1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Şu ‘orta sınıf’ meselesi...
Şu ‘orta sınıf’ meselesi...

Şu ‘orta sınıf’ meselesi...

Ekonomi uzmanları her fırsatta orta sınıfımızın tehlike altında olduğunu vurguluyor. Dikkate almak gerekir çünkü bu hayati bir sorundur. Temelinde UBP iktidarının toplumsal varlığımızı geliştirmek için değil “Türkiye ile iyi ilişkiler için” ke

A+A-

 

 

Ekonomi uzmanları her fırsatta orta sınıfımızın tehlike altında olduğunu vurguluyor. Dikkate almak gerekir çünkü bu hayati bir sorundur. Temelinde UBP iktidarının toplumsal varlığımızı geliştirmek için değil “Türkiye ile iyi ilişkiler için” kemer sıkma politikası uyguladığı gerçeği yatmaktadır.

1974 sonrası kurulan yapıda demokrasi ayaklar altına alınmasaydı bugün bu kadar geri kalmış bir sistemimiz de olmayacaktı. Şimdi ciddi bir demokratikleşme ve ekonomik kalkınma hamlesine ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde orta sınıfımız bu süreçte ezilen değil etken olmalıdır. Maalesef bugün UBP iktidarının plansız uygulamaları nedeniyle orta sınıfımız küçülürken YOKSULLUK kapımızı çalmaktadır.

Devlet katındaki reformlar ve iç-dış yatırım imkânları yoluyla bilgi ekonomisinin altyapısı oluşturulabilmiş değildir. Orta sınıfın yeni ekonomiye adaptasyonuna dönük alternatifli süreçler yaratılamamıştır. “Size ayrılan kaynağı azaltacağız” deniliyor ancak “daha fazla üreterek daha mutlu olma” olanakları da sunulamıyor. Değişimin önemini kavramış ancak gelecekten de umutlu olamayan halkımız çaresizlik içerisindedir...

Değişim tecrübesi yaşayan ülkelerde alternatifli geçişler öngörülerek insan unsuru gözetilirken bizde dünden bugüne çağın gereklerini okuyamayan UBP, halkımıza fiziksel, duygusal ve ahlaki ACILAR yaşatmaya devam ediyor. Geçmişte partizanlık nedeniyle kamuda istihdam olanaklarından mahrum bırakılanların yaşadığı çaresizlik bugün orta sınıfa da yaşatılıyor.

Orta sınıf giderek küçülürken halkımız işsizlik, daha uzun çalışma saatleri ve daha az gelir imkânlarıyla fiziksel acılar yaşayacaktır artan düzeylerde. Gerek piyasanın kural tanımaz aktörleri ile ilişkilerinde gerekse bir halk olarak Kıbrıslı Rumlarla ve Türkiye ile ilişkilerinde kendini daha güçsüz hissedecek, aşağılanacak ve duygusal acılar yaşayacaktır. UBP iktidarı geminin varacağı limanı kafalarda netleştirmeden soyut işler yapmaya ve orta sınıfa saldırmaya devam ettikçe ne olacak biliyor musunuz? En temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için yapmak zorunda kalacağımız çaresiz seçimler nedeniyle ahlaki acılara gark edileceğiz!

UBP iktidarı, “Biz şu kadar sürede, şu kadar insana (kaliteli) istihdam imkânları sunmak için şöyle bir politika uyguluyoruz” demediği müddetçe, gidişat budur. Ortada iktidarın insanımızı değişime hazırlamaya dönük herhangi bir planlı uygulaması yoktur. Olumsuz yönde değişmekteyiz hızla. UBP eliyle en iyi ihtimalle “Kuzey Kıbrıs” ekonomisi “düzelse” bile bu gidişle Kıbrıslı Türk kimliği ve varlığı ortadan kalkacaktır...

Tüm dünyada olduğu gibi bilgi ekonomisine geçişi sağlamamız gerekiyor bizim de. Bu konuda bir dış dinamik olarak Türkiye’nin rolü çok tartışılıyor. UBP iktidarı kendi beyin gücümüzü devreye sokmakta yetersiz kaldığından, Türkiye’nin bu süreçteki rolü varoluş değil yok oluş duygusunu besliyor artan düzeylerde.

Türkiye zenginlerle yoksullar arasındaki uçurum dezavantajını bir avantaja dönüştürdü kendi ekonomik değişim sürecinde. Bizim ise toplumsal ekonomik yapılanmamız bambaşkadır. Türkiye’den bakan birileri, farklılıkları çok da dikkate almadan yani buradaki orta sınıf gerçeğini göremeden birtakım öneriler sunabilir pekâlâ. Burada marifet alınganlık sergilemek veyahut Türkiye’yi hedef tahtasına çevirmek değil resmi iyi okuyup yapılan katkıları kendi bağlamımızda bir faydaya dönüştürebilmektir.

Verilere dayandırarak bağlamımızı muhataplarımıza anlatabilecek kapasiteyi oluşturmalıyız kısa sürede. Lisan-ı münasiple bunları paylaşabilmeliyiz. Ancak saygın bir liderlik bu işin üstesinden gelebilir. “Biz Kıbrıs sorununu Mehmet Ali Talat’tan dinledik, O’ndan etkilendik ve çok şey öğrendik” diyen Türkiye yetkilileri vardır. “Önerilenler bize uymadığı vakit biz koşullarımıza uygun ama ekonomik akla dayalı alternatifler ürettiğimizde bize kimse hayır demiyordu” şeklinde açıklamalar yapan başbakanlarımız, bakanlarımız vardır...

UBP, kendi beyin gücümüzü devreye sokma marifetini sergileyemedi ve kredisini tüketti. Yoksulluk ve yok oluş kaderimiz değildir. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Önümüze bakacağız...

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2347 defa okunmuştur