Strovulos’ta yeni kazılar…
KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…
Yeri’de araştırmalar derinleştirilinceye kadar kazı kapatıldı… Strovulos’ta yeni kazılar…
Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde yürütmekte olduğu, iki toplumdan arkeologların kazı ekiplerinde birlikte emek verdiği ve “kayıp” şahısların gömü yerlerinin arandığı kazılar devam ediyor.
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatörü Arkeolog Demet Karşılı’dan aldığımız bilgilere göre, bir süre önce Lefkoşa’nın hemen dışında bulunan Yeri köyünde bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in aranmakta olduğu bir kazı başlatılmıştı. Ancak kazı yapılacak alanda aranmakta olan kuyunun bulunamaması üzerine, araştırmalar derinleştirilinceye kadar kazı kapatıldı. Kazılar Koordinatörü Arkeolog Demet Karşılı, “Yeri’de bir kuyuda olduğu tahmin edilen kayıp Kıbrıslıtürkler için kazı başlatıldı ve kuyunun yeri bulunamadı. Kazı, araştırma derinleştirilene kadar kapatıldı” şeklinde bilgi verdi.
Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz günlerde bu sayfalarda verdiğimiz geniş haberde de Yeri’de bir tarladaki bir kuyuya bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in gömülmüş olduğu yönünde bilgileri henüz 2004 yılında o dönemin Kayıplar Komitesi yetkilileri olan ve olacak olan yetkililerine verdiğimizi, bu tarlayı, tarla sahibiyle birlikte 2009 yılında Kayıplar Komitesi yetkililerine gösterdiğimizi yazmıştık.
Sözkonusu tarlaya gömüldüğü söylenen 1963-64 “kaybı” bazı Kıbrıslıtürkler’in tarladaki bir kuyuya mı yoksa bir çukura mı gömüldükleri yönünde ise çeşitli söylentiler bulunuyor.
15 yıl önce bilgi vermiş olduğumuz ve bu sayfalarda da kaleme aldığımız Yeri’deki bu olayı, Yeri’nin yaşlıları bilmekteydi…
Konuyla ilgili olarak geçtiğimiz aylarda, bu konuda yeni bir şahidin bilgilerini Kayıplar Komitesi yetkililerine vermiştik… Sözkonusu şahidin Yeri’de bu gömüyü yapan kişi olduğu ve halen hayatta olduğu da bize ulaşan ve bizim de Kayıplar Komitesi yetkililerine ulaştırmış olduğumuz bilgiler arasında bulunuyor.
Yeri’de gömülü olduğu söylenen “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in bir otobüsten alınarak sözkonusu tarlaya gömüldükleri veya bazı taksilerden alınarak buraya gömüldükleri yönünde söylentiler de bulunuyor.
Kayıplar Komitesi’nin Strovulos’ta başlattığı bir diğer kazı da, daha önce su seviyesinin yağmurlar nedeniyle yükseldiği ve kazı yapılamayacak durumda olduğu için beklemeye alınan bir kazı. Bu kuyuda da yine 1963-64 “kaybı” bazı Kıbrıslıtürkler’in gömü yeri aranıyor.
Kayıplar Komitesi’nin diğer kazıları ise Lapta-Karava bölgesinde, Hamit Mandrez’de, Kömürcü’de ve Paşaköy’de (Aşşa) yürütülüyor.
Lapta’da “Celebrity yanı” diye bilinen bölgede iki “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar bulunmuştu, bu bölgede iki makine ile iki takım birlikte toprakları kontrol etmeye devam ediyor ve arkeologlar çıkan toprağı inceliyor, topraklarda “kayıp” kalıntıları aranıyor.
Lapta “Limon tarlası” olarak tabir edilen ve bir “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanların bulunduğu alanda da trençleme yapılıyor ve arkeologlarımız çıkan tüm toprakları kontrol ediyorlar.
Alsancak’ta ise (Karava) bir grup Kıbrıslırum “kayıp” şahsın bir dereyatağı yakınında gömülü olduğu bilgisiyle kazı devam ediyor.
Hamit Mandrez’de, hapishane arkası sayılan bir bölgede de üçüncü bir toplu mezar aranıyor… Daha önce iki toplu mezarda gömülü çok sayıda “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar bulunmuştu ancak söylentiler, bu bölgede üçüncü bir toplu mezar daha olduğu yönünde…
Kömürcü’de ise yine bir dere yatağında iki “kayıp” Kıbrıslırum’un gömülü olduğu bilgisi üzerine başlatılan kazı devam ediyor. Hatırlanacağı gibi Kömürcü’de çok değerli bir okurumuzun yardımlarıyla gerek 1964, gerekse 1974 “kaybı” bazı Kıbrıslırumlar’ın gömü yerleri bulunmuştu…
Paşaköy’de ise (Aşşa) efgaliptoların altında iki “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün gömülü olduğu bilgisi ile kazı çalışmaları sürdürülüyor.
Kazı ekiplerinde bulunan tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz…
BASINDAN GÜNCEL…
“Neydi farklı olan?...”
Hatice KERLO
8 Eylül 2019 tarihinde kimileri için sıradan bir Pazar gününde unutulmayacak belki de birçok kişinin yıllardır yaşadığı duyguların patlaması yaşandı.
1974 yılının ağır kalıntılarından sonra ilk defa kendi sahiplerine kapılarını açtı Meryem Ana kilisesi. Vaftizlere, düğünlere, cenazelere, mevlitlere, ayinlere ve daha birçok anısı olan günlere ev sahipliği yapan bu koca eser, bu kadar bekleyeni olduğunu, yediden yetmişe kimsenin onu unutmadığını ve bu günü an ve an bekleyenlerin olduğunu belki de bilmiyordu.
Lisi (Akdoğan) Meryem Ana kilisesi, Hristiyan âleminin, Kıbrıslı Rumların ve özellikle Lisililerin yıllardır özlemini duyduğu 45 yıldır sadece dışardan görebildikleri kilise.
45 yıl sonra kapısı açılan ve kendi sahiplerini karşılayan Meryem Ana kilisesi, 8 Eylülde yediden yetmişe gelen Kıbrıslı Rumların, Lisililerin gözyaşları, yoğun duyguları, sesleri, buruk gülüşleri ile yeniden hayat buldu.
1974 öncesi Hristiyan âlemine ev sahipliği yapan kilise, 1974 yılından sonra Akdoğan’da Cami olmamasından dolayı yıllarca Cami olarak kullanıldı. Birçok cenazeye, mevlide ve dini günlere Cami olarak ev sahipliği yapan bu koca eser yıllarca ezan sesi ile yankılandı. 8 Eylül tarihinde, 45 yıl sonra yeniden özüne dönen ve ayin sesleri ile yankılanan kilisedeki farklı olan neydi peki?
Gerçekten, farklı olan neydi? 45 yıl öncesinde ayin sesleri ile yankılanan devamında son 40 yılı aşkın sürede ezan ve mevlit sesleri ile yankılanan her hâlükârda Allah’a el açan insanlarla dolup taşan kiliseyi farklı kılan neydi?
Farklı olan gözyaşları mıydı, acılar mıydı, mutluluklar mıydı? Özlemler miydi? Dualar mıydı?
Neydi farklı olan?…
Kıbrıslı Rum da gözyaşı dökmedi mi orada düğünlerde, cenazelerde? Kıbrıslı Türk de gözyaşı dökmedi mi cenazelerde mevlitlerde?…
Her ikisine de kapılarını açmadı mı bu acılı eser? O zaman farklı olan hiç bir şey yoktu. Ellerini Allah’a açan iki acılı toplum vardı. Ellerini açıp Allah’a yalvaran acılarının dinmesini isteyen insanlar vardı, biri bunu Yunanca dilerken öteki Türkçe diledi. Tek fark buydu. Her iki toplumun acıları, hüzünleri, mutlulukları, hatıraları ve anıları bir bir kazınmıştı bu eserin duvarlarına. Hepsinin anılarını 45 yıldan fazla bir zamandır barındırdı.
Ne güzeldir ki, bu koca eserin kapılarının açılmasına işte bu iki toplum öncü oldu. Kıbrıslı Rum ve Türklerin işbirliği içerisinde gerçekleştirilen bu tarihi gün hafızalara derin bir mutlulukla kazındı. Her iki toplumun da mutluluklarını artıracak, yaşanmış yanlışlıklara rağmen bir birlerini affederek kalplerindeki sevgi ve saygıyı taşıyarak yaşanacak ve hafızalara kazınacak nice güzel günlere…
(VOICE OF THE ISLAND – Hatice KERLO – 26.9.2019)