“Süreyya Hami, hayatını Bodamya’da sürdürüyor...”
*** Bodamya’dan hatıralar...
Natalie Hami
Süreyya Hami 17 Kasım 1953 yılında Bodamya’da doğdu. Evli ve iki çocuk sahibi Süreyya, yaşamını bu köyde devam ettiriyor.
1963 yılında toplumlararası çatışmalar nedeniyle adadan kaçmaya zorlandı... İlk toplumlararası çatışmalar 1950’lerin sonunda, ikincisi 1963’te, üçüncüsü ise 1974 yılında gerçekleşti. Bunun üzerine Süreyya, erkek kardeşi, anne babası ve amcası 25 yıllarını geçirdikleri Londra’ya kaçmışlar ve sadece yaz tatillerinde adayı ziyaret etmişlerdir.
Süreyya’nın babası Abdullah Hami, kısa süre sonra kendi alıştığı vatanından farklı bir yerde yaşamayacağını anlamış ve adadaki tüm sorunlara rağmen Kıbrıs’a dönmüştür. Süreyya’ya göre, çiftçi olan Abdullah için bu kadar iyi tanıdığı köy yaşamını bırakmak kolay değildi.
Süreyya’nın ailesi köyün ilk Kıbrıslı Türk ailelerindendir, geçmişleri 16ncı yüzyıla dayanır. Elektrik ve şebeke suyu ile donatılmış olan yeni evin 1972 yılındaki inşasına kadar, ailesinin evi olan ‘tsifliki’ (Çiflici-çiftlik--malikane), köy sakinlerinin büyük çoğunluğuna 1960′lı yılların sonuna kadar iş imkanı sağlamıştır.
50′li, 60′lı ve 70′li yıllarda, adanın geleceği ile ilgili belirsizlik duyguları ufukta görünse de, Süreyya malikanede geçen mutlu çocukluk hatıralarından bahsederken; insanların daha fakir fakat çok daha stressiz olduğunu hatırlıyor.
Süreyya, malikaneyi çevreleyen tarlaları, çıplak ayaklarla koştuğu günleri ve çevre tarlalarda çalışan köy kadınlarının, kendi anlatımına göre ‘olağanüstü impromptu salatalar’yapmalarını andı.
Köydeki birçok sakinin de belirttiği gibi, Süreyya da Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlar’ın biribirleriyle anlaşamadıkları bir zamanı hatırlamıyor. Ancak, ne yazık ki bu küçük özel köyün örneğini tüm Kıbrıs’ta görmek için çok geç olduğunu düşünüyor.
Süreyya, tüm ailesi ile birlikte 1978 yılında temelli Kıbrıs’a dönmüştür.
(Natali HAMİ – Potamia Heritage)
---------------------------------------------------------------------------------------------------
*** İbrahim Aziz’den üç dilde yeni kitap:
“Bodamya – Birlikte yaşamın fotoğrafı...”
Aslen Bodamyalı olan yazar İbrahim Aziz, Bodamya’da iki toplumun birlikte yaşamını fotoğraflarla belgelediği üç dilde yeni bir kitap yayımladı: “Bodamya-Birlikte yaşamın fotoğrafı” adını taşıyan kitap, olağanüstü bir belgesel/fotoğraflarla anılar kitabı... İbrahim Aziz’in bu kitabında Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ı yol inşaatlarında henüz 1930’lu yıllarda birlikte çalışırken, aynı futbol takımında futbol oynarken, köyde birlikte vakit geçirirken, çobanları birlikte davar otlatırken görebilirsiniz. Herkesin kitaplığında mutlaka bulunması gereken bu kitapla ilgili olarak İbrahim Aziz özetle şöyle diyor:
“Bodamya, Lefkoşa kazasına bağlı, başkentten 22 kilometre uzakta bulunan karma nüfuslu bir köydür. Kıbrıslıtürklerle Kıbrıslırumlar ta eskilerden günümüze dek yaşamlarını kendi köylerinde barış içinde bir arada sürdürdüler. Köyün karma nüfusu ve uyumlu yaşamı bu bakımdan tarihsel bir örnek oluşturuyor. Köyün bakımlı mahallelerinde dolanan ve köy sakinlerinin günlük yaşamını gözlemleyen herkes, bu tarihsel olayı kolayca kendi izlenimleriyle fark edebiliyor.
Bodamya insanlarının fotoğraflarını uzun yıllar çocukluk yıllarımdan beri özenle toplayıp arşivimde biriktirdim. İşyerlerinde çalıştıkları sırada, mutlu veya hüzünlü anlarında, bir eğlence, etkinlik veya herhangi bir şölen sırasında çekilmiş olan fotoğraflar buldum. Birçoklarını kendim çektim. Tarihsel belge olan bu minik izler, Bodamya’da yaşayan insanların çok zor koşullar altında, tüm zorluklara rağmen, uzun yıllar ardı ardına gelen fırtınalara karşı eğilmeden, kırılmadan katlandıklarını kanıtlıyorlar. Bodamya toprağında doğan, kendi toprağına derin kökler salarak yaşayan asırlık zeytin ağaçlarının zor koşullara karşı direnmiş olduğu gibi, bu toprakta yaşayan insanlar da zamana karşı direndiler, boyun eğmediler. Uzun ömürlü zeytin ağacı, bu toprakta bir arada yaşama yolunu gösteren bir sembol oldu Bodamya insanına....”
164 sayfalık bu kitabın yayımlanmasını, “Future Together” desteklemiş. Uzun yıllar boyunca tehditler altında yaşayan İbrahim Aziz’i, bu olağanüstü belgesel kitabı hazırladığı için yürekten kutlarız