1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. SU yönetimi!.. Ne demek “ideolojik saplantı”?
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

SU yönetimi!.. Ne demek “ideolojik saplantı”?

A+A-

Su konusunda yapılan tartışmalarda, su yönetiminin bu toplumda olması istemine  dönük karşı olarak ifade edilen bazı sözler, gerçekten çok batmaktadır. Bunlardan biri de, bu isteğe dönük olarak yapılan, "ideolojik saplantı" ifadesidir...

Su yönetiminin bu toplumda olması talebinin ne "ideolojik saplantısı" olabilir?
Ama bu saptamayı yapanlar, yani su yönetiminin toplumda olması isteğine bu temelde karşı çıkanlar; ayni zamanda, suyun özelleştirilmesi isteğine dönük olarak, ya hiç ses çıkartmıyorlar, ya da bunu destekliyorlar.
Esas "ideolojik" saplantı işte bu değil mi?

Bu saplantının içinde olanlar, kendi ideolojik yaklaşımlarını tek yol olarak dayatmaya çalışırlarken,  kendilerinden farklı olan  her görüşü ve tavrı da, ideolojik saplantı diye tanımlayarak, değersizleştirmeye çalışmaktadırlar.

SAYIN DAVUTOĞLU'NUN İFADELERİ..
Bakın, Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu'nun son ziyaretinde söylediği çok önemli bir söz var. Bu konuyu kimseyi üzmeden çözme niyeti ifade etti. Bu olumlu bir yaklaşımdır.
Ancak üzmeden çözebilmek için karşılıklı konuşmak ve farklı düşünenleri de saygı ile karşılamak. Eldeki güce dayanarak, dayatma yapmadan konuyu ele almak gerekir.


Hal böyle iken ve KKTC Başbakanı Sayın Ömer Kalyoncu'nun konu ile ilgili olarak, Ankara'yı ziyaret edeceği açıkken, Sayın Veysel Eroğlu'nun suyun yönetiminin DSİ'ye devrini ileri süren ve  AA'ya verdiği demeç, en hafif deyimi ile hiç şık kaçmadı.
Daha başlamadan germek doğru değildir.
Çünkü bu konunun çözümü için Kıbrıs Türk tarafının bir tezi var.

Suyun Kıbrıs'taki genel yönetiminden, "Özerk Su Yönetimi sorumlu olsun, kent ve yerleşim yerlerindeki su dağıtımı ve hatların tamiri ve tahsilatından da tüm KKTC Belediyelerinin oluşturduğu, BESKİ sorumlu olsun. Yani İstanbul'daki İSKİ ve Türkiye'deki diğer belediyelerdeki gibi.
Zaten bu güne kadar, kalitesiz ve kıt olan kaynaklara dayalı suyu,  kim dağıtıyordu?. Su İşleri Dairesi ile Belediyeler.
Hemde kuraklık şartlarında, oraya buraya kuyu kazarak ve tuzlaştırdığımız yer altı su kaynaklarımızla bu işi halen yapıyorlar.
Yani bu konuda bir bilgi birikimi ve yaşanmışlık var.

SAPIN BENDEN
Şimdi bu tezin çökertilmesi için gayretler başladı. Bunlardan biri,"suyu yönetemeyiz" siyasi argümanı ile özelleştirme ideolojik saldırısıdır..
Diğeri ise Belediyeler Birliğinin oluşturduğu BESKİ'yi fiilen çökertme çabasıdır.
Çünkü suyun DSİ'ye devrinin, ya da onun  vasıtası ile özelleştirilmesinin  önünün açılması için, Belediyelerin oluşturduğu bu birliğin  berhava edilmesi gerekir.
Bunun için ne devreye girmiştir?
Türkiye'nin yardımları.

Çok açıktır ki günümüzde derinleşen mali bozulma nedeni ile artık tüm Belediyelerimiz, en küçük bir yatırım için dahi, TC Yardım Heyetinin oluruna ihtiyaç duymaktadır.
Biliyoruz, eğer bir Belediye Başkanı hoşa gitmeyecek bir tavır içinde olur ve Yardım Heyetinin yetkilisinden bir veto yerse, o yatırım olmaz.

E, para onda olduğuna göre, düdükte onda. İşte son dönemde su konusunun en civcivli tartışıldığı dönemde Belediyeler Birliği çatısı altında, BESKİ'yi oluşturmaya karar veren Belediye Başkanlarının bir kısmının, yan çizmeye başlamasının esas nedeni budur. Bir yazarımız bu gelişme üzerine soruyor. Belediyeler Birliği Başkanı Sayın Ahmet Benli kime güvenerek yola çıktı diye. Elbette toplumuna.
Ama işte bizim için bu yan çizmeler bakımından acı olan bir yan budur... Yani ağacın kesere söylediği, "sesim çıkmıyor, çünkü sapın benden."

Paranın gücü yine bizi esir almaya başladı. Evet, bu bir yanı ile bizim ayıbımız.
Ama bu ayıbı yaşatanlara ne demeli?
Su yönetimi ile ilgili kendi yaklaşımının önünü açmak için bu usulle yola çıkana ne demeli? Paranın gücü ile kendine yol açtığını zan eden, toplumsal olarak, ulusal olarak, dini ve siyasi olarak çok şeyi anlamsızlaştırdığının öncelikle farkında olmalıdır. Yani  bir tezinizi ileri sürmek için bu yöntemle yola alabilirsiniz, ama aldığınız yolun sonu yoktur. Çünkü çok şeyi yıkarken, yarına kuracağınız köprünüz kalmaz!

SU ve KIBRIS SORUNU
Bakın, Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu son Kıbrıs ziyareti esnasında, Kıbrıs'ta çözümün erken bir zamanda olacağını ve Türkiye'nin de AB süreçlerinde  üyelik yolunda ilerleyeceğinden açıkça söz etti.
Sayın Başbakanın, Rusya Krizi ve mülteci sorunu ile ilgili, Türkiye içinde verdiği tüm siyasi mesajlarda, Türkiye-  AB üyelik vurgusuna son derece önem verdiği çok açık bir gerçektir. Üstelik çok açık olarak, AB üyelik süreci yolunda gelişmelerin yaşanması için Kıbrıs sorununun çözümüne dönük olarak da çok net mesajlar vermektedir.

Hal böyle iken, gerçekten teknolojik olarak asrın projesi olan. Teknik yanın ötesinde, çok dillendirilmeyen insani yanının bundan daha önemli olduğu su konusunda, söylenenler ve niyetler bu önemli esasları gölgelememelidir.
Hele Kıbrıs Türk Toplumu ile Türkiye'nin bu bölgedeki çok uzun erimli çıkarlarına da bu konuda atılacak olan adımlar ters düşmemelidir.
Düşünün Kıbrıs'ta çözüm olacak.
AB'ye Federal Kıbrıs çatısı altında, siyasi eşit taraf olarak katılacak olan Kıbrıs Türk Toplumuna  siz, "suyu yönetemezsiniz" diyeceksiniz.

Barajdaki suyu boruya geçirtmekten, dağıtmaktan ve parasını da toplamaktan aciz olan bir toplum; adanın tümünün egemenliğinin ortağı ve üstelikte, AB'de siyasi eşit olarak var olmak iddiasında olabilir mi?
Peki, Kıbrıs sorununun çözümünün bu kritik aşamasında, adanın güvenliğinin önemli olduğu açıktır.
Bu nedenle Garantörlük konusu da çok önemlidir.
Kıbrıslı Rumların bu konuda duydukları kuşku ve güvensizlikte ortadır.

Eğer, Kıbrıs Türk Toplumunun su yönetimi konusundaki taleplerine kapalı olur,"yönetemezsiniz" deyip, DSİ'yi öne alır ve bunu da sağlamak için BESKİ'yi çökertme yolunda, para kaldıracını kullanarak adımlar atarsanız; işte o zaman siz, Garantörlük konusunda gelişen karşı argümanları, hem de evrensel anlamda daha da güçlendirirsiniz....

Çünkü  Kıbrıs Rum tarafı bu güzel adıma zaten; "ne barış suyu, bu Türkiye'nin ada üzerindeki hakimiyet planları ile bağlantılıdır" demektedir.
Eğer bu konjüktürde, böyle önemli ve insani yanı çok güçlü bir projede dahi siz, Kıbrıslı Türkleri saymadan, onları yok farz eden  bir anlayış ile hareket ederseniz, "Kıbrıslı Türklere bunu yapan, bize ne yapar"  diye diğer toplumun ortalığı daha fazla kaldırma yoluna girmesini siz körüklersiniz.

Hele bu konuyu, Kıbrıs Türk toplumunun  gönül yarasını daha da kanatacak adımlarla ve en önemlisi de kendine güven duygusunu tamamen zedeleyecek sonuçlarla ele alırsanız, adadaki en esaslı yanı daha da darbelersiniz. Bu da bu adadaki varlık ve Garantörlük ile etkinliğin yaralanması olur..
Unutmayın, Garantörlük, bu adada Kıbrıs Türk halkının varlığı sayesinde oldu.

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarının TBMM'sinde görüşülmesi sırasında haksızca darbe sonucu idam edilen çok değerli siyaset insanı Sayın Fatin Rüştü Zorlu, bu Antlaşmayı savunurken şöyle demişti.
"Bu antlaşma ile Cemaat statüsünde olan Kıbrıslı Türkler ilk defa bir Cumhuriyetin siyasi eşit kurucu toplumu olarak dünya siyaset sahnesinde yer alacak".

Az gittik, uz gittik, çok acılar çektik. Şimdi Federal Kıbrıs Cumhuriyetinin ortağı olarak AB ve BM üyesi olacağımız bu aşamada eğer siz, suyu dahi yönetemeyecek bir toplum olarak Kuzeyde yaşayan insanları takdim ederseniz, bu esasa çok zarar verirsiniz.
İşte esas ideolojik vurgunun ötesinde, işin püf noktası budur. Özelleştirme şampiyonları, artık toplumun varlığını dahi tartışmalı hale döndürdüler.

Eğer Federal Çözümde ve AB üyeliğinde samimi iseniz, KKTC'nin Federal yapının Kurucu Devleti olacağı gerçeğine bağlı olarak çözümde güçlü bir varlık için su yönetiminin özerk su yönetiminde ve dağıtımda da BESKİ'nin etkin olmasını desteklersiniz. Oluşması için katkı yaparsınız.
Yani gün, Kıbrıs Türk Toplumunun kendi kendini yönetme isteğine dünden daha fazla değer verme günüdür. AB üyesi olacak olan Federal Kıbrıs'ı, Lefkoşa'daki Yardım Heyeti ve Ankara'dan Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Bakanlık aracılığı ile yönetemezsiniz. O koşullarda esas; gönül bağı pekişmiş, güçlü Kıbrıs Türk Devleti varlığı olması olacak.

Bu yazı toplam 2981 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar