Sürecin sonunda ne olur?
Kıbrıs’ta müzakere süreci devam ederken bu sürecin sonunda olması muhtemel referandum sonucunun ne olacağı elbette ki herkesin merak konusu… Daha bu beklentinin yani referandum günü sonuçlarının öne çıkacağı günler gelmiş değil çünkü müzakereler biter mi, referandum günü gelir mi henüz tam kesinleşmiş bir durum yok ancak o gün geldiğinde sürecin en merak edilen konusu tabii ki o son gün olacak, yani referandum sonucunun ne olacağı…
Bu seferki müzakere süreci başlarken iki tarafta da geçmişe oranla daha iyimser bir hava vardı. Süreç iyi başladı, iyi şekilde devam etti. Liderlerin sadece müzakere masasında değil, her iki tarafta veya iki toplumlu etkinliklerde de yanyana görünmeleri, samimi pozlar vermeleri süreci tetikledi.
Şunu da söylemek gerek; daha önceki müzakere sürecinde olduğu gibi karşılıklı suçlamaların yaşandığı yoğun bir süreç yaşanmadı. Ya geçmişten ders alınarak buna dikkat edildi, çatışma kültürünü her iki taraf da kullanmadı ya da çatışacak ve karşı tarafı suçlayacak ortamlar ve söylemler ortaya çıkmadı. Sonuçta böyle bir ortamın veya söylemin ortaya çıkmaması da birinci şıkkı benimsemiş olmanın getirdiği bir olgu diye düşünüyorum.
Peki bu süreçte iki toplumun bireyleri ne düşünüyor. 2004’teki referandumda %65 ‘evet’e karşın diğer tarafta %76 ‘hayır’ çıkartan ortam devam ediyor mu? Veya bu tarafta yine ‘evet’ler %65’e varır mı veya ‘evet’ çıkar mı?
Açıkçası bu kez Kıbrıs’ın güneyinde hava daha olumlu gibi görünüyor. Yönetim bir uzlaşı için daha istekli gibi duruyor. En azından 2004’te olduğu gibi referandumun son gecesi ekranlara çıkıp ‘hayır’ verin diyerek ağlayacak bir lider görünmüyor. AKEL’in de 2004’te yaptığı gibi üyelerini serbest bırakacak ve barışın kötü yanlarını anlatacak bir tutum içine gireceğini düşünmüyorum veya düşünmek istemiyorum.
Ve bu kez güneyde daha istekli ve daha uzlaşıcı bir gençlik var gibi görünüyor. Bu Pazar adres kıbrıs’ta yayınlanacak olan sevgili Simge Çerkezoğlu’nun söyleşi yaptığı Kıbrıslı Rum genç yönetmen Andreas Kyriacou’nun söylediklerinden böyle bir umutu taşımakta sakınca görmüyorum.
Neler söyledi Andreas; “Elbette hepimizin farklı etnik geçmişleri var. Kimseden bunu yok saymasını beklemiyorum ama doğrusu ikinci plana atmasını istiyorum. Önce hepimiz Kıbrıslı olalım sonra neye inanıyorsak o şekilde yaşayalım.”
Daha da ekliyor Andreas; “Hayalimdeki Kıbrıs tam da bu şu an yaşadığımız an. Hep birlikte olalım. Kahve içelim, sohbet edelim. Herkes birlikte aktif olarak farklı çalışmalarda yer alsın. Aileler bir araya gelsin. Kendi hayatlarını anlatsın.”
Etnik kimliklerin unutulmadan bir yana bırakılması ve önce Kıbrıslılığımızı öne çıkarmanın bu sürece ve bundan sonraki geleceğe büyük yardım edeceğine ben de inanıyorum ve umarım Andreas gibi düşünen ‘Kıbrıs’ın güneyindeki diğer Kıbrıslılar’ın sayıları da artar…
Kıbrıs’ın kuzeyine gelince; 2004’te ‘evet’ bağlamında rahat geçen süreç bu kez o kadar rahat olmayacak gibi… Tabii ki bunda güneyden ‘hayır’ çıkması ve AB’nin verdiği sözleri tutmamasının rolü büyük… Ancak aradan geçen sürenin yani 11 yılın Türkiye’ye hem ekonomik, hem kültürel hem de sosyal anlamda daha bağımlı hale getirmesi ve hayatın bu şekilde ‘normalleştirilmesi’ de çözümün olmaması durumunda ortaya çıkacak kötü durumu fark edemeyecek, göremeyecek duruma getirmiş olabilir bizi…
Bu yüzden de artık son günleri beklemeden her iki tarafta da barışın ve çözümün getirilerini her iki toplumun da anlayabileceği şekilde anlatmaya başlamakta fayda var.