1. YAZARLAR

  2. Dr Filiz Besim

  3. SU YOLUNU BULUR MU?..
Dr Filiz Besim

Dr Filiz Besim

SU YOLUNU BULUR MU?..

A+A-

İçinde bulunduğumuz yönetim biçiminde her şey, ama her şey çökmüş durumda… Bürokrasi yerlerde sürünürken gerek ada olarak, gerekse sağlık, eğitim ve geleceğe dair diğer unsurlar tam bir belirsizlik içinde... İşte tam da böyle bir ortamda, hiç bir şey yapamaz, ümit edemez pozisyonda iken “anı yaşayalım”, “sağlığımız yerinde olsun’’ gibi klasik söylemlere sığınarak aslında sorunlarımızı, ya da kendimizi unutmaya çalışıyoruz. Ama gerçek şu ki, sadece kendimizi kandırıyoruz.

Sağlıktaki sorunlar ve sağlık sistemi de tıpkı diğer birçok sorun gibi yıllardır sadece dilimizde. Siyaset kurumu maalesef sağlık sistemine çözüm bulamamış, konu yargıya gitmiş ve yargı da siyaset kurumuna emretmiştir. Elbette ki yapılması gereken şey yasaları uygulamak, uygulanamayacak yasaları da ülke gerçeklerine göre yeniden yapılandırmaktır. Yasa yapmak, siyaset kurumunun görevidir. Mesele şudur ki; siyaset kurumu yasa yapamıyor, ya da yasaları uygulayamıyor ise o konunun etkilediği kesim ciddi bir kaos içine düşer. Etkilenen kesimler birbirine dava açar. Kesimlerin kavgası sürerken, hizmet bekleyenler mağdur olur.  Ve idare eden kurum ciddi bir irade gösterip olaya el koymazsa mutlaka kaos yaşanır. İşte sağlıkta şu anda yaşanan durum ya da kaos tam da budur. 2009’da Kamu Sağlık Çalışanları Yasası’nın bazı maddelerini Anayasa Mahkemesi Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bulmuş ve iptal etmiştir. Ancak Siyaset Kurumu iptal edilen maddeleri uygulanabilir bulmamış ve uygulamamıştır. İstikrarsızlık getiren hükümet değişikliklerinde ise maalesef bu maddelerin yerine yasaya uygun maddeler konulamamış ve belirsizlik “sin de gülle geçsin’’ mantığıyla beslenmiştir. Sonuç mu? Kesimler birbirini dava etmiş, hekim camiası gibi toplumun en kutsal görevini yapan üst düzey bir meslek grubu bölünerek birbiriyle çirkin bir şekilde kavga eder olmuştur. Şimdilerde kamu hekimleri belirsizlik kaosunun paniğinde… Serbest çalışan hekimler ise “biz kazandık’’ edasında... Oysa ki gerçekte kaybeden tek bir kesim var. O da hastalarımızdır. Yüzde yüz devlet garantisinde olması gereken hastalar… Ve tabii ki toplum, biz, hepimiz...

Peki ama yapılması gereken nedir? Ülkedeki onca belirsizliğe rağmen içimizde kalan son kırıntıları toplayıp çözüm için işbirliği yapmaktır gereken... Yoksa tüm diğer kurumlarımız gibi halen bizim olan hastanelerimiz de çökertilip özel yurt dışı sermayeye peşkeş çekilecektir. İşte esas kayıp hepimiz için o gün yaşanacaktır. Uygulanması gereken bir tam gün yasası vardır. Kamu hekimleri saat 15.00’e kadar hastanede kalmak zorundadır. Peki ama 15.00’ten sonra bu insanlar evlerine, ya da dinlenceye, denize falan mi gidecekler? Hayır, öyle olmayacak. Yasaya göre Kamu Hekiminin 15.00’ten sonra devlet bünyesinde özel hasta bakma hakkı vardır. Gelgelelim 2009’dan bu yana bu hak için maalesef alt yapı oluşturulmamıştır. Gerekli poliklinik, ameliyathane ve personel ayarlanmaları için hiçbir şey yapılmamıştır. İvedi olarak bu konu yaşama geçirilmelidir. Sağlık Bakanlığı’nın son günlerde üzerinde çalıştığı muayenehane, klinik ve hastanelerin kamulaştırılması meselesi, üzerinde düşünmeye, tartışmaya ve fikir jimnastiği yapmaya değer bir konudur. Düşünün ki; devlet hekimlerinin özel kliniklerini kapatmasıyla birçok klinik, içindeki trilyonlarca cihazla atıl vaziyete gelecektir. Hekimin hastaneden istifa etmesi ise ciddi bir insan kaynağını kamu sağlık hizmetlerinin kaybetmesi anlamındadır. Sözün özü, her iki durum da bu ülkenin öz kaynağıdır. Ve Devlet hem hekimini hem de ülke kaynağı olan muayenehaneleri en etkin şekilde kullanmak zorundadır. Öyle ise yaşanacak bu geçiş döneminde muayenehanelerin denetlenebilir bir tüzükle devlet bünyesine alınması, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Diğer taraftan böyle bir yöntemle devletin şu anki kısıtlı bütçesi ile poliklinik ve ameliyathane yapma mecburiyeti de daha uzun bir süreye yayılmış olacaktır. Bir diğer önemli konu da, az sayıdaki branş hekimlerinin devlet ve özel hastaneler tarafından etkin bir şekilde kullanılabilmesidir. Tıpkı özel hekimlerden devlet hizmet satın alabildiği gibi, özel hastaneler de çok ihtiyaç duydukları branşlar için devlet hekimlerinden Sağlık Bakanlığı üzerinden hizmet satın alabilmelidirler. Eğer iyi niyet ve toplumsal düşünme yetisi varsa bunların hepsi; Döner Sermaye, Hekimler Yasası ve daha sistemin olmazsa olmaz diğer yasaları da işbirliği ile çok hızlı bir şekilde geçirilebilir, düzenlenebilir. Meclis tatile mi girecek? Bir zahmet böylesine acil bir konu için tatil yapmasınlar. Mevzuat Dairesi ve Savcılık mı? Onlar da her şeyin önüne sağlığı koysunlar.

Ama burada en önemli konu Sağlık Bakanlığı’nın tüm personeli ile birlikte gece gündüz konulara konsantre olup çalışmasıdır. Sağlık Bakanlığı’nın çok iyi organize olması ve Hükümetin de Bakanlığa ciddi destek vermesi şarttır. Olmazsa ne mi olur? Bu kez durum çok ciddi arkadaşlar. Sağlık, freni patlamış bir otobüs gibi son hızla duvara çarpmak üzere... Kayıpların mahiyeti mi? Candır, can…Yüksek oranda can kaybı... Kuşku duyulmasın ki, bunun bedelini sadece halk değil, hükümet ve tüm siyasiler öder.

Günün sonunda “su elbette ki yolunu bulacaktır.’’ Ama yoluna girmiş ve şarıl şarıl akan o suyu biz görür müyüz? İşte onu pek bilemem!..

 

 

Bu yazı toplam 2555 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar