1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Su hayattır!
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Su hayattır!

A+A-

 

Girne’nin yolları bugünlerde berbat…
Gerçi hep berbattı ama son zamanlarda su projesi çerçevesinde kazılan yollar nedeniyle de trafik altüst oldu.
Girne’nin doğusunda başladı altüstlük, şimdi batıya doğru ilerledi.
Son günlerde Girne-Lefkoşa çıkışı kapandı.
Hirondelle çemberinden çıkamayan, Girne’ye giremeyen arabalar çevre yoluna çıkacak şekilde yönlendiriliyorlar.
Aslında yönlendirme de yok, Girne’den başka nasıl çıkılabileceğini veya nasıl Girne’ye girilebileceğini bilenler varsa o yönlere yöneliyorlar. Tabii öyle olunca da bu kez trafik altüst oluyor.
Su borularını döşeyen şirket bu konuda sorumluluk almıyor gibi… “Ben boruları döşüyorum, kazıyorum, boruları koyuyorum, toprağı atıyorum, gerisi beni ilgilendirmez” havasında…
Gece çalışması da yok gibi… Hiç olmazsa en yoğun noktalarda bu gece çalışması yapılabilse trafiğin keşmekeşi azaltılabilecek ama yok.
Peki Girne Belediyesi ne yapıyor?
Onun yaptığı bir şey de yok.
Sanki o da “şirket yapsaydı” rahatlığında… Bir koordinasyon görünmüyor.
Ne zaman biteceği belli değil bu eziyetin!..

***

Tabii bu sorunlar Türkiye’den Ada’ya gelecek su için… Her ne kadar yolların kazılmasından, trafiğin altüst olmasından şikâyet etsek de suyun gelecek olmasına sevinmiyor değiliz! Elbette ki siyasi anlamda bir yerden bir yere su getirilmesi, üstelik de deniz altından borularla, büyük bir eziyet ve bütçeyle gelecek olması suyun geleceği ülkeyi suyu getiren ülkeye bağımlı hale getirir.
Bu ülkelerin Türkiye-KKTC olması önemli değil. Herhangi başka iki ülke arasında da böyle bir ilişki olması aynı sonucu doğurur.
Ancak başka iki ülke arasında aynı şekilde bir gelişme olur mu bilemem… Yani suyu verecek ülke ile suyun geleceği ülke arasında mutlaka ki önceden oturulur, ön görüşmeler yapılır, fizibilite raporları hazırlanır, parasal anlaşmalar yapılır, suyu verene suyu alacak olanın ne kadar para ödeyeceği konuşulur, anlaşmalar yapılır, imzalar atılır falan filan…
Bizim olayda bunların hangisinin yapıldığını bilmiyorum. Yani ne kadar para ödeneceği ile ilgili bir konuşma ortada yok bilebildiğim kadarıyla ancak ortada bir maliyet var. Geçen günlerde face’de dolaşan filmden de görebildiğim kadarıyla suyun Türkiye’den yola çıkmasından buraya kadar bilmediğimiz, görmediğimiz o kadar çok çalışma yapılmış, maliyet harcanmış ki burada bir karşılığı olması gerekiyor sanki… Diyebiliriz ki; “Kardeşim Türkiye’nin de burada dünya kadar vatandaşı var, sadece bizim için değil ki gelecek olan su!..”
Öyle de yaklaşılabilir konuya… Ama dediğim gibi o kadar çalışmanın sonunda “suyu biz yöneteceğiz” demek çok kolaycı bir yaklaşım olmuş gibi… Biz bu suyun gelmesi için ne çaba ortaya koyduk, ne kadar para harcadık, hangi çalışmayı yaptık!
Parmağımın arkasına saklanmadan söylemeliyim ki; ben olsam bu kadar çalışmadan sonra suyun yönetimini başkasına bırakmazdım. Gerçi öyle bir bırakma da resmi olarak yok henüz… Su geldikten sonra ortaya çıkacak bir konu gibi…

***

Son söz olarak da şunu söylemeliyim; İki toplum arasında elektrikte başlatılan çalışma gibi yani şebekenin birleştirilmesi gibi bir çalışmanın suda da yapılabilmesi iyi olurdu. Belki adaların kaderi suyun az olmasıdır ama programlı bir su kaynakları tesbiti ve dağıtımı modeli bizi rahatlatabilirdi.

Bu yazı toplam 1818 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar