1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. 'Stroncilolu Kıbrıslıtürkler’le çok iyi ilişkilerimiz vardı...'
Stroncilolu Kıbrıslıtürkler’le çok iyi ilişkilerimiz vardı...

'Stroncilolu Kıbrıslıtürkler’le çok iyi ilişkilerimiz vardı...'

Aşşalı Kulla Neofitu, “kayıp” olan ikiz erkek kardeşlerinden Konstantinos Ksenofon Neofitos’u anlatıyor... Onunla röportajımız şöyle: SORU: Kulla, bize biraz ailenden söz eder misin? KULLA NEOFİTU: Annemin adı Trifona, şu anda 92 ya

A+A-

*** Aşşalı Kulla Neofitu, “kayıp” olan ikiz erkek kardeşlerinden Konstantinos Ksenofon Neofitos’un izlerini arıyor...

 

“Stroncilolu Kıbrıslıtürkler’le çok iyi ilişkilerimiz vardı, bize hellim getirirler, tarlamızı kiralarlardı...”

 

Aşşalı Kulla Neofitu, “kayıp” olan ikiz erkek kardeşlerinden Konstantinos Ksenofon Neofitos’u anlatıyor... Onunla röportajımız şöyle:

 

SORU: Kulla, bize biraz ailenden söz eder misin?

KULLA NEOFİTU: Annemin adı Trifona, şu anda 92 yaşındadır. Babamın adı da Ksenofon Neofitos... “Kayıp” kardeşimin adı Konstantinos Neofitos... Onun ikizi, tek yumurta ikizinin adı da Neofitos Neofitu... O hayattadır...

 

SORU: Şimdi kaç yaşındasın Kulla?

KULLA NEOFİTU: 50 yaşındayım! İki oğlum var, birisi 29 yaşında, evlidir. Bir de 15 yaşında oğlum var, ona “kayıp” kardeşim Konstantinos’un adını verdim.

 

SORU: Aşşa’da doğdun... Annen ve baban da Aşşalı mıydı?

KULLA NEOFİTU: Babam Avlona köyündendi. Ancak Aşşa’da yaşıyordu...

 

SORU: Çocukluğundan Aşşa’yla ilgili neler hatırlıyorsun?

KULLA NEOFİTU: Herşeyi hatırlıyorum, herşeyi!... Stroncilo (Turunçlu) yakınında bir tarlamız vardı, bu tarlayı Kıbrıslıtürkler’e kiralardık, çok iyi ilişkilerimiz vardı Kıbrıslıtürkler’le... Kıbrıslıtürkler evimize gelirlerdi, bize hellim, süt getirirlerdi... Bunlar Stroncilolu Kıbrıslıtürkler’di, çok iyi ilişkilerimiz vardı onlarla...

Mesela annem, 63 öncesi Kıbrıslıtürk komşuları vardı, onları hatırlıyor, isimlerini hatırlıyor... Annem evde konuşurken zaman zaman Türkçe sözcükler de kullanırdı, bunu da hatırlıyorum... Ancak şimdi, bu yaşıma geldiğim zaman, Aşşa’da neler olduğunu anlıyorum, küçükken elbette bir şey anlamazsınız...

 

SORU: 1963’le ilgili herhangi bir şey hatırlamıyorsun herhalde...

KULLA NEOFİTU: Çok küçüktü yaşım o zaman, bir şey hatırlamıyorum...

 

SORU: 1974’te kaç yaşındaydın Kulla?

KULLA NEOFİTU: 13 yaşındaydım ve herşeyi çok iyi hatırlıyorum. İkiz kardeşlerim 1974’te 17 yaşındaydı...

 

SORU: 1974’te Aşşa’da (Paşaköy) neler olmuştu?

KULLA NEOFİTU: 14 Ağustos 1974’te uçakların bombardımanını hatırlıyorum, komşu köylerden Palekitre’den (Balıkesir), Kitrea’dan (Değirmenlik) insanların kaçıp bizim köye geldiklerini hatırlıyorum... Sabahtan gelmişlerdi köyümüze... Ve neler olduğunu onlardan duymuştuk ancak hiç kimse Türk askerlerinin hızla ilerlediğini bilmiyordu... Öğlen saat 01.00-01.30 gibi insanlar “Gidip araba bulalım da kaçalım” demeye başlamıştı.

İkiz kardeşlerimden Neofitos, köyün ortasındaki kahvehanedeydi... Biz evdeydik... Kızkardeşim Eleni vardı, erkek kardeşim Kullis vardı... İnsanlara nereden araç bulacaklarını tarif etmeye çıkmıştık...

“Kayıp” kardeşim Konstantinos’u çok iyi hatırlıyorum... Yatağa uzanmıştı, uyumuyordu, istirahat ediyordu sadece. Küçük bir transistör radyosu vardı, onu dinliyordu.

Ona dönüp “Konstantinos, bizimle gel, gidelim” demiştim...

O da “Yok, bir yere gitmem, şimdi Bayrak’ta haberler başlayacak, onu beklerim” demişti. Çünkü saat 14.00’te Bayrak Radyosu’nda haberler vardı.

“Tamam, biz dışarı çıkıyoruz” dedim ona.

Yolun ortasında bizim köyden bir askerle karşılaştık ve bu Kıbrıslırum asker bize, “Çabuk kaçın çünkü Türk askerleri geliyor, köye girdiler bile” demişti.

Bizim arabamız yoktu... Teyzem Anastasia’nın evine gitmiştik – orada birinci yeğenim Marulla vardı kocası Yorgos’la birlikte ve  küçük çocuklarıyla, teyzem Anastasia vardı... Kaymaklı’dan kaçıp Aşşa’ya gelmişlerdi. Herkes arabaya binmişti, köyden ayrılmak üzere... Kızkardeşim Eleni, babama seslenmiş ve “Kaçın da Türk askerleri köye girdi” demişti... Köyden ayrıldık...

Köyden ayrılmamız bir ikon gibi kazındı kafama... Köyde iki tane meydan vardı – kilisenin yanındaki meydanda Türk tankları vardı ancak arabayla geçip gitmemize ses etmemişler, bir şey yapmamışlardı... Tankları çok iyi hatırlıyorum, Aşşalılar bunu çok iyi hatırlıyor. Ahna’daki “Dasaki” denen ormanlık araziye gidiyorduk. Annem, babam ve Konstantinos ise köyde kalmışlardı.

Bizim evimiz, köyün birazcık dışındaydı... Evimizin hemen yakınında Türkler altı Kıbrıslırum’u öldürmüştü, bir yanda üç kişi, öbür yanda bir diğer üç kişi öldürülmüştü... Tabii annem bu öldürülmeleri görünce korkmuştu, kardeşim Konstantinos’u ve babamı da alarak, teyzemin evine gitmişti – orada başka köylüler de toplanmıştı...

 

 

KULLA NEOFİTU: Teyzemin evinde sende gibi bir şey vardı, merdivenleri yukarıya çekip o odacıkta kalmaya başlamıştı Konstantinos, annemle babam ise alt kattaydı, birkaç gün böyle kalmışlardı.

Ancak daha sonra kadınlarla erkekleri ayırmışlardı, Konstantinos da babamla tek başına teyzemin evinde kalmaya başlamıştı.

Türkler ev ev dolaşarak evlerdeki insanların isimlerini yazmaya başladıkları zaman annemle babam Konstantinos’un adını yazdırmamışlardı, başına bir şey gelmesinden korkuyorlardı. Onu teyzemin evindeki sendede saklamışlardı. Konstantinos gençti, henüz 17 yaşındaydı, çocuktu yani...

Konstantinos da, onun ikizi olan Neofitos da, Otelcilik Enstitüsü mezunuydular, Maraş’taki otellerde çalışmaktaydılar.

20 Ağustos 1974’te Aşşa’da evli olan bir Amerikan Rum vatandaşının evine sığındı bazı insanlar – belki bu adam Amerikan yurttaşı olduğu için onları koruyabileceğini düşünmüşlerdi. Babam, Konstantinos’u alıp bu Amerikan yurttaşı Rum’un evine götürmüştü ve yardım istemişti ancak babama “Evde zaten çok sayıda insan var, sizi da alamayık” demişlerdi, “isterseniz kiliseye gidip sığının” demişlerdi.

Konstantinos korkmuştu ve “Tamam baba, ben kendi başımın çaresine bakıp bu köyden gitmeyi deneyeceğim” demişti... O noktadan sonra hiçbir bilgi yok kardeşim hakkında...

Benim için çok zordur bunu söylemek, gerçekten zordur ancak bazan birisinin çıkıp da onu öldürmüş olduğunu öğrenmeyi diliyorum...

 

SORU: “Kayıp” değil de, ölü olduğunu kesin bilebilmeniz için söylüyorsunuz bunu...

KULLA NEOFİTU: Evet... Ancak hiç kimse hiçbirşey bilmiyor...

 

SORU: Babanız onu en son nerede görmüştü?

KULLA NEOFİTU: Aşşa’da, 20 Ağustos gecesi, kilisenin yakınında... Birbirlerine sarılmışlar, öpüşmüşler, Tanrı’ya dua etmişler ve Konstantinos kaçmak üzere yola çıkmış... Kimse neler olduğunu bilmiyor...

Aşşa’da (Paşaköy) bazı insanlara sordum o gece birşeyler duydular mı diye ama kimse bir şey söylemiyor... Belki Vadili’ye gitmiştir ve birileri onu yakalamıştır, veya başka bir köye...

 

SORU: Vadili’de şöyle bir hikaye vardır: Bir Kıbrıslırum genç oraya gitmiş, orada Kıbrıslıtürkler’in bulunduğunu bilmiyormuş, ona kavun, karpuz, su vermişler, sonra da onu öldürmüşler, Vadilili Pekri’yi öldürüp de gömdükleri kuyuya onu da atmışlar... Ancak bu kimdi? Bazılarına göre bu Kakopetriyalı bir gençti fakat çok fazla bilgi yok bu konuda. Ben bu kuyunun bulunduğu bölgeyi Kayıplar Komitesi yetkililerine gösterdim fakat henüz orada herhangi bir kazı yapılmadı...

KULLA NEOFİTU: Bu genci hatırlayanlar var mıdır?

 

SORU: Vadilili Kıbrıslıtürkler’den birisi bana onun Kakopetriyalı olabileceğini söyledi ancak bu doğru mudur, yanlış mıdır, bilmiyorum.

KULLA NEOFİTU: Yani Vadilililer bu genci hatırlıyor mu?

 

SORU: Tabii ki hatırlıyorlar. Şimdi belki kardeşinin fotoğrafını yayımladığımızda, onun olup olmadığı ihtimali ortaya çıkabilir böylece.... O günlerde kimin nerede olduğunu kestirmek zor çünkü insanlar hareket halindeydi, savaştan kaçıyorlardı, o nedenle kesin olarak işte şurada şu şahıs vardı demek mümkün değil... Büyük bir belirsizlik var bu konuda...

KULLA NEOFİTU: Kardeşimin fotoğrafını gösterseniz Vadilili Kıbrıslıtürkler’e...

 

SORU: “Kayıp” kardeşiniz Konstantinos’un fotoğrafını yayımlayacağız zaten... Bunu görecek insanlar... Hatırlayan çıkar mı? İnşallah çıkar demekten başka fazla bir şey gelmez elimizden, gazeteci olarak... Vadili’den veya Afanya’dan veya başka bir yerden hatırlayan çıkabilir mi? Umalım ki çıksın...

KULLA NEOFİTU: Aradan birkaç gün geçtikten sonra, belki 2-3 gün geçtikten sonrasıydı... Bilirsin tek yumurta ikizleri birbirleriyle çok yakındırlar, birbirlerini hissederler...

Konstantinos’un ikizi olan Neofitos bizimle birlikte Ahna’ya gelmişti fakat iki kez Aşşa’ya dönmeye çalıştı ondan sonra... Çünkü ikizi Konstantinos’u bulmak istiyordu... İkinci kez Aşşa’ya gittiğinde onu yakalamışlardı! Birkaç gün boyunca ondan haber alamamıştık... 26 Ağustos’ta esir değiş-tokuşu yapılmıştı, annem ve babam da bu esir değiş-tokuşunda Ahna’nın “Dasaki” bölgesine gelmişlerdi, ikizleri bizimle görmek umuduyla gelmişlerdi, hepimizi bulmak umuduyla gelmişlerdi ancak ikizler ortada yoktu...

Konstantinos Aşşa’dan kaçmaya kalkışmıştı, Neofitos da Ahna’dan Aşşa’ya gitmişti, kardeşini bulmaya ve ikisi de “kayıp”tı...

Pek çok gün boyunca birşeyler öğrenmeyi umarak bekliyorduk – sonuçta radyodan Neofitos’la ilgili haber aldık... Neofitos daha sonra serbest bırakılmıştı. Ne zaman serbest bırakılmıştı, hatırlamıyorum... Sanırım onu Pavlidis Garajı’na götürmüşlerdi... Önce onu Kondea’ya (Türkmenköy) götürmüşlerdi, sonra onu Vadili’ye götürmüşler, oradan da Pavlidis Garajı’na götürmüşlerdi...

 

SORU: Aşşa’ya gittiği zaman Neofitos, “kayıp” kardeşinizle ilgili herhangi bir şey öğrenmiş miydi?

KULLA NEOFİTU: Hiçbirşey öğrenememişti...

 

SORU: Aşşa’dan kaçmaya çalışırken kardeşin Konstantinos ne giyiyordu? Bunu hatırlayan var mıdır ailede?

KULLA NEOFİTU: Hayır çünkü annem kadınlarla birlikteydi ancak sivil giysiler giyiyordu, asker değildi, sivildi kardeşim, henüz 17 yaşındaydı.

1974’te Maraş’ta “Golden Sand” Oteli’nde çalışmaktaydı...

1973’te Asterias Beach Hotel’de çalışmaktaydı...

“Kayıp” kardeşim Konstantinos üç dil biliyordu: Fransızca, Almanca ve İngilizce konuşuyordu. Tabii Rumca da...

 

SORU: Türkçe de biliyor muydu?

KULLA NEOFİTU: Küçükken bazı sözcükler biliyordu, hepimiz bilirdik birkaç kelime Türkçe...

 

SORU: Yani ikizleri askere almamışlardı 1974’te...

KULLA NEOFİTU: Hayır, almamışlardı, onlar sivildi. Çok küçüktüler... Askerle hiçbir alakaları yoktu, Otelcilik Enstitüsü’nü bitirip otellerde çalışmaya başlamışlardı... Maraş’ta kalıyorlardı... Neofitos da aynı enstitüyü bitirip otellerde çalışmaktaydı ancak Konstantinos’la aynı otelde çalışmıyordu. Neofitos 1973’te “Cypriana” Oteli’nde çalışmaktaydı, ondan sonra da 1974’te Salamis Bay Oteli’nde çalışmaktaydı... Salamis Bay Oteli’ni çok iyi hatırlıyorum, diğer çalıştıkları otelleri de çünkü onları pek çok kez ziyaret etmiştim çalıştıkları yerlerde.

 

SORU: Şimdi Neofitos ne yapıyor?

KULLA NEOFİTU: Laiki Spor Kulübü’nde çalışıyor, şiir yazmayı çok seviyor, iki şiir kitabı yayımlandı, bir sanatçıdır... Lefkoşa’da surlariçinde bir de stüdyosu var, Ömerge Camisi yakınında... Kardeşimin stüdyosu bir Kıbrıslıtürk’e ait bir evdir aslında... Onu kiralıyor... İşten çıkınca stüdyosuna gidiyor, ressamdır kardeşim, stüdyosunda resim yapar...

 

SORU: Tüm bu yıllar boyunca ikizinin “kayıp” olmasını nasıl karşıladı Neofitos?

KULLA NEOFİTU: Hatırlayacaksın, yıllar önce seninle konuşmaya çalışmıştım bu konuyu...

 

SORU: Evet, bana “Eğer ikizi ölmüş olsaydı, Neofitos bunu hissederdi çünkü onlar tek yumurta ikizidir” demiştin...

KULLA NEOFİTU: Evet... Neofitos’un duygularını açıklaması çok zordur... Ona bu konuda soru soracak olsanız, başka şeylerden bahseder fakat kendi hissettiklerinden hiç sözetmez. Evimizde çok uzun yıllar boyunca hiç kimse Konstantinos’tan söz etmedi. Yalnızca babam sık sık ağlardı Konstantinos için... Annem çok güçlü bir kadındır, onun ağladığını hiç görmedim, sürekli Tanrı’ya dua eder, “Tanrı böyle mehel gördü” der...

Bilmiyorum, içimizdeki acı o kadar büyüktür ki, sanki bunu kendi aramızda konuşacak olursak, bu bizi daha da fazla yaralayacaktır diye düşünürüz belki de... Ve Neofitos için herşey çok daha zordur çünkü “kayıp” olan onun ikiz kardeşidir. Tüm bunlarla ilgili olarak neler hissettiğini anlatması çok daha zordur Neofitos için...

Ben inanıyorum ki Neofitos hissediyor ve biliyor fakat hiçbirşey söylemiyor. Pek çok kez ona sorular sordum ama her defasında yanıt vermekten kaçındı... Konuyu değiştirdi... Onun için kolay bir durum değil çünkü...

 

SORU: “Kayıp” kardeşin Konstantinos Golden Sands Oteli’ndeyken ve Maraş bombalanırken, orada mıydı?

KULLA NEOFİTU: O günlerde ikizler Aşşa’ya gelip bizimle kalmışlardı. Ancak sizinle paylaşmak istediğim bir başka konu daha vardır, kardeşim Konstantinos’la ilgili – bu çok zordur benim için ama yine de denemeliyim...

1973 yılında Konstantinos Asterias Beach Hotel’de çalışırken, bir Alman kıza aşık olmuştu. Batı Almanya’dan bir kızdı bu. 20-22 yaşlarındaydı bu genç kız ancak ailemizden hiçbiri bu kızla tanışmamıştı. Ailedeki herkes Konstantinos’la bu Alman kızın ilişkisinden haberdardı, Konstantinos’un onu sevdiğinden haberdardı ancak hiçbirimiz onunla tanışmamıştık. Almanya’ya döndüğü zaman bu kız, kardeşim Konstantinos’la mektuplaşmaya devam ediyordu, birbirlerine hediyeler gönderiyorlardı. Şimdiki gibi değildi o zamanlar, 15 günlüğüne aşık olur insanlar ve biter, o zamanlar öyle değildi yani...

Şunu çok iyi hatırlıyorum Sevgül, yazın başlangıcıydı, avlumuzda babamla birlikte oturmuştuk, konuşuyorduk, Konstantinos da bizimle birlikteydi ve onunla ilgili konuşuyorduk. Bu Alman kızdan bir mektup almıştı, ona 1974 yazında yeniden Kıbrıs’a geleceğini yazmıştı... Şundan yüzde yüz eminim, kardeşimden bir çocuğu olmuştu bu kızın...

Mektubu hatırlıyorum, babamla birlikte konuşuyorduk, “Konstantinos’un bir çocuğu oldu, yazın gelecekler Kıbrıs’a” diye konuşuyorduk, Konstantinos bize mektubu gösteriyordu... Kız, çocuğuyla gelecekti, biz de onun gelişini bekliyorduk... Bu yaz başlangıcında olmuştu, Mayıs mıydı, Haziran mıydı, tam hatırlamıyorum ama avluda oturuyorduk ve Kıbrıs’a Konstantinos’un çocuğuyla birlikte gelecek olan bu Alman kızdan ve mektubundan söz ediyorduk...

 

SORU: Yani Alman kız, çocukla birlikte Kıbrıs’a geleceğini yazmıştı mektubunda ve sen de bu mektubu görmüştün...

KULLA NEOFİTU: Evet! Bunu çok iyi hatırlıyorum – 13 yaşındaydım...

 

SORU: Almanya’nın hangi şehrinden olduğunu biliyor musun?

KULLA NEOFİTU: Bilmiyorum ne yazık ki... Hiçbirşey bilmiyorum... Şimdi belki Alman Elçiliği’ni ziyaret etmeyi düşünüyorum... Almanya’da belki kardeşimin resmini ve sana anlattıklarımı yayımlayabilirsin, belki bulabiliriz bu Alman kızı ve çocuğunu...

 

SORU: Hatta Facebook’ta bile yayımlayabiliriz bunu...

KULLA NEOFİTU: Ben bilgisayar ortamı hakkında pek bir şey bilmiyorum...

 

SORU: Bir de harika grubumuz vardır, Alman-Kıbrıs Forumu diye... Aralarında Almanya’dan gazeteciler de vardır. Onlardan da yardım isteyebiliriz...

KULLA NEOFİTU: Belki kardeşimi fotoğrafından tanıyabilir... Bu, bizim için çok önemlidir...

 

SORU: Bunu deneyebiliriz...

KULLA NEOFİTU: Bu konuda senden yardım istiyorum...

 

SORU: Elbette... Elimizden gelen herşeyi yaparız onu bulabilmeniz için...

KULLA NEOFİTU: Sen bir kadınsın ve bunu anlayabilirsin... Belki bu Alman kız evlenmiştir ve çocuğuna hiçbir zaman “Senin baban Konstantinos’tur” dememiştir... Yani başka bir aileyi de zor durumda bırakmak istemem – son yirmi senedir bunu düşünüyorum... Ama şimdi artık bu konuda birşeyler yapmak istiyorum...

 

SORU: Bu Alman kızın adını bilen var mı ailede?

KULLA NEOFİTU: Neofitos’un bu Alman kız hakkında bilgisi vardı... Ancak adını hatırlamıyor... 1973’te Batı Almanlar, Kıbrıs’a gelebilmek için vize almaktaydılar... Berlin’deki Kıbrıs Büyükelçiliği’ne de telefon ettim fakat bana arşivleri olmadığını söylediler. Ancak her ülkede televizyonlarda da böyle programlar var, belki bir televizyon programında da bundan söz edilebilir Almanya’da...

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2058 defa okunmuştur