1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Suç ortaklığı
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Suç ortaklığı

A+A-

Akademisyen, ekonomist dostumuz Mete Feridun, şu haklı saptamayı yaptı:
“Bizim siyaset dünyamızda muhalefetin tam olarak farkına varamadığı enteresan bir paradoks olduğunu söylemek lazım. ‘Beceremiyorsunuz, gideceksiniz, yargılanacaksınız’ gibi iddialı ifadeler kullanıldıktan sonra bunlar gerçekleşmediği müddetçe aslında eleştirdiğiniz kişileri daha da güçlendirmiş ve onlara daha da yandaş toplamış oluyorsunuz.”

Yurttaşlıklardan istihdamlara, ihalesiz peşkeşlerden haksız imtiyazlara kadar pek çok kararın geri alınması ve hesap sorulması bugüne gerçek anlamda yapılmamıştır.

Bir de şu var tabii…
Son 5 senedir, korkunç tahribat yaratan rezil yönetim zihniyetine tahammül edenler, ortadaki enkazı kaldırmak için göreve gelecek olanlara da aynı sabrı, hoşgörüyü, desteği ve dayanışmayı gösterebilecek mi?

Çünkü en zoru, bir ülkeyi dönüştürmektir.
Bunun için çoğunluğun hem sancılara katlanması, hem de tahammül göstermesi gerekir.

Toplumsal rezillik, bireysel ya da zümresel konfor ve kurtuluş karşılığında görmezden geliniyor.

***

Sevgili Mete Feridun, “aynı durum köşe yazarları veya program yapımcıları için de geçerli” diyor.

“Sabah akşam siyasetçilerin, yöneticilerin ne kadar beceriksiz ve yolsuz olduğunu yazıyorsunuz ve söylüyorsunuz ama bunları okuyanlar ve dinleyenler bu eleştiriler karşısında herhangi bir şey olmadığını gördükçe ümitsizlikleri ve bezmişlikleri artıyor.”

Buna tam olarak katılmıyorum.
Çoğu zaman toplum, gazeteci ya da yazarları siyasi partilere yakınlıkları oranında “icracı” gibi görürler.
Pek çoğumuza “yazar” değil “parti” muamelesi yaparlar.

Gazeteci ya da yazarlar kamuoyu oluşturma, bilgilendirme, eleştirme işlevi görseler de “yasama” ya da “yürütme” erkine sahip olamaz.
Denetler anca…
Ama “karar verici” rolümüz olmaz hiçbir zaman…

Geçenlerde bir dostum, “gazeteciler de bu kadar eleştiriyor ama neden eylem yapmıyor” dedi. Hatta bunu bir samimiyet testi gibi de ortaya koydu.

Elbette basınımız ülkenin “karanlık” ya da “kirliliğinden” uzak değildir ama siyasi partilerin, sivil toplumun ve sendikaların rolünü gazetecilerden beklemek haksızlık olur.

***

George Orwell’in şu sözüyle noktayı koyayım ve üzerinde iyice düşünelim:
Rüşvetçi politikacıları, düzenbazları, hırsızları ve hainleri seçen halk kurban değildir, suç ortağıdır.”

suc-ortakligi.jpg


“Çirkef yatağında…”

Girne’den Lefkoşa’ya dönüşte Boğaz kavşağında polis denetimi gördüm.
Yine aynı akşam Lefkoşa’da surlar içinde bir başka polis ekibi vardı.

Gece yarısına doğru böylesi denetimlerden çok mutlu oluyorum. Her sene alkollü araç kullanımı ya da aşırı hız nedeniyle onlarca insanımızı yitiriyoruz.

Tek bir can dahi kurtarabilirsek bu denetimler sayesinde, hele de masum insanların ölümüne engel olabilirsek, olağanüstü başarıdır.
Üstelik trafik denetimlerden tetikçiler, katiller, kaçaklar yakalanıyor şimdi…

***

Baf Havaalanı’na gittiğim zaman o uzun yol boyunca defalarca polis devriye araçlarını görürüm. Lefkoşa’dan Limasol’a, Limasol’dan Baf’a polis araçları gece boyunca sürekli devriye yapar.
Elbette yolların kalitesini de unutmamak gerekir.
Yol kenarlarında ve refüjlerde parlayan fosforlar, muntazam çizgiler size güven verir.

***

Trafik denetimleri “eşitlikçi” bir ortamdır ve kabul görür.
Suç varsa cezası kesilir.
Kayırmacılık olmaz.

Ada yarısında “denetim” meselesi en önemli zaaflardan biridir.
Keşke her alanda olabilse kararlı, şeffaf, cesur denetimler…

***

İhalesiz yakıt alan ve bu halkın sırtına milyonlarca dolar yolsuzluk yükleyenler denetlenmez örneğin….
İş yerleri denetim sonuçlarını en son ne zaman gördünüz?
İş güvenliği ve çalışma yaşamı vahşi bir alandır.
Yönetenlerin gücü hatırlı patronları denetlemeye yetmez.
O nedenle günlük sekiz saatin çok üzerinde çalıştırılan ama ek mesai ödenmeyen işçiler yalnızdır.

***

Bir de “korunaklı” elitler var tabii…
Sigorta yatırımları “hileli” üniversite çalışanları örneğin…

Çalışma müfettişleri öğlen vakti saat bir ya da ikide hastanelere giderek, kamu görevlisi hekimlerin işbaşında olup olmadığını denetlemez asla!

***

Sanayi bölgeleri rezilliktir.
İsteyen istediği yere bırakır pisliğini ve kimse denetleyerek yaptırım uygulamaz.

AKSA denetlenmez, sözleşme yükümlüğünün çok altında üretim yapmasına rağmen…
Mali polis vardır ama mantar gibi çoğalan oto galerilere “nereden kazandın, bu kadar arabayı nasıl alabildin, bu değirmenin suyu nereden akıyor” denmez.

***

Trafik denetimlerine mutlu olurken, onca alandaki savrukluk, başıboşluk, verimsizlik gelir aklıma…

Bir de o söz…
“Çirkef yatağında gülistanlık olmaz…”

cirkef-yatagi.jpg


“Liderler” dökülüyor

Kıbrıs’ın kuzeyinde yakın zamanda gerçekleşen üç farklı kamuoyu araştırması, toplumun yüzde 70’inin “Kıbrıslı Türk lider” sıfatını kullanan Ersin Tatar’ı onaylamadığını gösterdi.

Güneyde de benzer bir tablo var.

2 bin 591 kişinin katılımıyla 6-8 Ağustos tarihleri arasında “Retail Zoom” şirketi tarafından yapılan ankete göre Hristodulidis desteğini yitirdi.

Ankete göre Kıbrıslı Rum toplumunun yüzde 60’tan fazlası Nikos Hristodulidis’in başkanlığından tam bir hayal kırıklığı yaşıyor.

Tatar, kuzeyde Ankara’nın açık müdahalesi ile zoraki seçtirildi. Nikos öyle değil… Atina müdahalesinin sözü bile olmadı orada... Kıbrıslı Rumlar kendi tercihleriyle liderlerini seçtiler.
Şimdi de sonuçlarına katlanıyorlar.

Liderler dökülüyor ve bunun acısını ada halkı yaşıyor.

liderler-dokuluyor.jpg

Bu yazı toplam 2049 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar