Sürdürülebilir Bir Kalkınma Olarak Kültürel Miras Turizmi
Kültür turizmi sürekli bir barışın kalıcı kılınmasına yardımcı olur.
Berke Dağlı
[email protected]
Kültürel Miras Nedir?
Kültürel Mirasın en doğru tanımı ve önemi için ICOMOS’a (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) bakmak gerekiyor. ICOMOS’a göre ‘‘kültürel miras, bizi geçmiş, bugün ve gelecek arasında bağlamanın anahtarıdır. Kültürel Miras, gelenekler, uygulamalar, yerler, nesneler, sanatsal ifadeler ve değerler dâhil olmak üzere bir topluluk tarafından geliştirilen ve nesilden nesile aktarılan yaşam biçimlerinin bir ifadesidir’’. Burada bahsedilen hem somut kültürel miras, hem de soyut kültürel mirastır. Somut kültürel mirası biraz daha açacak olursak bunlar; tarihi binalar, arkeolojik alanlar ve anıtlardır. Aynı zamanda somut olan kültürel miras tanımına daha sonra taşınabilir miraslar da eklenerek; resim, heykel, eşya, duvar resimleri gibi değerler kendilerine somut kültürel miras alanında yer buldu. Somut olmayan kültürel mirasları daha yeni yeni kültürel mirasın içinde kendisine yer buldu. Somut kültürel miras, kültürel mirasın bedeni ise somut olmayan kültürel mirasın ruhudur. Bunlara örnek vereceksek somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören dille birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar, gösteri sanatları, toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler, doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar, el sanatları geleneği diyebiliriz.
Kültürel Miras Turizmi Nedir?
Kültürel miras turizmi, bir topluluğun, bölgenin, grubun veya kurumun tarihi, sanatsal, yaşam tarzı, mirasına ilgi duyan, ev sahibi topluluk dışından ziyaretçileri çekerek ekonomik büyümeyi sağlayan bir ekonomik kalkınma aracıdır. Bu tür seyahatler, yukarıda da bahsettiğimiz tarihi alanlar, manzaralar, görsel ve performans sanatları ve özel yaşam tarzları, değerler, gelenekler ve etkinliklerle kültürel ortamları deneyimleyerek gerçekleşir. Daha net örnekler vereceksek Mağusa gibi kale kentleri, Berlin’de bulunan müzeler adası, İtalya Toskana bölgesinde şarap bağları, Duomo di Milano Katedrali gibi dini ibadet yerleri kültürel miras turizminin bir parçasıdır.
Kültürel miras turizmi, kültür turizminin bir parçasıdır. Kültür turizmi konusunda turizm emekçisi Faruk Pekin’in kaleme aldığı Çözüm: Kültür Turizmi kitabında turizminin ve kültürel mirasın önemeni sol pencereden anlatıyordu. Pekin’e göre ‘‘Turizm halklar arasındaki farkları, çeşitliliği, kültürel çoğulculuğu anlamanın, insanın kendisini karşılıklı hoşgörü içinde eğitmesini en iyi aracıdır. Geçmişi günümüze taşımanın, kültürel mirasa sahip çıkmanın en iyi yoludur.’’ Kısacası Pekin’in de kitabında değindiği gibi kültür turizmi sürekli bir barışın kalıcı kılınmasına yardımcı olur.
Kültürel Miras Turizmi sürdürülebilirdir…
Sürdürülebilir kalkınma, doğal kaynakları koruyan ve gelişme sürecine çevresel, ekonomik, sosyal ve kültürel değerleri dikkate alarak kalkınma olarak tanımlanabilir. Sürdürülebilir turizm ise bu tanıma paralel olarak turizmin sosyoekonomik ve çevresel taşıma kapasitesi dikkate alınarak yapılan turizmdir. Buna ek olarak sürdürülebilir turizm sosyoekonomik konular ile çevre koruma arasındaki bağlantıyı artırmayı amaçlar. Bu noktada kültürel miras turizminin başlangıç noktası kültürel mirası koruma ve restorasyonudur. Kültürel mirası çevremizin ve kültürümüzün bir parçasıdır. Onu korumak ve restore etmek demek çevremizi ve kültürümüzü korumak demektir. Dünya’da ve ülkemizde kültürel mirasın yoğun olduğu tarihi alanlardan başlayarak gelişen bir turizm aktivitesi görmek mümkündür. Örneğin, Hırvatistan’ın Dubrovnik kale kentinde benzer bir gelişme söz konusudur. Küçük butik işletmeler, müzeler, konuklama yerleri bu bölgede gelişti. Elbette dikkat edilmesi noktalar da vardır. Bunların başında yoğun kalabalıkların kültürel mirasa zarar verdiği gerçeğidir. Örneğin 2016’dan önce günlük 10,000 kişinin üstünde bir turist Dubrovnik ziyaret ediyordu. UNESCO bu rakamı kültürel mirasa zarar veriyor oluşundan ötürü Dubrovnik’e yaptığı uyarı neticesinde, günlük turist sayısını 8,000’e ardından da günlük 4,000’de sınırlandırdı.
Kültürel Miras Turizmi Kıbrıs ve Mağusa için bir fırsattır.
Kitle turizmin aksine özellikle Mağusa ve Lefkoşa’da artan bireysel turizm anlayışı sürdürülebilir bir turizm potansiyeli taşımaktadır. Mağusa gibi kale kentlerin en büyük ekonomik kalkınması kültürel miras turizminden olur. Örneğin Malta’da bulunan Mdina 1994 yılında UNESCO tarafından kültürel miras aday listesine alındığından beridir turizm patlaması yaşamaktadır. Yapılan restorasyonlar ve korumalarla 2019’a kadar Malta ortalama 2,8 milyon turist alırken bu turistin yüzde 90’ı Mdina gibi çok küçük kale kentini ziyaret ediyordu. Mdina nüfusu yüzde 25 azalsa da turizme dayalı sektörlerde yüzde 365’e varan artışlar yaşandı.
Benzer bir durum Mağusa için de söz konusudur. 2012’den beri UNDP’nin desteği ile gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları bölgedeki turizmi ve yerel kalkınmayı olumlu yönde tetikledi. Eski evler restore edilip konuk evlerine ve butik otellere dönüşmeye başladı. Örneğin Kapalı duran sur içinin ilk butik oteli yine bu tarihlerde 2016’da yeniden hizmete girdi. 2010’lara kadar bir elin parmaklarını geçmeyecek yatak kapasitesi bulunan Mağusa sur içinde şu anda yaklaşık 80 yatak kapasitesi taşımaktadır. Buna bağlı olarak sur içi tekrardan çekim merkezi olmaya başlayarak zincir veya butik fark etmeksizin kafeler, restoranlar, barlar tekrardan sur içine dönmeye başladı. Kısacası hem yerel hem turistik anlamda ciddi bir gelişme var. Bununla birlikte geçen ağustos ayında nitel olarak yürüttüğüm tez çalışmasında otel ve konuk evi sahipleri doluluk oranlarının yüzde 70 oranında olduğunu söylüyordu. Bu rakam ağustos ayında Turizm Bakanlığı’nın otellerdeki doluluk oranı olarak verdiği yüzde 36,8’in çok üstündedir. Buna ek olarak Turizm Planlama Dairesi, ağustos ayında Mağusa sınır kapılarındaki geçişlerin günlük yaklaşık 6,500 kişi olduğunu söylüyordu.
Bu veriler ışığında sizce turizm modeli hangi yöne doğru yönelmemiz lazım? Talanın git gide arttığı çevremizde mevcut emirname ile biraz olsun Mağusa Kaleiçinde alternatif gelişim söz konusu oldu. Bilirkişiler tarafından hazırlanan emirname ve imar planları kalkınmayı engelleyen bir durum değil, bilakis onu sürdürülebilir bir şekilde geliştirebileceğinin en büyük göstergesidir. Talan olmuş kültürel mirasımızı restore ederek onları tekrardan hayata kazandırmak, elimizdeki bu büyük turizm potansiyelini daha da artırmamızı sağlar. Kısacası sürdürülebilir bir kalkınmanın anahtarı kültürel miras turizmi olarak bizim elimizdedir.