendimiz oynayacağız bu siyasetle…