1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Suçluysan gelebilirsin!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Suçluysan gelebilirsin!

A+A-

Kolej eğitimli, iletişim mezunu, uluslararası ilişkiler yüksek lisanslı, hiçbir sabıkası olmayan ve ömründe suça karışmayan bir gazeteciyi Antalya Havaalanı'nda 19 saat gözetimde tuttular ve sınır dışı ettiler.

Hesabı sorulmadı.

Girne'deki bir kurşunlama olayında "katle teşebbüs"ten yargılanan, kanunsuz silah taşımaktan sınır dışı edilen kişinin "ülkeye giriş yasağını" kaldırdılar.

Biri, Türkiye'ye giremiyor.

Bir diğeri, Kıbrıs’a gelmesi için "Bakanlar Kurulu"ndan özel davet alıyor.

***

İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun bir tıp hekimini, eski bir milletvekilini, çok sevilen bir barış aktivistini, hiçbir suça karışmamış ve sabıkasız bir Mağusalıyı, İzmir Adnan Menderes Havaalanı'na girişte gözaltına aldılar.

Sınır dışı ettiler!
Türkiye'ye giremiyor.

Lefkoşa'da "tehdit" ve "ev basma" suçlarından tutuklanan, yargılanan, sınır dışı edilen bir sabıkalıyı affettiler.

Kıbrıs'a serbestçe girişi için "Bakanlar Kurulu" bekliyor.

***

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunu, Avrupa’da üst ihtisas sahibi bir çocuk doktorunu, yılların araştırmacısını, sabıkasız ve suçsuz bir insanı İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda alıkoydular.
Sınır dışı ettiler!

Türkiye'ye giremiyor.

Lefke'de bir kişiyi darp ederek omzunu kıran, parasını çalan bir hırsızı yargıladılar, hapse gönderdiler, sınır dışı ettiler.

Affettiler şimdi!
Kıbrıs'a serbestçe girişi için "Bakanlar Kurulu"ndan karar var.


***
Arkeoloji ve Sanat Tarihi mezunu bir uzmanı, “doktora” unvanlı bir öğretim görevlisini, yurtsever bir siyasetçiyi, ömrünce hiçbir suça karışmamız bir insanı Ankara Esenboğa Havaalanı'na gözetimde tuttular.
Sınır dışı ettiler!
Türkiye'ye giremiyor.
 

Akdoğan'da hırsızlık için girdiği evde yakalanan, geçmişte de benzer suçlar işlediği tespit edilen kişiyi yargıladılar, hapse gönderdiler, ülkeden deport ettiler.

Şimdi "Bakanlar Kurulu" kararıyla giriş yasağını kaldırdılar.

"Gel" diyorlar!

"Elini kolunu sallaya sallaya ülkeye gir."

***
Ege Üniversitesi'nden mezun bir gazeteciyi, "Cumhurbaşkanlığı"nda iletişim koordinatörlüğü yapmış bir düşünce insanını, yüzlerce öğrenci yetiştirmiş bir öğretim görevlisini İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı’nın “Kabul Edilemez Yolcular Odası”nda 11 saat kilitli tuttular.
Sınır dışı ettiler!
Türkiye'ye giremiyor.

Ada’ya sahte kimlikle giren, “gasp” suçundan kırmızı bültenle aranan, tutuklanan ve yasaklı göçmen ilan edilen kişiyi “Bakanlar Kurulu” kararıyla affettiler.
Ülkeye giriş yasağını kaldırdılar.

***

Bu liste daha da uzayabilir.
Tümü gerçektir okuduklarınızın ve abartı yoktur.

Doktoru, gazeteciyi, akademisyeni, bilim insanını “sınır dışı” eden otorite karşısında; hırsıza, gaspçıya, hilekara, eli silahlı suçluya “gel” diyen bir acizlikle birlikte yaşıyoruz.

İsyan ediyor insan!
Çıldırıyor.


Adaletin, insanlığın, demokrasinin ve iradenin çöküşü bedenimize işliyor, kanımızı donduruyor.
Kıbrıs’ın kuzeyindeki yönetim zihniyeti makam ve statü hırsından tümüyle körleşmiştir.
Talimatları yerine getirmek ve kendilerini korumak dışında ne sorumluluk duyguları var, ne de insan sevgileri…

Böylesi bir çifte standart, böylesi bir tahakküm hazmedilemez.

“Kendi ülkemizde ikinci sınıf olduk” denirdi geçmişte… Çürümenin bir ahlak haline dönüştüğü yerde, şimdi adeta bir başka ülkede hissediyoruz kendimizi; olabildiğince değersiz, sıradan, parçalanmış…


Suçluysan, kirliysen, onursuzsan “gel” diyorlar, “yanımızda yerin var.”
Masumsan, git!


Yüzde 77 dosyaya dokunulmamış!

"Taşınmaz Mal Komisyonu etkin çalışıyor" diye bir manşet gördüm.

1.840 başvuru sonuçlanmış.

Manşete baktığınız zaman 2 bin başvuru olduğunu sanırsınız.

"Çoğu da sonuçlanmış" gibi bir izlenim elde edersiniz.

İyi de hiç mi merak etmez insan kaç başvuru var diye?

Tam da “gazetecilik” ile “pazarlama” arasında ayırt edici çizgisi burada...

İletişim fakülteleri için ders gibi...

Tamam, anladık Türkiye'nin iktidar yanlısı sermayesi Kıbrıs Türk medyasına yatırım yaparak, kendi pozisyonunu garantiye almak istiyor.

O nedenle bir “iletişim projesi” yürütülüyor.

Hesaplamadıkları şu, yaşadığımız çağda bilgiyi gizlemek çok mümkün değil.

***

Taşınmaz Mal Komisyonu'na bugüne kadar toplam 7,715 adet başvuru yapılmış

Yedi bin yedi yüz on beş!

İşin özü toplam başvuruların yüzde 23'ü sonuçlanmış henüz...

Buna "etkin" diyorlar!

Yüzde 77'lik dosya öylece duruyor.

***
Asıl kritik soru şu…
Sonuçlanan dosyalar adanın kuzeyindeki Kıbrıslı Rum mallarının yüzde kaçına denk geliyor?
Yüzde üç yoksa beş mi?

Bu soruyu yanıtlayacak cesareti var mı acaba “Cumhurbaşkanı” olarak anılan kişinin ya da yandaşlarının…


Geçiş dönemi ve ilhak!

gecis-donemi-ve-ilhak.jpg

“Yolunda Olmayan Ekonomide Çıkış Arayışları” paneli tam da tatile gideceğim güne denk geldi.
İzleyemedim, çok üzüldüm.

(Tatilimi ayrıca yazacağım. İnsan hafifliyor. Her gün yazmak, onca sorunu, çelişkiyi, adaletsizliği ve rezilliği de sırtınıza yüklüyor sonuçta ve iyi geliyor, bir süre, yazıdan da gündemden de uzak kalmak…)

***
Paneli izlemedim ama ekonomist Mete Feridun’un notlarını okudum, iyice ürperdim.
“KKTC’nin sürdürülemez ve sadece bir geçiş döneminden ibaret bir yönetim mekanizması olduğunu görmemiz lazım” saptaması doğru…

“KKTC”ye dair yerinde bir tanımlama yapmış.

Türkiyeli emekli diplomat Engin Solakoğlu da benzer bir söylemle “KKTC’nin ilânı bir müzakere pozisyonudur” demişti.
O pozisyon da kayboluyor giderek…

Mete Feridun’un beni asıl ürküten çıkarımı şu oldu.
“Eğer herhangi olağandışı bir gelişme yaşanmazsa, uluslararası konjonktürün ve KKTC’deki seçmen yapısının uygun olduğu ileri bir dönemde er ya da geç KKTC Meclisi Türkiye’ye bağlanma kararı alacak…”

Hatay örneği üzerinden ilerletti sözlerini…
Gerçekten de tarihsel olarak Kıbrıs’ın kuzeyi ve Hatay örneklerine baktı
ğınız zaman yaşananlar birbirine epeyce benziyor.

Çok korkutucu geliyor bu durum…

Bir söylem sizi korkutuyorsa, gerçekliğine dair temeli ve altyapısı olduğu içindir.

“Hatay” örneğini sanırım daha fazla konuşmamız gerekiyor.

Bu yazı toplam 1945 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar