Spor yapısı değişmeli
Şurayı gündem yapmaya devam ediyorum çünkü son dönemlerde yaşananlar şuralarda çok gereksiz konuları tartıştığımızı tescillemiştir. Özellikle bu yıl yapılan şura tam bir rezalete dönüştü. Az sayıda katılımcı ve sırf seçim yapılsın, spor ateşesi atansın diye üç gün toplanılıp tonalarca para harcanan basit bir toplantı görüntüsü verildi.
Şurada kafa patlatanlara hiçbir eleştirim yok. Ciddi emek sarfedenler de var. Ancak onlar da kurunun yanında yanıyor. Sırf yasada yeri var diye de artık böylesi demode modellerden kurtulmak gerekir. Bence yasada ince ayar yapma zamanı gelmiştir. Bir ülke sporunun geleceği son şuradaki gibi belirlenmemeli. Aksi halde, Akdeniz Oyunları’nın GARAGÖZÜ oluruz.
Tüm bu olumsuzlukları gören bir birey olarak, ben de UBP’nin iktidarda bulunduğu son dönemi az da olsa incelemek ve ne değiştiğini analiz etmek istedim.
Açık söylemek gerekirse değişen bir şey olmadı. Yetki kavgası yaşandı. Koordinatör adı altında Süleyman Göktaş ülke sporunu yönetmeye çalıştı. O da yüzüne gözüne bulaştırdı. Başarılı oldu mu? Bence HAYIR.
Spor Dairesi müdürlüğü siyasi atama yeri oldu. İki kez müdür değişti. Müşavirler ordusuna yeni isimler yaratıldı. Eski müdür ve yenisi proje üretebildi mi? Bence ÜRETEMEDİ.
Başka neler yaşandı? Koordinatör neredeyse tüm imkanlarını bir başka koordinatörü olduğu antrenörler derneğine sağladı.
Koordinatör başka neler yapmış? Hayatı boyunca gidemeyeceği LONDRA OLİMPİYATLARI’NI yerinde İZLEDİ. Peki, ülkemizde yıllarca atletizimle uğraş veren, atlet yetiştiren onlarca atletizm antrenörüne ne yaptı? Koskoca bir HİÇ.
Süleyman Göktaş’ın bu ülkede ATLETİZME faydası ne? Hemen hemen YOK.
O zaman atletizm antrenörlerinin günahı ne? Cevap veren YOK. Çünkü herkes çıkar peşinde. Son örnek AKDENİZ OYUNLARI oldu. Ağzımızın payını bir kez daha aldık. Sözde kafile akredite oldu. Daha sonra resmi organizasyon denerek sayı ikiye düştü. Bu yüzden Süleyman Göktaş ve Hüseyin Cahitoğlu da oyunları protesto ederek Mersin’e gitmediler. Belki de utandıklarından, belki de Süleyman Göktaş Londra Olimpiyatları’nı izledikten sonra AKDENİZ OYUNLARI Göktaş’ı kesmediğinden.
Hep söyledim. Bir daha hatırlatayım. TANINMA kelimesi LAFTA’dır. Bizler deneylerde kullanılan birer KOBAYIZ. Kumarhanelerimiz ve arsalarımız bizlerden daha çok tanınır hale geldi.
Olumsuzlukların tavan yaptığı bir dönemde spor yapısı kesinlikle bu yüzden değişmeli. Devletin üzerindeki ağır kambur kaldırılmalı. Eski ve ülke sporuna hiç yararı olmayan, aksine külfeti her geçen yıl artan yapı ivedilikle yıkılıp yerine, çağdaş, dünyayla paralel, radikal karar alma yeteneğine sahip, profesyönel bir yapının kurulması kaçınılmazdır. En azından sportif olarak yok olmamamızı sağlar.
Çok zırzırlandın. Çok yorum yaptın. Bir de çözüm önerisi sun be Zeki, diye bilirsiniz?
Haklısınız... Çözüm önerim de hazır. Emin olun ki, mevcut yapıdan kat kat daha iyi. En azından çift başlı değil. Bağımsız ve toplumun tüm kesimlerini kucaklar.
“Siyasi otorite, adamını (adına ne denirse bence OK) başa getirir. Spor Dairesi’ni ortadan kaldırır. Yerine, bağımsız üst kurul (adına ne denirse bence OK) oluşturulur. Seçilecek kişiler siyasi kimlikten öte, her kesimden insan topluluğu olur ve beş yıl boyunca hiç bir hükümet tarafından görevden alınamaz. Böylelikle ilk aşamada ülke sporunun temel taşlarına istikrar getirilir”.
Saha, salon, tartan pist yapma artık kolay. (Gerçi biz onu bile yüzümüze gözümüze bulaştırırız ya) Bundan sonra yapılması gereken, altyapılardan tutun da, üst yapılara kadar sistemi yeniden gözden geçirip daha çok insanımızı spora teşvik edecek modelleri hayata geçirmeli.
O benim yeğenim. Bu benim partilim. Şu benim akrabam. Bunlar benim delegelerimin hısımları, şu köyler benim oy potansiyelim mantığından kesinlikle kurtulmalıyız. Yılda doğru dürüst 4 bilemediniz 5 projeye imza attın, KKTC için yetrlidir. (Örnekler ve projeler geliştirilebilir)
Kıbrıs Türk halkı özellikle spor alanında çok başarılıdır. Yeter ki doğru projeler, doğru insan kaynağı ve doğru sistemlerle uygulansın.
Spor yapısında az siyaset, çok başarıyı, çok siyaset ise çok çıkarı ve buna paralel az başarıyı getirir. Son otuz yıl en azından bana bunu göstermiştir. Kimse kusura bakmasın ama bu ülkenin gençliğini düşünen hiç bir kişi, mevcut spor sistemiyle devam edilmesini istemez. Eğer isteyen varsa, emin olun çıkar tavan yapmıştır.
NOT: Türkiye’de yapılan U20 Dünya Kupası maçları arasında UEFA’nın açmış olduğu PRO-LİSANS kursu ile, bizde açılan PRO-LİSANS kursu denk mi?