St. Hilarion’da okurumuzun gösterdiği alanda bazı “kayıplar”dan geride kalanlara ulaşıldı…
St. Hilarion’da bir okurumuzun Kayıplar Komitesi’ne göstermiş olduğu alanda bazı “kayıplar”dan geriye kalanlara ulaşıldığı öğrenildi.
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi’nden edindiğimiz bilgiye göre okurumuzun göstermiş olduğu alanda kazı yapan Kayıplar Komitesi ekibi bazı “kayıplar”ın kalıntılarına ulaştı. Okurumuz yıllardır St. Hilarion’da bir gaminiden çıkarılan “kayıplar”a ait kalıntıların, bir başka noktaya gömüldüğü konusunda görgü tanıklığını dile getirmekteydi. Kayıplar Komitesi geçen yıl okurumuz için St. Hilarion askeri bölgesine giriş izni almış ve okurumuz sözünü ettiği gamini ve ikinci olası gömü yerini Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermişti. Gamini civarındaki kazılarda iki “kayıp”tan geride kalanlar bulunmuştu. Okurumuza sonsuz teşekkürler derken, Kayıplar Komitesi’ne de okurumuzun gösterdiği alanları kazma kararı aldığı için teşekkür ederiz.
BASINDAN GÜNCEL…
“Bir Ermeni'nin sınavı ne zaman biter?...”
LÜSAN BIÇAKÇI
Bir Ermeni'nin kendine sorduğu veya maruz kaldığı sorularla sınavı biter mi? İşte nesillerdir yaşadığın, sevdiğin 'anavatan' bildiğin Türkiye'de üzerine etikelenen 'Ermenilik', ' babavatan'* Ermenistan'a geldiğinde 'kifayetsiz' kalıyorsa, atalarından sana miras kalan hüzün bir türküyle, bir resimle, bir film sahnesiyle yüreğinde çırpınıyorsa, bu sınavın bitmez.
Türkiye'de yaşayan Ermenilerin adeta Ermenilik dozları var: Kimisi sadece nüfus kağıdında taşıyor Ermeniliğini, kimisi geçmişinden kalan hatıralarıyla Ermeni. Dilini bilen, bilmeyen, az bilen... Sofrada bir kaç mezeyle Ermeni... Kiliseye giden, bayramdan bayrama giden, okuluna devam etmiş, etmemiş, çocuğunu Ermeni okuluna göndermiş, veya göndermeyi hiç gerekli görmemiş... Hayatını başka bir milliyetten kişiyle birleştirmiş veya bundan kaçınmış Ermeniler... Bunlardan biri veya birkaçıyla yaratılan mikro kozmoslarda yaşayan Ermeniler, bizler... Yaşadığın gerçeklik hep bir ucundan eksik kalıyor, bir türlü bedenini kuşatamıyor. Ermenilik, senin kafa kağıdında yazsa, adında anılmaz, adında yaşasa dilinde yaşamaz, dilinde yaşasa evinde yaşamaz, sofranda yaşasa komşunda yaşamaz, sen yaşatmak istesen çocuğun kaçınır... 'Az' Ermeni ile 'çok' Ermeni arasında gider gelirsin. Türkiye'de dokunduğun kişiye Ermeniliğin fazla iken, Ermenistan'da eksik kalır. Tümüyle giyinemezsin bu elbiseyi, buna zaten gücün yetmez, azından utanırsın, tümden vazgeçemezsin.
Deden Apraham'ı görmedin ama sana anlatıldı: Dağ başında yalnız ve can kaygısıyla nasıl saklandı, aylar yıllar sonra sevdiğiyle nasıl tekrar karşılaştı, incir ağacının altında tütün sararken baba olduğu nasıl müjdelendi. Bunları dinlerken biraz sen o oldun, o sen oldu.
Senin 'morkor' dediğin teyzen önce Beyrut'a (o, Berut derdi), sonra İsveç'e gitmek ve orada yaşlanmak zorunda kaldığında 'Ben doğduğum ülkeyi sevmiyorum, çünkü beni dilimden kovdu' diye sitem ettiyse ve bunun bedelini ölene kadar ödediyse, can verirken doğduğu şehrin bağını, pınarını, ağacının gölgesini sayıkladıysa, sınavın bitmez.
Senin baban, anasının babasının mahallesinde doğduğu halde onların devam ettiği okula adımını atamadıysa ve buna kızmadan öfkelenmeden katlanıyorsa, sınavın bitmez.
Senin atalarının birçoğunun bir mezartaşı bile yokken, mevcut olanların kırılıp yağmalanmasına katlanıyorsan, sınavın bitmez.
Hayat da seni aldı, bir yerlere taşıdı, ananın babanın ve senin doğduğun yerlerden uzak şehirlere getirdi. Hikayesi sana benzeyenlerle veya hiç benzemeyenlerle yaşadın, okulda, işte, evde, yolda, bir şehrin incecik damarlarında aktın gittin yıllarca. Ama bir tek kelime ile yüreğin burkuldu, için ezildi, soru vardı ama cevabı yoktu: Bu sınav ne zaman biter?
Yüreğinde kapanmayan yaralarla yaşıyorsun. Yürüyorsun yürümesine, ilerliyorsun da ama sırtında hep bir yükle. Vazgeçmek istemezsin bu yükten ama taşımak da bazen ağır geliyor.
Senin 'mesele'n dostunun ahbabının, konunun komşunun ötesinde sokağa çıktığınde, mahallende, şehrinde, ülkende aynı vicdan ölçeği ile tartışılmadan, helalleşilmeden ortada kaldığı sürece sorularla sınavın devam eder. Kendi sorduğuna, hayatınla cevap vermeye çalırşırsın. Bir türlü tam not alamazsın bu sınavdan, çünkü geçmişinle bugünü bir türlü aynı çüzgiye taşıyamazsın. Geçmişi bugüne getiremezsin, bugünü düne götüremezsin.
Çözüm mü, onu da düşünmek sana kalır. Hiç olmazsa arada bir köprü kurmak istersin. Doğduğun yerlerde bir zamanlar nasıl yaşandığını anlatmak istersin... Düne de, bugüne de sahip çıkmak boynunun borcu, elbet yarına da... Yarının da yolunu açmak istersin, elinden geldiğince. Başka türlüsü olmaz , başka türlüsünü sen de arzu etmezsin.
* Babavatan: Ermenice vatan anlamında Ermenistan'a Hayrenik denir, Hayr, baba anlamına gelir.
Dedem
Dedem Apraham'dan bize kalan
Bir resim
Bir ömürden tek bakış
Nenemin belinde dolaşmış Sevkıyat'ı
Kuşağının arasında iki kat
Kat izi hala durur.
Babam henüz dokuz aylık bebekken
Dedem ölünce zatürreden
O hiç bilmemiş babasını
Çok sarhoş olduğunda ağlayıp söylemişti
Bir kere adam 'baba' demez mi babasına,
Neyse ki babama 'baba' diyen çok oldu.
Resimde dedeyle torunlar sırayla göz göze gelir
Bir dede bulup çıkarırız o suretten
Dedem ne düşünüyordu ki acaba
İlk defa ve son defa
Fotoğrafı çekilirken.
Yaşımız çoktan geçti
Onun öldüğü yaşı
Çok acı çok hikaye
Üzerinden yüz yıl da geçse
Çare yok
Dedem çıkmaz resimden
Biliyorum oradan bakanlar da yoruldu
Kendini bildirmekten.
22-29 Nisan 2017, Erivan-İstanbul
(BİANET.ORG – Lüsan BIÇAKÇI – 6.5.2017)
Çad eski Devlet Başkanı Hissene Habre'nin insanlığa karşı suç, savaş suçu, işkence ve ırza geçme suçlarından yargılandığı dava, Afrika'da gerçekleşen ilk evrensel hukuk davası olmasının yanı sıra, bir ülke mahkemesinin başka bir ülkenin devlet başkanını yargıladığı ilk örnek olma özelliği taşıyor…
“Cezasızlıkla mücadelede uluslararası bir örnek: Hissene Habre davası…”
Sekiz ay süren yargılama boyunca sanık Hissene Habre tek kelime etmeden ve ifade veren tanıklarla göz teması kurmadan duruşma salonunda oturdu.
Çad eski Devlet Başkanı Hissene Habre aleyhine Senegal’de Olağanüstü Afrika Mahkemesi’nde verilen ömür boyu hapis cezası Nisan 2017’de temyiz sürecini de tamamlayarak kesinleşti. Habre, insanlığa karşı suç, savaş suçu, işkence ve ırza geçme suçlarından mahkum oldu.
Habre, 1982 yılında Fransa ve ABD tarafından desteklenen bir darbeyle devlet başkanlığına geldi ve 1990 yılına kadar yine bu iki ülkenin desteğiyle acımasız bir diktatör olarak Çad’ı yönetti. 1990 yılında genelkurmay başkanı Idriss Deby tarafından alaşağı edilerek büyük bir servetle Senegal’e kaçtı ve yaklaşık 10 yıl boyunca burada lüks içinde yaşadı.
Habre’nin Senegal’e kaçmasından sonra Çad’da Habre’nin işlediği insanlık suçlarını tespit etmek amacıyla kurulan Hakikat Komisyonu, Habre rejiminin katlettiği Çad vatandaşlarının sayısını 40 bin olarak açıklamıştı. 25 yıl gecikerek de olsa Hissene Habre’nin cezalandırılması mağdurlar için tanınma ve kısmi adalet sağlamasının yanısıra birçok açıdan çok önemli.
Evrensel Hukuk Yetkisi ve Uluslararası Yargılama
Öncelikle devletlerin hangi milletten olursa olsun ve suçu nerede işlemiş olursa olsunlar suçluları yargılama sorumluluğunu hatırlattığı için önemli. Senegal’e kaçarak 10 yıl lüks içinde yaşayan Habre’nin cezalandırılması evrensel yargı yetkisi ve uluslararası yargılama uygulamasıyla gerçekleştirildi.
Nedir evrensel yargı yetkisi?
Bilindiği gibi Şili diktatörü (1973-1990) Augusto Pinochet’nin 1998 yılında Londra’da bir ziyaret sırasında tutuklanması, uluslararası adalet açısından bir dönüm noktası olmuştu. İspanyol savcı Baltasar Garzon, Şili’de işlediği insanlığa karşı suçlar nedeniyle Pinochet aleyhine bir iddianame hazırlamış, bu iddianamenin kabulünden 6 gün sonra Pinochet Londra’da tutuklanarak sınır dışı edilmiş ve daha sonra Şili’de yargılanmıştı.
Bu, Avrupalı yargıçların evrensel yargılama ilkelerini uyguladıkları ve ülkesinde dokunulmazlık ve afla korunsa bile bir devlet başkanını kendi ülkesi dışında yargıladıkları ilk örnekti. Bu uygulama insanlara kendi işkenceci ve katil devlet yöneticilerinin cezalandırılması konusunda umut olmuş, mağdurların uluslararası yargı mekanizmasını kullanabilmelerinin önünü açmıştı.
Habre’nin yargılanması da Pinochet ile başlatılan bu uygulamanın yarattığı imkanlar kullanılarak yapıldı. Kendi ülkelerinde işledikleri insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları nedeniyle evrensel olarak yargılanma ihtimali, cezasızlık zırhına bürünmüş devlet yöneticilerinin korkulu rüyası. Bu uygulamaya taraf ülkelerde elde edilen bir karar, bu insanların bu ülkelere seyahat etmesi halinde uygulanıyor veya transfer ettikleri servetlerine el konulması sonucunu yaratabiliyor. Yani cezasızlık zırhı evrensel hukuk kuralları çerçevesinde uluslararası yargılama ile kırılabiliyor ve sorumlular kendi ülkeleri dışında da yargılanıp ceza alabiliyor.
Mağdur Örgütlerinin Israrlı Mücadelesi
Habre’nin cezalandırılmasının ortaya çıkardığı bir diğer önemli nokta da dünyanın çeşitli yerlerindeki insan hakları krizlerinde mağdurların sesi hala duyulamazken Habre yargılamasının bunun aksine bir örnek teşkil etmesi. Yaklaşık 25 yıl süren hukuk mücadelesinin belirleyici gücü, Habre’nin katliamları sonucu hayatta kalabilen mağdurlar ve mağdur yakınları.
Bunlardan biri olan Souleymane Guengueng mağdur örgütlerinin başkanlığını da yaptığı bu yıllardan sonra mahkemede verdiği ifadede, ‘’1988 yılında haksız nedenlerle tutuklandım. Hücremin bu deliliğin derinliklerinden Tanrı önünde bir yemin ettim. Şayet sağ kurtulursam adalet için savaşacaktım, ölenlerin ve kaybedilenlerin anısına. 25 yıl boyunca adalet için mücadele ettik. Bu nedenle işten atıldım, Habre yandaşlarının tehdit ve saldırılarına maruz kaldım ve sonunda sürgüne gitmek zorunda kaldım. Ama bugün buradayım,’’ diyordu.
Hissene Habre aleyhine iddianamenin esasını Souleymane Guengueng ve arkadaşlarının 792 eski mahkumdan elde ettikleri tanıklıklar oluşturuyor.
1990 yılında Habre alaşağı edildiğinde hapishane kapıları açıldı ve hayatta kalmayı başaran Guengueng de serbest kaldı. Yeni devlet yönetimi, Habre’nin suçlarını araştırmak üzere bir hakikat komisyonu kurdu ancak darbeler ve darbelerle işbaşına gelen diktatörlere aşina olan Çadlılar bu Komisyon’a tanıklık etmekte çok gönüllü davranmadı. Guengueng ve arkadaşları 792 eski mahkumdan tanıklık topladı. Bu tanıklıklar daha sonra Habre aleyhine hazırlanan iddianameye esas teşkil etti.
Yıllar boyunca Habre’nin yargılanması için mücadele eden hukukçular ve mağdurların başarılı olabileceğine kimse inanmadı.
Yargılama Süreci
Habre’nin davası 20 Temmuz 2015 tarihinde Senegal’de başladı. Bu, Afrika’da gerçekleşen ilk evrensel hukuk davası idi. Aynı zamanda dünyada bir ülke mahkemesinin insan hakları ihlalleri nedeniyle başka bir ülke devlet başkanını yargıladığı ilk örnekti.
27 Nisan 2017 tarihinde Senegal’de kurulan Olağanüstü Afrika Mahkemeleri temyiz yargıçları Habre’nin insanlığa karşı suçlar, işkence ve savaş suçlarından ömür boyu hapis mahkumiyetini onadı. Bir fon kurularak Habre’nin servetinin izinin sürülmesi, servetine el konulması ve mahkumlara tazminat ödenmesine karar verdi.
Sürecin başından beri mağdurları temsil eden ABD’li insan hakları avukatı Reed Broody, Habre’nin yargılanması için 1999 yılından bu yana verdiği mücadele nedeniyle ‘Diktatör Avcısı’ olarak isimlendiriliyor. Broody, “Habre davasından çıkartılacak en önemli ders adaletin sıradan insanlar için erişilebilir olduğudur. Her mağdur Souleymane Guengueng, her aktivist bir ‘diktatör avcısı’ olabilir,’’ diyor. Dava başladığında Çad’ın ikinci kadın avukatı olan, 25 yıldır mağdurlar adına bu davayı yürüten, bu nedenle iki kez suikaste uğrayan avukat Jacqueline Moudiena, ‘’Habre’nin yargılanması ve cezalandırılması dünyanın bütün işkenceci ve diktatörlerine bir gün geçmişleriyle yüzleşmek zorunda kalacaklarını hatırlatıyor. Bütün mağdurlara da er ya da geç adaletin mümkün olabildiğini,’’ diyor.
Cezasızlıkla mücadelenin etkili yollarından biri olan evrensel yargı yetkisi 2016 yılında başka faillere yönelik de kullanıldı. 2016 yılında 13 devlet 47 ayrı davada bu yönteme başvurdu. Aralarında Suriye, Rwanda, Nepal, Guatemala ve Irak’ın da bulunduğu ülkelerdeki failler evrensel hukuk yetkisi nedeniyle mahkeme önüne çıkarılabildi. Guantanamo Komutanları Fransa’da yargılanabildi.
(HAKİKAT, ADALET, HAFIZA MERKEZİ – 11.5.2017)