1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Sumru Yavrucuk: “Tiyatro olmadan eksik ve yitik kalırız”
Sumru Yavrucuk: “Tiyatro olmadan eksik ve yitik kalırız”

Sumru Yavrucuk: “Tiyatro olmadan eksik ve yitik kalırız”

Sumru Yavrucuk: “Tiyatro olmadan eksik ve yitik kalırız”

A+A-

Simge Çerkezoğlu

Türkiye’nin en önemli kadın sanatçılarından birisi Sumru Yavrucuk, gerek tiyatro sahnesindeki performansı gerekse de ekrandaki rolleriyle her zaman öne çıkmayı başaran sanatçıyı ülkemizde daha sık görmeyi umuyoruz. On bir yıl aradan sonra yeniden burada bulunan sanatçıyı yakalamışken sanattan siyasete pek çok konuyu konuştuk… Sanatçı ve tiyatro sanatına ilişkin farklı tanımlamalarını dinledik…  

“TİYATRO MAYINLI BÖLGELERDE GEZMEK GİBİDİR”

Tiyatroyu mayınlı bölgelerde gezmek olarak tanımlayan sanatçı bunun ne anlama geldiğini bizimle paylaşıyor.
“Oyunlarımla toplumun tabulaştırdığı, bir türlü dile getirmediği, paylaşamadığı acılarını, öfkelerini, sıkıntılarını, aşklarını içine attıkları ve paylaşamadıkları ne varsa bunları ortaya çıkarmak ve ferahlama sağlamak istiyorum. Sonuçta tabu diye bir şey olmamalı, her şey konuşulabilir şeyler olmalı diye düşünüyorum. Kimse farklılıklarıyla dışlanmamalı. Bu sezon tiyatroda canlandırdığım kadın karakteri de konuşmayan, dertlerini anlatmayan kadınları anlatıyor. Benim oynadığım kadın karakterler hayatımda bana da beni izleyen kadınlara da çok yardım eden kadın karakterler olmuştur. Gerçekten hayatın içinde bu karakterlere ihtiyacımız olduğu kanısındayım. Bu kadınları duyarlı olan her insanın, hayata karşı beklentilerini değiştirme gücüne sahip olabilecek herkesin izlemesi gerektiği kanısındayım.”

Her ne kadar sanatçı güçlü kadın karakterleri oynuyor olsa da aslında cinsiyetsiz mesajlar veriyor. Anlatmak istedikleriyle hem kadın hem de erkekleri hedef alıyor.
“Hiçbir zaman ben oynadığım oyunda karakterler için kadınları hedef alıyorum demedim. Bunu yaparsam yaptığım işe haksızlık etmiş olurum. Oynadığım rollerde gerçekten erkeklerin de kadınların da bundan alacağı dersler var. Hayatı tam kaçıracakken bazen hayata tutunma yapılması gereken en önemli şeydir. Bu noktada bu yıl sahneye koyduğum Sherley oyunu da çok önemli bir örnek. Bu yıl için bir hayata tutunma oyunu sahneye koyuyorum diyebiliriz. Bu oyunu bu şekilde yorumlamamız en doğrusu çünkü hayatta bütün vazifelerini yerine getiren, çocuklarını büyüten, evini kuran, her şeyi düzene sokan ama kendini unutan bir kadını anlatıyorum. Oysa insanların kendini hatırlaması çok önemlidir. Bu oyun da bunu yapmaktadır.”

“OYUNCUNUN TELEVİZYONDA ETKİN OLMASI İMKÂNSIZ”

Sinema ve dizilere göre tiyatroyu daha özgürleştirici sanat olarak tanımlayan sanatçı hele de özel tiyatroların sanatçılar için paha biçilmez değere sahip olduğunu hatırlatıyor.
“Tiyatroya baktığımız zaman gerçekten tamamen sevgiyle yapacağınız fazla maddi beklentisi olamayan bir iş. Kendi dünyanıza ait, kendi düşünce alanımıza ait bizimle örtüşebilecek oyunları seçebilme şansına sahibiz. Televizyonda farklı nedenlerle, maddi nedenler gibi pek o kadar da bağımsız olamıyoruz. Televizyonun bir kere tabanı çok geniş. Sizin orada etkin olma şansınız neredeyse imkânsız. Oysa tiyatro televizyona göre küçük ölçekli bir iş olduğu için çok daha bağımsız, kendi arzu ettiğinizi gerçekleştirebileceğiniz alan oluşturabiliyorsunuz. Özel tiyatrolar buna ek daha da bir bağımsızlık veriyor. Özellikle son yıllarda gerçekten eskiden görünmeyen şimdi bayağı ortalara çıkan sanatta baskı durumu söz konusu. O nedenle özel tiyatrolar ki baskılar nedeniyle pek çok özel tiyatro da ceza alıyor. Oyuncu arkadaşlarım işlerinden bile olabiliyor. Yardım alamıyorlar. Gerçekten çok zor olsa da sansüre karşı en çok direnen topluluklar özel tiyatrolar.”     

Sumru Yavrucuk’un pek çok sanatçı gibi kendi tiyatrosunu açma hayali olduğunu okuduğumu hatırlıyorum. Bunu sorunca gülüyor.
“Aslında şöyle diyeyim; çalıştığım tiyatrolarda zaten hep kendi tiyatrommuşçasına çalışıyorum. Öyle bir duygu içindeyim. Tabii arkadaşlarım da öyle hissediyor mu bilmiyorum ama ben öyle bir duyguyla çalışıyorum. Her zaman da bu böyle olacak. Yine de her sanatçı gibi benim de bir gün kendi tiyatromu kurma hayalim var.”

“SANATÇI MUHALİFTİR”

Yavrucuk’un kendince bir sanatçı tanımı var. Ona göre sanatçı yitip gidenin haklarını savunacak kadar adil olmalı ama bazı şeylerin yerinin doldurulamayacağını da bilecek çizgide de durmalı… Bizim için bu duruma biraz daha açıklık getiriyor…
“Sanatçı zaten muhaliftir. Politik olmak zorundadır. Bizim her kelimemiz, her cümlemiz, hayata bakışımız başlı başına politiktir. Ben bağnaz bir aidiyet duygusunun hakim olduğu bir şeyden bahsetmiyorum. Biz her an değişebilir, hatta an olur kendimizle de kavga edebiliriz. İnsanlar tiyatroya gidebilselerdi sanatçıları ve oyunları daha çok izleyebilselerdi dünyada bu kadar savaş zaten olmazdı. Tiyatro gerçekten aynadır. Size doğruyu, iyiyi, kötüyü her şeyi gösterir. Ama tiyatro sanatı öylesine itelendi ki, o denli tiyatro sanatının ihtiyaçları göz ardı edildi ki özellikle de Türkiye’de neredeyse buna ihtiyaç duymamak gibi tehlikeyi yaşamaya başladık. Oysa tiyatro gerçekten kitleleri çok ileriye götüren insanın çok özel ve zengin kalmasını sağlayan, insanı açan, kendi içindeki keşfetme sürecini hızlandıran aynı bir roman okumak gibidir tiyatro. Nasıl okumadığımız zaman eksik ve yitik kalırız tiyatro da böyledir. Elbette bunun eksikliğinin bu işten haberi olmayan bilmez.”

Sanatçıyla televizyon ve sinemaya dair planlarını da konuşuyoruz. Diğer sanatçılardan farklı olarak Sumru Yavrucuk televizyon ve sinemayı önemli merciler olarak tanımlıyor. Nedeni basit, buralarda görünerek daha fazla izleyiciye ulaştığına ve onları tiyatroya çekmeyi başardığına inanıyor.
“Doğrusunu söylemek gerekirse devlet tiyatrosunda oynarken seyirciye çok ihtiyacım yoktu çünkü orda tiyatrodan gelen geleneksel bir seyirci kitlemiz vardı. Fakat gerçekten şu anda televizyonla tiyatro birlikte gitmek zorunda, başka seçeneğimiz yok. Çünkü yeni projeler üretebilmek için kaynağa ihtiyacımız var. Yeni projeyi bağımsız yapmak için de sıcak paraya ihtiyaç var. O para da televizyon dizilerinden elde ediliyor. Birkaç proje gündemde var ama televizyon konusunda hep seçici oldum. O yüzden de çok rahat ettiğim, kendimi içinde iyi hissedeceğim projeler olsun istiyorum.”

“SAVAŞI BİR TEK ÖLÜLER BİLİR BİZ BİLEMEYİZ”

Levent Üzümcü konusunda da konuşan sanatçı, yaşananların zihninde büyük bir soru işareti yarattığına vurgu yapıyor.
“Levent Üzümcü arkadaşım demokratik haklarından birini kullandı. İfade özgürlüğünü kullandı ve her vatandaşımız gibi kendi düşüncelerini dile getirdi. Bu nedenle kurumdan uzaklaştırılmasını kesinlikle doğru bulmuyorum. Umarım bu hata bir an önce telafi edilir. Sahne üstünde ayrıca bu yıl en iyi erkek oyuncu ödülünü almış. Gerçekten sahnedeki duruşu ile özel hayatındaki duruşuyla örnek alınacak bir insan. Mesleğine aykırı gelen bir şeyden dolayı da özellikle böyle bir ceza alması söz konusu değil. Bu nedenle bu durumu büyük bir soru işareti olarak görüyorum. Umarım bir an önce bu yanlıştan dönülür.”         

Türkiye’nin durumuna ilişkin de çıkarımlarda bulunan sanatçı ülkesi için acil barış temennisinde bulunuyor.
“Her şeyden önce acil olarak barışa ihtiyacımız var. Savaşı bir tek ölüler bilir. Bizler bilemeyiz. O yüzden hakikaten insanların sağduyulu şekilde ve hepimizin kardeş olduğunu yeniden yeniden hatırlayarak, birbirimize hatırlatarak bir an önce çözüme varmamız gerektiği kanısındayım.”

Bu haber toplam 3605 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 235. Sayısı

Adres Kıbrıs 235. Sayısı