1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Sürekli olarak Cunta’nın baskısı altındaydık, hayatımız sürekli tehlike altındaydı…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Sürekli olarak Cunta’nın baskısı altındaydık, hayatımız sürekli tehlike altındaydı…”

A+A-

Takis Hacıdimitriu’yla “kayıp” yakınları Gagullu Hanım ve Bay Yannis’e ilişkin hatıralarına geçmeden önce Kıbrıs’ın siyasi yaşamında oynamış olduğu önemli roller üstünde de durduk. Onunla röportajımızın devamı şöyle:

SORU: Bu eylemleriniz nedeniyle Kıbrıs’ta hayatınızı nasıl zorlaştırıyorlardı?
TAKİS HACIDİMİTRİU: Çok zor bir dönemdi ancak bu benim bilinçli bir seçimimdi. Sorumlu hissediyordum kendimi, sefil hissetmiyordum ama çok zor bir dönemdi hem benim, hem ailem için… Yokluğumuzda evimize giriyorlardı mesela, ofisimden bazı şeyler “kayıp” ediliyordu, bu tür pek çok hikaye… Sürekli olarak Cunta’nın baskısı altındaydık – günlük hayatımız sürekli tehlike altındaydı ancak kesintisiz biçimde Cunta’ya karşı savaşa devam ettik, tek bir gün bile tereddüde düşmedik bu savaşım konusunda…

SORU: Kıbrıs’ta darbe olduğunda neler hissettiniz?
TAKİS HACIDİMİTRİU: Öngörülerimiz doğru çıkmıştı, bu darbenin geleceğini tahmin etmiştik. Türkiye’nin müdahale edeceğini ve Kıbrıs’ı işgal edeceğini de tahmin etmiştik… Kalbimde hissettiğim, Kıbrıs’ın 1974’te yok edildiğiydi… 1974’te Kıbrıs yok edilmişti. Şimdi bile “Ne haber?” dedikleri zaman, “Olan 1974’te oldu” diyorum… “Ve o günden bu yana başka haber yok” diyorum.

SORU: Lefkoşa’da mıydınız?
TAKİS HACIDİMİTRİU: Lefkoşa’da, evdeydim. Cunta’nın takibi ve kovuşturması altında olduğum için cuntacılar önce kızkardeşimin evinden aramışlardı beni…

SORU: Sizi arıyorlardı yani darbe olduktan sonra…
TAKİS HACIDİMİTRİU: Beni aramakla kalmıyorlardı, tam bir baskın organize edeceklerdi evime daha sonraki günlerde, tüm bölgeyi kuşatmışlardı, 20 ya da 30 darbeci gelmişti evime, eşim ve çocuklarım evdeydi… Oğlum 3-4 yaşındaydı ve o yaşta bir çocuğa silah dayayıp babasının nerede olduğunu sormuşlardı! Kızım da oradaydı – eşim ve evlatlarım o günlerde gerçekten çok zor günler geçirmişlerdi. Elbette darbe olduğunda hazırlıksız yakalanmıştık – Cunta’ya karşı yurdumuzu savunmak için örgütlenmiş olduğumuz halde, bu yönde mücadele etmeye çalıştık. Benim evim Başkanlık Sarayı yanındaydı, tüm bölge çok erken saatlerde cuntacıların kontrolüne geçmişti…
Evimde bazı silahlar vardı, bu silahları dağıtmaya başlamıştık – ancak daha sonra bunları yapmak zorlaşacaktı.
Bir araç gelmişti, beni sormak üzere. Libya Büyükelçiliği’nden bir araçtı bu – kaçıp saklanmama yardımcı olmak için gelmişti bu araç Libya Büyükelçiliği’nden… Kaynatam gelen bu araçtaki adama içeride olduğumu söyleyip söylememekte tereddüt ediyordu, ona güvenip güvenemeyeceğini bilmiyordu, ağlamaya başlamıştı – sonuçta beni çağırdı ve ben de Libya Elçilik arabasına bindim, Libya Büyükelçiliği’ne gittim ve orada kaldım o hafta boyunca. Daha sonra işgal başlayınca elçilikten ayrıldım ve yoldaşlarımızla birlikte çalışmaya başladık bu durumu nasıl karşılayacağımız konusunda. İkinci harekatta benim evde toplanmıştık, evim adeta bir kampa dönüşmüştü… Bu hayatımızın acı hikayesidir…

 

********************************

Kavurucu sıcaklarda kazılara devam…

Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde yürütmekte olduğu, gerek 1963 gerekse 1974’te “kayıp” edilmiş Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırumlar’dan geride kalanların aranmakta olduğu kazılara kavurucu sıcaklarda devam ediliyor…
Vadili’de iki “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanların aranmakta olduğu zorlu kuyu kazısı sürerken, toprağın “gonno” olması ve zaman zaman çökmeler yaşanması nedeniyle güvenlik tedbirleri alınarak rampa derinleştiriliyor. Bu haftasonu ya da gelecek hafta başında 30 metre derinliğe ulaşıldığı zaman arkeologların kuyuya inmesi bekleniyor.
Bir okurumuzun bize, bizim de Kayıplar Komitesi’ne göstermiş olduğumuz, başka şahitlerin de Kayıplar Komitesi yetkililerine gösterdiği Komikebir (Büyükkonuk) dışındaki kuyu kazısı da devam ediyor.
Dört “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanların bulunduğu Mevlevi’deki (Kyra) kazı sona ererken, Hamitköy’deki (Hamit Mandrez) kazı da sonuna geldi. Akdeniz’de (Aya İrini) iki “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanların aranmakta olduğu kazılar da sona erdi.
Lapta’da bir diğer kazı devam ederken, bir başka kazı da Ozanköy’de (Kazafana) yürütülüyor. Burada, yüzeyde bir kol kemiği bulunmuş, bu nedenle bölgede kazı başlatılmıştı.
Kıbrıs’ın güneyinde ise 63 “kaybı” bazı Kıbrıslıtürkler’den geride kalanların aranmakta olduğu Engomi ve Koççinodrimitya kazıları devam ediyor. Koççinodrimitya’da beşi bir kuyuda, ikisi başka bir kuyuda olmak üzere toplam yedi “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlara ulaşılmıştı.
Bu kavurucu sıcaklarda, ağır koşullarda çalışmakta olan kazılardaki tüm arkeologlarımıza ve şirocularımıza “Kolay gelsin” diyoruz…

 

Bu yazı toplam 1709 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar