1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Suçluyu Eylül bildik ama!..
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Suçluyu Eylül bildik ama!..

A+A-

Eylül ayı karakteriği gereği bir hüzün ayıdır…

Sonbaharın ilk ayı, yaprakların dökülmeye başladığı zamandır…

Sanki de mevsimin özelliğine uygun olarak dünyadaki olaylar da gelişme göstermiş gibidir…

***

6-7 Eylül 55 olayları yaşanmıştı İstanbul’da…

“Kıbrıs elden gidiyor” kışkırtmasıyla oralarda yaşayan Rumlar ve diğer azınlıklar saldırıya uğramış, can kayıpları, yaralanmalar olmuş, yağma yaşanmıştı.

Bu planlı gelişmelerin öncesinde, gayri Müslimlerin ev ve işyerlerinin kapıları işaretlenmişti… Saldırılar işaretli yerlere yapılmış ve ardından azınlıklar göçe zorlanmıştı.

***

11 Eylül olmuştu 18 yıl önce…

ABD Dünya Ticaret Merkezi ikiz kulelerine yolcu uçakları çarptırılmış, binlerce kişi hayatını kaybetmişti.

39 yıl önce bugün Türkiye’de 80 Darbesi olmuş, Kenan Evren idareye el koymuş, cezaevlerinde binlerce kişi eziyet görmüş, ölümler olmuş, insanlar düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde yatmıştı.

15 Eylül’de 10 yıl önce babam göçmüştü aramızdan…

Dolayısıyla da bugünler geldi mi o günleri tekrar tekrar yaşar gibiyim…

***

11 Eylül’ü Gazetemizin eski binasında televizyondan izlerken ve yolcu uçaklarının bir bir gökdelenlere çarptırılmasını mecburen takip ederken “gerçek mi bunlar yoksa birileri şaka mı yapıyor” diye düşündüğümü hatırlıyorum.

Kısa sürede yangından eriyip çöken binalar, içinde yanan veya altında can veren insanlar tarihin yaprakları arasında Eylül’ün hüznünü trajediye çevirdi o günlerde…

***

11 Eylül 1980’de eğitime gidiyoruz diye diplomalarımızı tasdik ettirmek için gittiğimiz Ankara’da ertesi gün darbeye uyanmanın şansını! da yaşadık. Sonrasında o zamanki adıyla toplum polisinin duvara dayayıp istiklal marşı söylettirmesini ve Türklüğümüzden emin olma yöntemini de tattık!

***

Eylül’ün bir gece yarısında annemin ‘gelin’ çağrısına gidip babamızın cansız bedeniyle karşılaşmak, doktorun babamızın öldüğü onayını vermesini ve cenaze arabasının gelmesini beklemek…

***

Eylül ayı, özellikle bugünler benim için ve tabii ki 11 ve 12 Eylül çoğu insan için kötü şeyleri hatırlatan, bir kez daha lanet yağdırtan olaylarla dolu…

***

Ancak Eylül hep böyle midir?

Bazen Eylül’ün verdiği hüzün insanın yaratıcılığını artırır…

Sıcak yaz günlerinin ardından yavaş yavaş serinleyen havalar yeni planların yapılmasını, yeni heyecanların yaşanmasını getirir…

Başlangıçtır Eylül…

Eğitim-öğretimin de, Yargı’nın yeni döneminin de, siyasetin de…

Siyasetçiler de, siyasi girişimler de Eylül’ü bekler çoğu kez…

Sıcaklar insanı bunaltmış, yormuş, tembelleştirmiştir.

Eylül, yeniden başlamak için uygundur.

Dünya Barış Günü’yle başlar Eylül. 

Eylül, tek başına güzel bir isimdir oysa…

Sevgilimizin, çocuğumuzun, eşimizin adıdır…

Suçlu olan o değildir…

O, 12 aydan biridir sadece ama biz, yani insandır Eylül’ü hüznün farklılığını ve sonbaharın renklerini görmezden getirten…

Suçlu sandalyesinde Eylül değil yani, insan yine.

 

Bu yazı toplam 1332 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar