1. YAZARLAR

  2. Necmi Belge

  3. Spor Bakanlığında, kimin eli kimin cebinde?
Necmi Belge

Necmi Belge

Spor Bakanlığında, kimin eli kimin cebinde?

A+A-

CTP-BG-DP koalisyon hükümetinde uhdesine aldığı Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Ekonomi ve Spor Bakanlıkları ile adeta tek başına kabine durumunda olan Serdar Denktaş, diğer bakanlıkları bilmiyorum ama Spor’u adeta darmadağın etti.

Kendine özgü hatta yasal olmadığı iddia edilen bakanlık icraatları ile spor medyasının topa tuttuğu Bakan Denktaş, sporda yeni marifetlerini sergiliyor.

Bir süre önce Spor Bakanlığına bağlı Spor Dairesi Genel Yönetim Kurulu’nun, Spor Dairesi Piyangolar Birimine kendisinin istediği Yudum Mişon’u atamadıkları gerekçesiyle bu kurulun atanmış üyelerini görevden alan Denktaş, bu sorunu kendisinin atadığı, Bakan Denktaş’a biat eden, uyumlu genel yönetim kurulu üyeleri ile aşmayı başardı.

Ancak, Spor Bakanlığı’na türlü hakim olamayan, konulara ve sorunlara adeta Fransız olan Bakan Denktaş, kendi icraatlarını yürütmek için makamlar icat etmeye başladı.
Ne var ki, bulundurduğu bakanlıklar itibarıyle sadece bir müsteşar ve bir genel koordinatör atama yetkisi olan Serdar Denktaş, Süleyman Göktaş’ın genel koordinatör, Şahap  Aşıkoğlu’nun da müsteşar olarak bulunmaları nedeniyle bu sıkıntıları yasal değil ama pratik zekası ile aşmaya çalıştı.

Bu bağlamda, danışman olarak atadığı Hüda Hüdaoğlu’nu önceleri genel kooridinatör olarak kullanırken, görevden aldığı Göktaş’ın yerine bir süre aynı görevi şimdilerde Mağusa Belediye Başkanı olan İsmail Arter’e teslim etti.

İsmail Arter’in Mağusa Belediye başkanı seçilmesiyle, Hüda Hüdaverdioğlu’nun gayrı resmi koordinatörlük görevi devam ederken, bu göreve garip bir şekilde Spor Dairesi Genel Yönetim Kurulu üyeliğine atadığı sevgili dostum Ahmet Dirgen’i getirdi.

Bakan Denktaş, bununla da kalmadı. Spor Dairesi Müdürü Hüseyin Cahitoğlu halen görevini sürdürüken, üstelik de Genel Yönetim Kurulu başkanlığına da devam ederken, Genel Yönetim kurulu üyesi Ahmet Dirgen’i gizli spor koordinatörüne atadı.

Ahmet Dirgen’de bu işi o kadar sahiplendi ki, Spor Bakanlığı’nda daha önce Süleyman Göktaş’ın koordinatörlük odasına kondu.

Bu durumda ortaya çıkan garip durumda, Spor Bakanlığı’ndaki icraatlarını bu karargahtan yürüten komutan, pardon Koordinatör, genel yönetim kurulu üyesi bizim Dirgen, yasal olarak kendi üzerinde olan Spor Dairesi Müdürü Hüseyin Cahitoğlu’na direktif vermeye başladı.
İşin ilginç tarafı ise, yönetsel yetkiler ile donatılan Ahmet Dirgen’in yani Spor Bakanlığı’nın Bakan Denktaş’tan sonraki İTA Amiri Hüseyin Cahitoğlu. Yani, Spor Bakanlığı’na bağlı Spor Dairesi Müdürü İTA Amiri olarak dururken, İTA Amiri’nin üstüne bir Spor Dairesi yönetim kurulu üyesi adeta amir olarak atanırken, diğer bir yönetici de yasal makamı olmamasına rağmen, danışman kılıfı ile görevli üst düzey yönetici olarak atanıyor.

Şimdi benim de kafam karıştı yahu. Serdar Denktaş’ın Spor Bakanı olarak sınıfta kaldığı bu ortamda sporu kimin idare ettiğini anlayan beri gelsin.

Uhdesinde bulundurduğu Başbakan yardımcılığı, Turizm, Kültür ve Ekonomi’den fırsat bulduğunda idare etmeye çalıştığı Spor Bakanlığını kendisi mi, gayri resmi Koordinatör-Danışman Hüda Hüdaverdioğlu mu, bizim Ahmet Dirgen’ mi, yoksa, İTA amirliğini elinde tutmasına rağmen, kusura bakmasın ama zurnanın son deliği durumuna düşen Spor Dairesi Müdürü Hüseyin Cahitoğlu  mu idare ediyor?

--------------------------------------------


Salon sporlarında uluslararası vizyonsuzluk

Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğü nedeniyle, uluslararası platformdaki yalnızlığımız devam ederken, sporda bu sorunu aşma yollarını denemeye devam ediyoruz. Bu yollardan bir tanesi de, bağımsız devlet olduğumuzu iddia etmemize rağmen, futbol hariç Türkiye spor federasyonları altında Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı bir kulüp gibi mücadele etmeyi kabul etmemizdir.

Bugün, Türkiye Kadınlar Basketbol İkinci Ligi’nde mücadele eden Yakın Doğu Üniversitesi, hentbolda geçmişte adeta bir fiyasko olan Beşparmak takımları örneği.

Bu konuda, Türkiye spor federasyonlarından Basketbol Federasyonu, KKTC Basketbol Federasyonu’nun kendi alt federasyonu veya kuruluşu olarak, o denli benisemiş ki, geçtiğimiz günlerde Türkiye Basketbol Federasyonu 81 il ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Basketbol Federasyonu’na yazdığı bir yazıda “Türkiye Basketbol Ligi play-off maçlarının” Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılmasını  önermiş.

Ne yazık ki, KKTC Spor Bakanı Denktaş ile Basketbol Federasyonu parasızlıktan bu öneriyi geri çevirmiş.

Halbuki, Bakan Denktaş seçim mülahazalarıyle Tatlısu ile Maraş’a kapalı salon yaplması için onay vermiş.

Konuyu tartıştığımız spor yazarı arkadaşlarım, Tatlısu ile Maraş’a ayrılan paraların yarısı ile bazı salonların uluslararası müsabaka yapmak için iyilleştireleceği noktasındaydı.

Bu konuda, çok ciddi bir salonu olan Yakın Doğu Üniversitesi’nin, Uluslararası Kıbrıs Üniveristesi’nin ve ne yazık ki devletin uluslararası müsabaka yaptıracak bir salonun olmadığı ortaya çıktı. Ağlayalım mı, gülelim mi Sayın Denktaş. Ha, hiç istifayı düşündün mü?

-------------------------------------------------------


Çetinkaya’nın isimi nereden geldi?



Kıbrıs Türk futbolunun tek ve gerçek efsane takımı Çetinkaya’nın isminin nereden geldiğini biliyormusunuz? Herkes, bu Çetinkaya isminin bazı kişilerin ortak düşüncesi ile 1940’lı yıllarda Çetin ve Kaya isimlerin birleşmesinden olduğu söyleniyor.

Bugünlere, zor günler geçiren ama bir zamanlar Kıbrıs’ta Türk varlığının  en büyük simgelerinden olan hatta, Kıbrıslı Türklerin ismini 1950’li yıllarda Birleşmiş Milletler tutanaklarına geçiren Çetinkaya’nın isim öyküsünü kıymetli dostum, Çetinkaya eski başkanlarından Öner Özerdem’den dinleyelim.

Türkiye’de, 40’lı yıllar. Tek parti iktidarı. İktidarda Cumhuriyet Halk Partisi ve onun  değerli Ulaştırma Bakanı Ali Çetinkaya.

Ali Çetinkaya bir seyahat esnasında üçüncü mevkide seyahat ediyodu. Bir yetkili onu tanıyor ve şeref salonuna davet ediyor.

O bu iltiması reddediyor. Bu konu gazetelerde yayınlanıca, bunu okuyan Lefkoşa spor kulübünün iki değerli kurucusu İbrahim Çolakoğlu ile Mehmet Kara bu dürüst davranıştan o denli etkileniyorlar ve kulübün adını ÇETİNKAYA koyuyorlar. Diğer bir kurucu arkadaşları  Ali Manav bu ismi o kadar beğeniyor ki, kendi soy adını Çetinkaya olarak değiştiriyor. İşte, ÇETİNKAYA isminin öyküsü.

Bu yazı toplam 1387 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar