“Suriçi kadar Dereboyu da ciddi risk”
YENİDÜZEN'e konuşan Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu Başkanı Hasan Karaokçu’dan önemli açıklamalar
Fayka Arseven KİŞİ
Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu Başkanı Hasan Karaokçu’dan, uyuşturucu kullanımı ve temini konusunda Surlaiçi kadar Dereboyu’nun da ciddi risklerin olduğunu açıkladı.
Güney ve kuzey arasında da ciddi bir uyuşturucu trafiğinin olduğunu ifade eden Karaokçu, güney ve kuzey polisinin işbirliği yapması gerektiğini vurguladı. Karaokçu, “Sonuçta kuzeydeki çocuk da güneydeki çocuk da zehirleniyor” dedi.
Uyuşturucu kullanımında sayının her geçen gün arttığına da dikkat çeken Karaokçu, “200’ün üzerinde destek verdiğimiz birey vardır ve bu sayı her geçen gün artıyor” ifadesinde bulundu.
Bu hafta Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu Başkanı Hasan Karaokçu ile ülkedeki madde bağımlılığı gerçeğini konuştuk.
“Güney ve kuzey polisinin iş birliği yapması gerekmektedir. Sonuçta güneydeki çocuklar da kuzeydeki çocuklar da zehirleniyor.
- YENİDÜZEN: Uyuşturucu kullanımındaki artışı güney ve kuzey arasındaki geçişlerin serbest olması maddeye ulaşım imkanını artırdı mı, yoksa başka faktörler var mı?
- Hasan KARAOKÇU: Kapıların açılmasından sonra güney ve kuzey arasında ciddi bir uyuşturucu ticareti artışı oldu. Yakalanma oranlarına baktığımızda özellikle sentetik uyuşturucu olan bonzainin tedariki konusunda ciddi bir sıkıntı var, güney bağlantılı…
Ama kuzeyden, güneye uyuşturucu geçişi yok mu? Bana göre var. Kapılar açılmadan önce de vardı. Ama geçişlerin serbest olması da bunu biraz tetikledi. Şuan da yaratılan bir algı var ki, sanki tüm uyuşturucu güneyden gelir, başka yerden gelmez. Biz böyle bir noktadan hareket edersek, doğru bir tespit yapmış olmayız. Bugün baktığımızda birçok değişik ülkeden bu işin ticaretini yapanlar, taşıyanlar da var. Doğrudur, ciddi bir sıkıntıdır serbest geçişlerdeki bu olaylar. Ama bir şekilde güneyde de bu işe göz yumulma var. Bu kadar yoğun bir şekilde alınıp getirilecek, yakalanacak ve hiçbir müdahale olmayacak, bu ciddi bir sıkıntıdır.
“Bu noktada ortak bir mücadele yaratılmaması bana göre büyük dezavantajdır. Çünkü bu çarkın içine çok çocuk girecek.”
Oysa Rum polisi müdahale etmeli, çünkü yüzlerce çocuk gidip oradan alıp, geliyor. Hangi çocuğa sorsan, nerden, hangi köşeden aldığını söylüyor. Ama hiçbir müdahale yok. Oysa her iki tarafın da birlikte bu konuda iş birliği yapması gerekmektedir. Sonuçta güneydeki çocuklar da kuzeydeki çocuklar da zehirleniyor. Bu noktada ortak bir mücadele yaratılmaması bana göre büyük dezavantajdır. Çünkü bu çarkın içine çok çocuk girecek. Bu çarkı yürüten uyuşturucu tacirleri çok iyi bilirler çocukları nasıl kandıracaklarını, özendireceklerini, bu çarkı nasıl döndüreceklerini, çok iyi bilir. Onun için işbirliği çok önemli bir ihtiyaçtır.
Tabii Türkiye kaynaklı uyuşturucu var, buraya okumak için öğrencilerin getirdiği uyuşturucu var, sahil güvenlikte yeterli denetimi kuramadık. Sürat tekneleri, balıkçı tekneleri ile uyuşturucu gelmez mi? Bana göre gelir. İnsan kaçakçılığı yapanların, uyuşturucu getirdiği de bilinmektedir. Hatta bana göre Güney Doğu’dan buraya, buradan Güney’e de ticaret var. Hiç kimse gidip de barikattan valiz içerisinde uyuşturucu geçirmez. Sınırlarda çok kör noktalar var. Büyük iş yapanlar ister güney, ister kuzeyden hayatta riske atmaz.
Ama biz arzın önlenmesi konusunda istenilen noktada değiliz, bu konuda polisin istediği bazı yasalar var. Bu yasalarla ilgili çalışmalar da başladı.
“Yapılan araştırmalara göre gençlerimiz, çocuklarımız her gittikleri bölgede bu kadar kolay uyuşturucuya ulaşıyorsa demek ki bizim arzı engellemede sıkıntımız var. Bununla yüzleşmeliyiz”
- YENİDÜZEN: Bu yasalar nelerdir?
- Hasan KARAOKÇU: Bir tanesi muhbir kullanılması, diğeri teknik takip, diğeri de kontrollü teslimat yasasıydı. Bu yasalara baktığımızda tüm ülkeler tarafından kullanılan yasalardır. Kontrollü Teslimat Yasası önemli bir yasadır. Çünkü polis diyor ki; ben tespit ettim eroin var. Şuan mevcut yasaya göre burada bir cürüm var, müdahale etmeliyim. Ama yasa çıksa bırakırım, kime giderse alıcı, satıcı birlikte yakalanır. O nedenle bu yasaya ihtiyaç var. Özellikle uluslararası uyuşturucu kaçakçılığında çok başarılı bir şekilde kullanılan bir yöntemdir. Yasa ile ilgili insan hakları açısından endişeler var. Başbakan da bu konuda çok hassas, YDÜ Hukuk Fakültesi ile işbirliği yaptık, onların bu yasalarla ilgili görüşleri oldu. Bunları da Başbakan’a ilettim. O çerçevede değerlendirecek. Takip sadece uyuşturucuyu değil, organize suçları da kapsayacak.
Yapılan araştırmalara göre gençlerimiz, çocuklarımız her gittikleri bölgede bu kadar kolay uyuşturucuya ulaşıyorsa demek ki bizim arzı engellemede sıkıntımız var. Bununla yüzleşmeliyiz. Birlikte sonuç ve çözüm üretmeliyiz. Eminim ileride bu konuda güzel adımlar atılacaktır.
Ama ikinci önemli sıkıntı YENİDÜZEN’i dışarda bırakıyorum, medya ve toplumsal önyargılarımız. Bir şekilde polis çocukları yakalar, kelepçeyi takar, basın da bu çocukların ismini yazar, fotoğraflarını yayınlar. Biz de bu çocukların hayatını bitiririz. Yasak mı? Yasak. Polis yakaladı mı? Hakkıdır, yakalayacak. Mahkeme cezasını verecek. Suçlu da cezasını çeker ve biter. Ama biz işlediği ve cezasını çektiği suçtan dolayı çocukları ömür boyu mahkum etmeye devam ederiz.
“Cezaevine koyduğun, okuldan attığın, toplum dışına ittiğin her çocuk, senin çocuğuna risktir. Bu çocuklarda hem topluma hem devlete karşı da büyük öfke oluşur”
Göreve geldiğimde tüm basın meslek örgütleri ile görüştük ama şuan YENİDÜZEN dışında çok çok azdır bu hassasiyeti gösteren. Bir insan hakları suçu işleniyor. Çünkü bu çocuklar cezalarını çekiyor ama internet haberleri sayesinde biz bu çocukları kötü gösteriyoruz. Buna kimin hakkı var? Bu yıl önemli bir çalıştay düzenleyip bu konuda bir önlem almak için çalışacağız.
Toplumsal önyargılar da var. Çünkü medya bu çocukları şeytanlaştırdı. Toplum uyuşturucu dedi mi çocuğu görmek bile istemiyor. Cezaevine koyduğun, okuldan attığın, toplum dışına ittiğin her çocuk senin çocuğuna risktir. Bu çocuklarda hem topluma hem devlete karşı da büyük öfke oluşur. Denetimli serbestliğin biraz faydası oldu ama onun dışında bu boyutuyla kendimizi çok ciddi şekilde sorgulamalıyız. Aksi takdirde birkaç yıl sonra binlerce genç, çocuğu kaybedeceğiz.
- YENİDÜZEN: Basın suçlu, toplum suçlu, kullanan suçlu, satan suçlu, devlet bunca yıldır bir rehabilitasyon merkezi hayata geçiremedi devletin hiç mi suçu yok?
- Hasan KARAOKÇU: Tabi ki var. Çünkü tedavi mücadelesinde adım atmakta zorlanıyoruz. Şuan Barış ve Ruh Hastanesi’dir tek. Onun da zaten fiziki koşulları belli. Oradaki hastalarla içiçe olma sıkıntı. Artı ciddi bir de personel sıkıntısı var. Arınmadan sonra detox dediğimiz sosyal destek verecek ortam da yok. Kimse de gitmek istemiyor, çocuklar da daha kötü oluyor. Zaman içerisinde de bir sürü çocuk kayboluyor.
Biz geçtiğimiz dönem bir proje hazırladık. Barış ve Ruh Hastanesi’nin yanında arazi var. Oraya 2 katlı proje çizdirdik. Şimdi Çatalköy’de bir yer rehabilitasyon merkezi olarak düşünüldü. Yaklaşık 30 kişi kapasiteli bir yer olacak. Bence yapılabilecek en güzel projelerden biridir.
“200’ün üzerinde destek verdiğimiz birey vardır ve bu sayı her geçen gün artıyor.”
- YENİDÜZEN: Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu kaç kişiye destek veriyor?
- Hasan KARAOKÇU: 200’ün üzerinde destek verdiğimiz birey vardır ve bu sayı her geçen gün artar. Bu aileleri gider yerlerinde de ziyaret ederiz. Bu çocukların eğitimlerini de yakından takip ederiz.
- YENİDÜZEN: Bir dönem madde kullanımında yaşın 9’a kadar indiği açıklanmıştı…
- Hasan KARAOKÇU: Bizde en büyük sıkıntı veri tabanıydı. Veri tabanı olmadan adım atmak, mümkün değildi. Önce veri tabanı için çalıştık. O dönem Biran Mertan bize bütün yapılan araştırmalarla ilgili rapor hazırladı. Ardından da çalıştay gerçekleştirdik ve bazı kararlar aldık. Çalıştaydaki kararlar bizim stratejimiz oldu. Veri tabanı oluşsun, tedavi ve rehabilitasyon merkezinin oluşması, danışmanlık ve destek hattının kurulması, madde bağımlılığının müfredata girmesi. Biz bunları başardığımız anda çok büyük adım atılacaktı.
2015’te ilk, ortaokul ve liselerde araştırma yaptık. Risk faktörlerini de sorduk. İlkokul çocuklarında yüzde 1. 2 bonzai ve balinin denendiği çıktı. 10.9 sigara denemesi çıktı. Biz orada çocukların risk faktörlerini sorduğumuzda özellikle sigara ve alkolü çocuklar genelde ev içerisini gösterdi. İstismara uğramış çocuklarda, boşanmış ailelerde, çok çocuklu ailelerde deneme oranı fazla çıktı. Şehirlerde yaşayan çocuklarda kırsala göre fazla çıktı. Biz de bu tablo üzerinden süratle bir eğitim programı hazırladık. Liselere yönelik bir çalışma başlattık ama zaman zaman durdu. Çünkü hükümetler değişti her gelen başbakana, bakanlara yaptıklarımızı anlattık. Ama buna rağmen liselerde biz belli bir noktaya geldik ve şuan bir uygulama var. 2015 yılında yine Eğitim Bakanlığı ile bir taslak çalışma yaptık. Amaç 2015-2016 yılında müfredata girmesini sağlamaktı. Okul öncesinde lise sona kadar öğrenciler eğitimden geçecekti. Her hükümet destek verdi ama uygulama olmadı. Şimdi Eğitim Bakanlığı’ndan Salih Sarpten bize çok büyük şans oldu ve büyük ihtimal önümüzdeki eğitim yılına ilkokul ve ortaokullar içinde hazır hale gelecek eğitim. Bu beni çok mutlu eden olaylardan.
Alo Danışmanlık ve Destek Hattı ile ilgili de 3 yıldır bütçeye para koyuyorum. Bu yıl nihayet Sayın Başbakan’ın da desteği ile bu oluyor. Bu çok önemli çünkü belki de yüzlerce aile var ama başvurabilecekleri yer yok.
- YENİDÜZEN: Uyuşturucu ile tanışmada en tehlikeli yaş nedir?
- Hasan KARAOKÇU: İlkokullardaki denemelere baktığımızda riskli bölgelerde yaşayan 15-16 yaşındaki çocuklarıdır.
‘Kesinlikle olmaz’ pozisyonunda değiliz
- YENİDÜZEN: Cannabisin serbest kalması da çok konuşuluyor, bu mümkün mü? Yasaklar kalkınca uyuşturucu kullanımı azalar mı?
- Hasan KARAOKÇU: Şuan çok yoğun bir şekilde gerek kontrol gerekse tedavi amaçlı serbest bırakan ülkeler vardır. Bunu Başbakan ile konuştuk. Ama biz ilk önce ne yapmamız gerektiğine karar vereceğiz. Hollanda modeli mi yapacağız? Tedavi amaçlı bağımlılara kontrollü şekilde mi vereceğiz ki gidip mafyanın eline düşmesin. Yoksa daha değişik bir uygulama mı? Önce buna karar vermemiz gerekir. Bir Denetimli Serbestlik Yasası’nı geçirelim dedik de dünya kadar direnç oldu. Bu konuda da büyük bir direnç gösterilir. Ama cannabisin tedavi amaçlı kullanıldığı da bir gerçektir. Bunun önünde durulmaz. Bir noktaya gelmek durumundayız. Güney bazı adımlar atmaya başladı, Türkiye bile… Ama biz ilk önce ne yapacağımıza karar vermeliyiz.
‘Hollanda’daki gibi serbest bırakalım’ denilirse ben de size derim ki 3 ay sonra güney doğu mafyası bunun içindedir. Kim nerden aldı, nasıl aldı, bunun ucu tutulmaz. İhtiyacımızı belirlemeliyiz.
Bana sorarsanız hükümetlerinin önceliği arasında bu var mı? Bana göre de yok. Ama böyle bir fikir alış verişi oldu. Tüm bunlardan önce biz ev ödevimizi yapmalıyız. Rehabilitasyon merkezini kurmalıyız, eğitime bunları koymamız gerekir, Alo Danışmanlık Destek Hattı’nı devreye koymalıyız.
Hiçbir çocuğumuzu uyuşturucudan dolayı kaybetmemeliyiz. Tedavi amaçlı zaten bu komisyon bunun öncülüğünü yaptı. O konuda da saldırıya uğradık. Ama biz empati yaptık, son bir umut insanlar bu tedaviyi denemek istedi. Dönemin hükümeti bunu onayladı. Yapılan da doğru bir adımdı. Çünkü cannabis oil tedavisiyle ilgili çok ciddi tedaviler oluğuna inanılıyor. Biz komisyon olarak ‘kesinlikle olmaz’ pozisyonunda değiliz. Bilimsel gerçekler var. Onları en iyi şekilde değerlendirip en iyi adım atılmalıdır.
“Bugüne kadar sosyolojik boyutu ile çok fazla çalışma yapılmamıştı. Biz de dedik ki değişik bir çalışma yapalım. Maraş- Mağusa Merkez, Surlariçi-Dereboyu karşılaştırması yaptık. Hep Surlariçi deniliyor da Dereboyu’nda hiç mi yok? Gerçekten sadece Surlariçi’nde mi tüm mesele? Karşımıza çıkan sonuç tamam Surlariçi sıkıntılı ama Dereboyu’nda da ciddi büyük farklar yok. Orada da ciddi bir risk var.”
- YENİDÜZEN: Bugün uyuşturucu kullanımında en riskli bölgeler nereleridir?
- Hasan KARAOKÇU: Şuan ilkokul, ortaokul ve liselerde alan çalışmalarına başladık. KKTC geneli alan çalışması tamamlandı. Onun dışında bugüne kadar sosyolojik boyutu ile çok fazla çalışma yapılmamıştı. Biz de dedik ki değişik bir çalışma yapalım. Maraş- Mağusa Merkez, Surlariçi-Dereboyu karşılaştırması yaptık. Hep Surlariçi deniliyor da Dereboyu’nda hiç mi yok? Gerçekten sadece Surlariçi’nde mi tüm mesele? Karşımıza çıkan sonuç tamam Surlariçi sıkıntılı ama Dereboyu’nda da ciddi büyük farklar yok. Orada da ciddi bir risk var. Şimdi özellikle kişiyi tetikleyen faktörler nelerdir diye ilkokul çocukları üzerinde de bir çalışma yapıyoruz. Çok derin bir çalışma var. O da bir ilk olacak. Çünkü yaygınlık araştırması sadece ‘deneme için kullanıldı’ der ama esas bize ışık tutacak olan sosyolojik boyutudur. Çünkü tüm planlamayı ve eğitimi ona göre şekillendireceğiz. Bilimsel verilere biz çok önem veriyoruz.
Tekrar ediyorum arzın önlenmesi noktasında yeterli noktada değiliz. Demek ki bir yerde bir kaçak var. Bir sızma devam ediyorsa demek ki bir yerde bir sıkıntımız var. Ona ciddi şekilde önem vermemiz gerekir.