Su ile inatlaş(ma)
Su ile inatlaş(ma)
Gürkan Gökaşan
Akarken günler önümüzdeki ‘lenger’e, bir an; lengerin altının delik olduğunu izlerken buluruz kendimizi… Akdıkça dolmaz o ‘lenger’ suyun boşa aktığını düşünürüz. Aslında ne suyu kapatabilirsiniz, ne de zamanı durdurabilirsiniz… Çeşme mi uzak size? Yoksa dizleriniz mi yara-bere içinde?...
Bu su hiç durmaz (mı?)
İşte onu diyorum! Zaman da böyle akıp gidiyor avuçlarımızdan. Hiç durmayacağını tahayyül ederken, bir gün o suyun bir daha akmayacağının da farkında olmak gerek. Ama kötü haber şu; o su bir gün duracak! Sen ister hergününü zindana çevir, istersen hergün mutlu geçsin ya da hiç birşey yapma farkemiyor. O su, birgün akmayacak.
H2O
Su; iki hidrojen ve bir oksijenden bir araya gelmektedir. O kısmı konuyla ilgili değil zaten. Yaşam için gerekli olan ‘suya’ ölümde bile ihtiyaç duyuluyor. Hayatımızın aslında ne kadar da önemli bir yerinde, ama farkında değiliz… Öyle bir madde tahayyül edin ki; aktığı yerin rengini alıyor. Gökyüzünün mavisini ya da çamurun rengini taşıyor akarken… Bir yerde hayat verirken su, diğer yandan da boğabilir sizi. Hem yaşamı hem de ölümü nasıl da taşıyor içinde değil mi?...
Suyu değil, hayatı tutmaya çalış!
Madem akıyor ve tutamayacağının farkındasın, tutma o zaman. Bırak aksın zaman da, su da… Senle birlikte o suyun başında olanların kıymetini bil. Sarıl onlara sıkıca ve hiç bırakma! Bil ki; zamanın kıymetini oluşturan ‘bileşenler’ o kişiler. O su boşa akıyor diye üzülme, boşa akarken bile güzelliğe akıyordur… İsteseniz de, istemeseniz de…