`Suriye'de kayıp binlerce kişi nerede?` 2
Lucy Rodgers ve Faisal Irshaid
Keyfi gözaltı ve tutuklamalardan kurtulanların anlattıkları, mağdurların ne kadar vahim koşullarda tutulduğunu, neredeyse hiçbirinin hukuki destek veya temsiliyetten faydalanamadığını ortaya koyuyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) yaptığı araştırmada Şam, Haleo, Dera, Humus, İdlib ve Lazkiye kentlerinde, rejime bağlı 27 gözaltı merkezinde sistematik işkence yapıldığını belgeledi.
HRW'nin görüştüğü eski tutuklular, insanların sıkış tepiş koyulduğu hücrelerde ayakta durmaya zorunda kaldığını veya nöbetleşe uyuduklarını söylüyor. Birçoğu, çok az yemek verilerek aç bırakıldıklarını öne sürerken, bazılarıysa gözleri bağlı, elleri kelepçeli ve hatta bazen çıplak tutulduklarını belirtiyor.
Tanıklıklarda tutukluların uzun süreli dayak yediği, tecavüze uğradığı, elektrik verildiği, yalandan infaz edileceğini söyleyerek korkutulduğu, yakıldığı, parmak ve tırnaklarının çekildiği gibi iddialar da yer alıyor. Bazı tutukluların bu insanlık dışı muamele sonucu hayatını kaybettiği kaydediliyor.
Üç eski savaş suçları savcısı, ölü tutuklulara ait yaklaşık 55 bin dijital görüntüyü inceledi. 2011 yılının Mart ayından 2013 yılının Ağustos ayına kadar geçen sürede çekilen görüntülere dayanarak, 11 bin tutuklunun sistematik olarak işkence gördüğü tespit edildi. Suriye rejimi ise bu iddiaları reddetti.
İnsan hakları örgütlerinin araştırmaları çoğunlukla Suriye rejiminin ve istihbaratının gerçekleştirdiği zorla kaybetmelere odaklanıyor. BM ise IŞİD başta olmak üzere silahlı muhalif grupların da bu uygulamalara başvurduğunu ve militanlar tarafından kaçırılanların sayılarının giderek arttığını belirtiyor.
Son olarak Uluslararası Af Örgütü IŞİD'in gizli hapishanelerindeki işkence, kırbaç cezası ve infaz vakalarını belgeledi.
'Kafa karışıklığı ve kaos'
Özellikle IŞİD gibi örgütler tarafından tanıdıkları kaçırılanların onlara ulaşması daha da uzun zaman alıyor çünkü örgütlerle iletişime geçebilecekleri resmi bir kanal bulunmuyor.
Örneğin fotoğrafçı Muhammed Nur, Rakka'da arabalı bir bomba saldırısı sırasında kaçırılmıştı. 2013'ün Ağustos ayında kaçırılan fotoğrafçının ailesi, Nur'un hayatta mı ölü mü olduğunu oldukça sancılı bir mücadeleyle öğrenmişler.
22 yaşındaki fotoğrafçının kamerası bombalanan alanda erimiş halde bulunduğunda, aile onun öldüğünü düşünmüş.
Muhammed Nur'un abisi Amer Matar'a bir arkadaşı telefon açmış ve fotoğrafçının öldüğünü söylemiş.
Amer Matar, haberi aldığında "şoka girdiğini" söylüyor, "Bilgisayarıma baktım ve haber çoktan internete yayılmıştı" diyor.
Ardından aile patlamanın gerçekleştiği yere koşmuş.
Amer, abisinin cansız bedenini aradıklarını ama bir ize rastlamadıklarını aktarıyor:
"Hastanelere gittik, insanlara sorduk. Hatta IŞİD militanlarına bile sorduk ama hiçbir bilgiye ulaşamadık."
"Abimi ararken bir labirent içinde gibiydik. İnsanlar bize ya yanlış bilgi veriyordu, ya da kafamızı karıştırıyor ve kaos yaratıyordu. Çok zor zamanlar geçirdik."
Aile daha sonra Muhammed Nur'un aslında ölmediğini ancak IŞİD tarafından Rakka'da esir tutulduğunu öğrenmiş.
"Ne yazık ki aileler, Suriye'de kaybolan yakınlarını böyle arıyorlar" diyor Amer Matar, "IŞİD'e bilgi edinmek için rüşvet teklif edemiyorsunuz. Birini esir aldıklarını teyit bile etmiyorlar."
Amer Matar, kardeşi Muhammed Nur'un IŞİD'in Rakka'da arabalı bombalı saldırısını kameraya alırken kaçırıldığını ve bir daha kendisini göremediklerini söylüyor.
Fotoğrafçının ailesi, hükümetin desteği olmadan ya da finansal bir yardım almadan, Muhammed Nur'u kurtarabileceklerine inanmıyor.
Matar da "Ellerimiz bağlı, hiçbir şey yapamıyoruz. Zaten Suriyeli esirleri nerede tuttuklarını bile bilmiyoruz" diyor.
Kızkardeşi IŞİD'in elinde
Maisa Salih de benzer bir mücadele içinde. 25 yaşındaki kızkardeşi Samar Salih'den haber alabilmeye çalışıyor.
Maisa Salih, hükümet tarafından gözaltına alınıyor. Ve serbest bırakıldıktan yarım saat sonra kız kardeşinin gözaltına alındığını öğreniyor.
Serbest bırakıldığında internete girip haber vermek isteyen Maisa Salih, "O sırada hapisten çıktığım için çok mutluydum, çok rahatlamıştım" diyor. Ancak 31 yaşındaki Salih, sosyal medyada kardeşinin kaçırıldığı haberlerini görüyor ve yeniden dünyası kararıyor.
Maisa Salih hapisteyken IŞİD gibi radikal cihatçı örgütlerin yükseldiğine dair hiçbir fikrinin olmadığını belirtiyor.
Dış dünyayla bağlantı kurunca IŞİD'i duyan Salih, "IŞİD kimdir, neden bunu yapıyorlar diye merak ettim. Nasıl kardeşimi kaçırdılar ve neden kimse bu konuda hiçbir şey yapamadı? Tüm bu sorular aklıma üşüşüyordu ama verecek hiçbir cevabım yoktu."
Maisa Salih daha sonra kız kardeşinin ve nişanlısı Muhammed el Umor'un, Halep'te son durumu kayda alırken kaçırıldığını öğreniyor.
Buna göre iki araba Samar Salih ve nişanlısına yaklaşıyor. Klasik Arap lehçesiyle konuşan maskeli adamlar; Muhammed el Umor'u araca bindiriyor. Samar Salih onlara kim olduklarını ve neden nişanlısını aldıklarını sorunca, Salih'i de kaçırmaya karar veriyorlar.
"Samar'ın saçlarından sürükleyerek arabaya bindiriyorlar ve Muhammed'le ikisini görütüyorlar."
Maisa Salih'in ailesi, yaklaşık altı buçuk ay boyunca kızlarının hayatta olup olmadığını öğrenememiş.
Salih ise rejim hapishanelerinde gördüğü kötü muameleyi anlatıyor, dayak yediğini ve tokatlandığını. Ancak sosyal medyada gözaltına alınması büyük bir mesele olduğundan, onu kaçıranların nispeten daha yumuşak davrandığını düşünüyor.
Fakat gözaltındaki diğer kişilerin kendisi kadar şanslı olmadığını söylüyor:
"Arkadaşlarıma çok acımasızca işkence yaptılar. Hatta bir tanesi neredeyse işkenceden ölüyordu."
Maisa Salih, Kasım 2013'te serbest bırakılıyor. Ancak rejim kuvvetleri bu sene başında yeniden Salih'in evine baskın yapıyor, kuzenini ve bir arkadaşını tutukluyor. İkisinin hala hapiste olduğu belirtiliyor.
Salih, bunu intikam için yaptıkları fikrinde:
"Tutukladıkları kuzenime acımasızca işkence yapmışlar, sonra da onunla bir dertleri olmadığını, benim yüzümden onu tuttuklarını söylemişler."
Şu anda Türkiye'de yaşayan ve gazetecilik yapan Salih, kardeşinin kaybolmasından bu yana depresyonla mücadele ediyor. "Ne zaman onun hakkında konuşsam veya fotoğrafını görsem, ağlamaya başlıyorum. Çok büyük bir kayıp yaşadım ve çok acı çekiyorum" diyor.
Salih ailesi, Samar ve nişanlısını bulmak için her yola başvurmuşlar ancak başarılı olamamışlar.
'Peşini bırakmayacağım'
BM Güvenlik Konseyi bu yıl Şubat ayında aldığı 2139 sayılı kararla, "Suriye'deki keyfi gözaltıları ve sivillere işkence"nin yanı sıra, "kaçırma ve zorla kaybetmeleri" de kınadı. Kararda, bu tür uygulamalara derhal son verilmesi ve keyfi olarak tutuklananların serbest bırakılması çağrısı yapıldı.
HRW de, BM'nin tüm gözaltı merkezlerine bağımsız gözlemciler göndermesi için çağrıda bulundu.
Ayrıca Suriye'de bu tür suçları işleyenlerin Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne çıkarılarak yargılanmaları talep edildi.
Yasin el Hacı Salih de, eşinin kaçırılmasından bu yana uluslararası insan hakları örgütleriyle "yanlış bir şekilde tutulanların serbest bırakılması" için işbirliği yapıyor.
Hacı Salih annelerin, babaların, eşlerin, kardeşlerin sevdiklerine kavuşabilmek için nasıl çırpındığını şöyle anlatıyor:
"Anneler diyor ki, kaçırılan veya tutuklu çocuklarından bahsederken her defasında canları yanıyor. Hatta günlük rutinleri olan yemek yeme, yürüme gibi şeyler de bile onları düşünüyorlar."
"Ben de aynı durumdayım. Her dakika, her saniye Semra'yı düşünüyorum."
Hacı Salih, birlikte kampanya yürüttüğü örgütlerle, sorumluların cezasını çekmesi için ellerinden geleni yapacaklarını söylüyor ve "Ölene kadar bu meselenin peşindeyim" diyor.
(BBC - Lucy Rodgers ve Faisal Irshaid – 12.11.2014)