1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Şu ‘TC Yardım Heyeti’ Konusu...
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Şu ‘TC Yardım Heyeti’ Konusu...

A+A-


Temmuz 2002’de Lefkoşa Türk Belediyesi’nde Başkanlık görevine başladım. Siftah: UBP hükümeti balonla su ithalinin durdurulduğunu, LTB’ye verilen su miktarının azaltılacağını ve fiyatının da 100 TL’den 350 TL’ye çıkarıldığını bildirdi…

LTB yönetimi olarak artan maliyet karşısında su satış fiyatımızı artıralım dedik, hükümet onaylamadı, “eski fiyattan satmaya devam” dedi, yani “mademki biz LTB Başkanlığını kaybettik, LTB cezalıdır, zarar etsin” demeye getirdi UBP hükümeti… Bütçede ‘etkin gelir – etkin gider yönetimi’ ile durumu kotarmaya başladık ama yatırıma kaynak yetersiz…

Yılgınlık yok, ilerleme var… Daha önceden temaslarım olan UNOPS’a (Birleşmiş Milletler Proje Hizmetleri Operasyonu) başvurduk, uygun projelerimize kaynak verebileceklerini söylediler, ancak projeler İnsancıl Misyon kanalı ile ulaştırılmalıydı… Kıbrıslı Türklerin kurumları ile ilişkiler bu Misyon üzerinden oluyordu.

Heyecanla projeler yaptık, verdik; UNOPS’a ulaşmadı. İnsancıl Misyon ofisine sorduk, “bizim Dış İşleri Bakanlığı sizin projeleri benimsemedi ve iletmememizi söyledi” cevabını aldık. Gene “yılgınlık yok, ilerleme var” diyerek ve bizim hükümetle tüm barışçıl çareleri tüketerek, Brüksel yollarına düştük. AB Genişleme Komiseri Verheugen önceden tanıdığımız birisi idi, randevu aldık, durumu paylaştık ve uluslar arası meşruiyeti olan LTB’nin projelerine AB kaynaklarından finansman desteği istedik. İlkesel olarak kabul edildi, sunduğumuz projeler uzunca bir teknik onay sürecinden geçtikten sonra finansman sağlandı. Şimdi bu para Brüksel’den nasıl ödenecek? Onlar doğrudan havale yapamıyor, biz Rum tarafı üzerinden alamıyoruz, Rumlar zaten engelleme girişiminden hiç istifa etmedi; bizim liderliğin ve hükümetin ve onların uydusu örgütlerin saldırıları da cabası … Sonuçta UNOPS üzerinden yapılmasına karar verildi ama UNOPS da proje uygulamalarını denetleme gideri adı altında yüzde on pay alacak… Gitti mi bizim kaynağın yüzde onu?!.. Yılgınlık yok, ilerleme var… Sonuçta başardık ve başladık…

Bu arada 2004 referandumu oldu, AB Kıbrıslı Türklere yönelik olarak Mali Yardım Tüzüğü’nü geçirdi, bunu yönetmek üzere de Kuzey’de Kıbrıslı Türklerle Destek Ofisi açtı… Yani artık projeleri Brüksel’e sunmak, oralardan kaynak aramak, bulunan kaynağın ulaştırılması için de aracılar bulmak gibi dertler bitti, projelerin uygulama denetimi de Destek Ofisi tarafından doğrudan yapılmaya başlandı…     

AB’den kaynak aradığımız sıralarda ayrıca ABD kaynaklarından da yararlanmak için Lefkoşa’da ABD Büyükelçiliği’ne başvurduk, USAID’e projeler sunduk, kendilerince uygun bulduklarına finansman sağladılar, uygulamayı denetlediler… Türkiye Elçiliği Yardım Heyeti’ne de başvurduk, projelerimizi reddettiler; Kuğulu Park aydınlatması için toplam tutarı çok çok düşük olan bir meblağ önerdiler… Ama başka belediyelere çok yüksek tutarlarda finansman desteği veriyorlardı, hele kırsal belediyelere nerdeyse yıllık bütçesine yakın tutarlarda proje desteği veriyorlardı… “Sağlık olsun” dedik…

Neden bunları paylaşıyorum şimdi?!..

Projelere doğrudan mali destek veren yabancı kaynaklar, kendileri için önem ve özelliği olan birçok ülkede proje kabulü ve yerinde teknik değerlendirilmesi, finansmanın ulaştırılması ve uygulamanın denetlenmesi için mutlaka yerel bir bacağa ihtiyaç duyar; bu nedenle de kendi ofislerini herhangi bir nam altında açarlar. Bu, örneğin, BM için UNOPS’tu, sonradan UNDP oldu, ABD için USAID’tir, Norveç için PRIO’dur, ve Türkiye için de TC Yardım Heyeti’dir. Böyle bir birim yoksa düşeceksiniz yollara, gideceksiniz başkentlere, bulacaksınız doğru kurumu ve insanı ve halinizi ve projelerinizi anlatacaksınız, ikna edeceksiniz, destek isteyeceksiniz ve destek almanız halinde de bunun uygulanması için de hem nakit akışını hem de uygulama denetiminin yapılmasını mümkün kılacak çözümlemeler üreteceksiniz… Az –buz iş değil, az – buz masraf da değil… Ve örneğin, İslam Teşkilatı Örgütü’nün böyle bir ofisi olmadığı için, İslam Belediyeler Birliği’ne üye olan belediyelerimizin Örgüt’ün ilgili finansman kurumlarından projelerine maddi destek temini olamıyor…   

Dolayısıyla, “TC Yardım Heyeti kapatılsın” demek, “projelerimize Türkiye kaynağı temin için Ankara’ya gidelim” demektir. Her kurum gidebilecek mi?!. Projenin uygulama denetimini yapacak ofisi yoksa, Ankara bu finansmanın kullanımını nasıl denetleyecek, denetleyemeyecekse niye versin?!. Yani işin pratiği, “ver parayı da karışma, uzak dur” olacaksa, elbette olumlu bir sonuç olmayacak.

Dolayısıyla, eğer projelere Türkiye’den finansman desteği alınacaksa, burada bir ‘TC Yardım Heyeti’ olacak. Önemli olan bu kurumun ilişkilerinde şeffaf ve adil olmasıdır, talep edilmesi gereken budur, çünkü tepkinin odağı bunların noksanlığındadır… Kıbrıslı Türklerin hükümetinin devre dışı bırakılarak ve onların haberi olmadığı projelere destek verilmesi doğru değil, ama hükümet de 2002’de UBP hükümetinin LTB’ye yaptığı gibi, devrede olunca partizanlık yapmayacak, hükümetin kendisi de adil ve dürüst olacak. TC Yardım Heyeti mensupları, yönettikleri kaynakları kendileri doğrudan gidip “evin yandı, tamir edelim; muhtar şöyle bir proje getir, böyle bir kaynağı sana verelim; sayın müdür dairenle ilgili şöyle bir proje getirirsen kaynak hazır; sen bizdensin verelim, sen bize aykırısın vermiyoruz” gibi davranış biçimleri içinde olmamalıdır. UNDP, AB Destek Ofisi, USAID, PRIO gibi örnekler doğru ve demokratik ‘birlikte-çalışma’ yöntemini kurgulamak için değerlendirilmelidir.

“Yiğidi vur öldür ama hakkını ver” derler; siyasi yaşamında TC Yardım Heyeti’ne uzak durmuş ve kalmış biri olarak, “TC Yardım Heyeti kapatılsın” söyleminin, şeffaf ve adil olmalarını talep etmeden yapılmasını doğru ve haklı bulmuyorum…

Bu yazı toplam 2719 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar